Kindarlığa dindarlık libasını giydirenlere dair…
“Kindar Dindarlık” tabiri ile Müslümanların kindar olduklarını asla kastetmiyorum… Aksine bu tabir ile Müslüman olduklarını ifade ettikleri halde İslam ahlakı ile mücehhez olmayan bağnazları, fitnebazları, düzenbazları, hilebazları, ahlaksızları, dindarlık adına kindarlık saçanları, dini suretin arkasına saklanmış şeytanları ve dini bilinci olmayan kimi dini grupların holiganlarını kastediyorum…
Kur’an; müminlerin kendi aralarında birbirlerine karşı merhametli olmalarını, düşmana karşı ise sert durmalarını (Fetih, 29) öğütlerken maalesef günümüzde tersi bir durum ile karşı karşıyayız… Kur’an’da mü’minlerin; “Rabbimiz iman eden kardeşlerimize karşı içimizde kin (çekememezlik, hased, öfke vs.) bırakma…” (Haşr, 10) şeklindeki dualarını unutan ve din kardeşine karşı öfkesini biledikçe bileyen “kindar dindarlık” tehlikesi ile yüz yüzeyiz ve bu tehlike gün geçtikçe büyümektedir…
Maalesef bu kindar dindarlığın kini düşmandan daha çok din kardeşine yöneliktir… Küfrün her türlü mel’anetine ses çıkarmayan hatta özgürlük gerekçesi ile sessiz duran, korkusundan sesini kısan “kindar dindarlar” din kardeşlerinin en ufak yanlışlarına, yanlış fikirlerine tahammül edememekte ve dini koruma refleksi ile karşı atağa geçerek fiili ve sözlü saldırı başlatmaktadırlar…
Düşünceye saygısı olmayan, sadece kendi düşüncesinde olanlara saygı duyan, farklı düşünenleri bir kaşık suda boğmaya hazır olan, en ufak bir kışkırtmada kıyametler koparan, kendilerine ulaşan haberin arkasını araştırmayan, kendi grubuna mensup olmayanı karalamaktan çekinmeyen; ufku dar, bilinç düzeyi düşük olan; mezhebini-meşrebini din belleyen, liderine kayıtsız şartsız teslimiyet gösteren, dini mevzulardaki ihtilafları çekişme ve çatışma konusu haline getiren, toplumu geren ve gerilimin getireceği sonucu düşünemeyen, akledemeyen “kindar dindarlık” tehlikesini gördükçe üzülüyorum…
Eskiden tekfirci zihniyeti eleştirir ve tehlike addederdik… Ancak şimdi tekfircilere rahmet okutan kindar dindarlık gündemimizde…Dindar görünen bu kindar taife tekfirciler gibi gayri islami nizamları ve bu nizamlara uyanları tekfir etmek yerine kendileri gibi düşünmeyenleri, içtihada açık alanlarda liderlerinin ve mezheplerinin görüşlerinin aksine görüş beyan edenleri, kendilerinden olmayanları itibarsızlaştırmak, köşeye sıkıştırmak, etkisiz kılmak için “dinsizlik, dış güçlerin maşalığı, mülhidlik, oryantalist sözcülüğü vs.” yaftalar uydurmaktadırlar… Kindar dindarlık bu yönü ile tekfirci zihniyetten çok daha tehlikeli bir seyir izlemektedir…
Kardeşine karşı Habil gibi durması gerekirken Kabil olmayı tercih eden, “benim gibi olmazsan benden değilsin ve bana düşmansın” anlayışında hareket eden, liderine bağlılığının sınırlarını sorgulamayan, kitleleri din adına yönlendirenlerin arkasındaki güçleri okuyamayan, şeytanın sıratı müstakime kurulmasını “şeytanları içinizde de arayın” şeklinde algılamayan; cehaletten daha çok bağnazlıktan, saflıktan daha çok kurnazlıktan, akılsızlıktan daha çok ahmaklıktan beslenen “kindar dindarlık” gün geçtikçe olumsuz eylemlerini sistemli bir şekilde arttırmaktadır… Bu gidişata dur demezsek sadece bizler değil yedi neslimizin de helak olacağından kimsenin şüphesi olmasın…
Birileri din pazarı kurmuş ve dini meseleleri, ihtilafları, görüşleri kendi pazarına müşteri toplamak için kullanıp duruyor… Mesele dini tezkiye ya da müdafaa değil tezgâhı korumak, tezgâhın etrafındakileri dağıtmamak, din için bir araya gelen grupları çatışma ortamına sevk ederek gündemde kalmak, gündemi meşgul etmek… Maalesef din bu şekilde “kindar dindarlar” sayesinde korkulacak bir canavara dönüştürülüyor…
Maalesef, kimi siyasi, etnik, ekonomik ve rant kavgaları din kisvesine büründürülerek servis ediliyor; kimi grupların köşe kapmaca, FETÖ’den boşalan yerlere yerleşme, kendilerinden olmayanları yerlerinden etme dertleri “din kavgası, din kaygısı” olarak sunuluyor; tabiri caizse din birilerinin menfaati için sündürülüyor, söndürülüyor, süründürülüyor… Makam ve mevkilerini korumak isteyenler dini meseleleri gündem ederek kindar dindarlar piyasasını hareketlendirmek sureti ile pazarına güç katıyor, kindar dindarların alevli konuşmaları, hırçın davranışları üzerinden bizlere “varlığımıza şükredin, biz olmazsak birbirinizin boynunu vuranlara dönersiniz” mesajını veriyor… Faydasız, anlamsız ve karşılıksız nice konular dinin ana meseleleriymiş gibi lanse edilerek kitlelerin bağlılıkları garanti altına alınıyor, din holiganları çoğaltılıyor… Siyaseti dinleştirenler, dini siyasete alet edenler sayesinde din kurumu gün geçtikçe itibar kaybediyor, dine güven zayıflıyor ve gençlik dinden uzaklaşıyor…
Ülkemde gelenekçiler yenilikçiler, modernistler, evrenselciler, tarihselciler, Kur’ancılar sünnetçiler çatışması almış başını gidiyor… Ağzı laf eden, hitabeti güçlü olan kim varsa etrafına üç beş adam toplayıp güç gösterisi yapıyor… Dini alandaki laçkalaşma gün geçtikçe daha iğrenç bir hal alıyor… Dini bilen de bilmeyen de ahkam kesiyor… Birileri köşe kapmaca oynuyor, en baş köşe kimin olacak kaygısı dinin selameti ümmetin geleceği konusundan daha bir ehemmiyetli görünüyor… İslam ahlakı, ihtilaf ahlakı neredeyse yok sayılıyor, taraflı bakıştan vaz geçilmiyor… Ümmetin geçmişte bölünmesinden kimse ders çıkarmamış gözüküyor… Mezhebi, meşrebi, cemaati, tarikatı korumak dini korumaktan daha önde seyrediyor… Biz birbirimize düştüğümüzde kazanan kim olacak, kaybeden kim olacak hesabını kimse yapmıyor… Biri diğerini yobazlıkla diğeri öbürünü satılmışlıkla niteliyor…
Dini bilinci yüksek insanların, Alimlerin, bilginlerin ihtilaf ahlakına riayet etmemeleri, çatışma ortamlarına destek vermeleri, hatta kimi kavgaları körüklemeleri, halkı sağ duyuya-itidale çağırmaları gerekirken ateşe körükle gitmeleri, yanlışı eleştirmek yerine saldırı modunda hareket etmeleri, vasat duruş sergilemek yerine fitneye vasıta olmaları, bağnazlık yarasını kaşıyıp durmaları, kendilerini hak muhaliflerini batıl lanse etmeleri kabul edilebilir bir durum değildir…
Ey kendini din kalesinin bekçisi gören dar fikirli bağnaz, daldığın fitne denizi hiçbir zaman durulmaz… Böyle devam edersen bu dine senden zarardan başkası ulaşmaz… Biliyorum sözlerim kulağındaki ağırlığı aşamaz… Zira seni içine daldığın gafletten kimse uyandıramaz…
SON SÖZ: Müslümanların ihtilaflı meseleler karşısındaki tavrı; “Allahu a’lem bi’s-savâb” sözü ile noktalanmalı, çatışma zemininden uzak durulmalı ve meseleler ilahi ilme havale edilmelidir…