90lı yıllarda en çok kullanılan kavramların başında şeriat kavramı vardı. Lehte veya aleyhte hep kullanılan, gündeme gelen bir kavram olarak şeriat, çatışmanın temelini de oluşturuyordu. Süreç içinde bu kavram unutulmaya terk edildi. Bugün ise nerede ise hiç gündeme gelmez oldu. Son Afganistan iktidar değişiminde kısmi bir dokunuş söz konusu oldu, negatif olarak, hepsi o kadar!
Hâlbuki şeriat kavramı İslam düşüncesi bağlamında en temel kavramlardan biridir. Şeriat kavramı dini düşünce açısından vazgeçilmez olduğu kadar, Müslümanların kendi aralarındaki hukuku belirlerken Müslüman olmayan insanlarla olan ilişkilerin niteliğini de düzenler. Fıkıh kavramı şeriat kavramının bir alt kavramsallaştırmasıdır. Şeriat kavramı kendi içinde kullanımı bağlamında birden fazla anlamı ihtiva ettiği için fıkıh kavramı şeriat kavramının hukuki boyutunu işaret bağlamında ve bu hukuki boyutun oluşma sürecindeki Müslüman âlimlerin katkısını izah babında kullanılmaktadır. Şeriat ilahi menşeli bir durumu ifade eder. Fıkıh ise insanın ilahi menşeli bilgiyi anlama boyutunu gösterir.
Şeriatçıyız kavramı, Müslümanların kendi iç hiyerarşisindeki farka gönderme idi… Şeriatçıyız demek, ilahi menşeli hukuka göre yasama arzusunu dile getirdiği gibi, yaşadığı halin kendisinin hangi ilkeler üzerine kurulması gerektiğini de ilzam ederdi. Ben şeriatçıyım demek, ben Müslümanım, ama bu Müslümanlığımı hayatımın bütününe yaymak arzusunu ve iradesini taşıyorum demekti. Her ne kadar şeriat kavramını kullanan insanların önemli bir kısmı bu durumu bilmese de kastı mahsusası bu idi…
Müslüman, etliye sütlüye karışmayan kişiler, şeriat kavramını siyasal bir karakter olarak algılayarak uzak durmayı yeğlerken bile şeriat kavramının kendi hayatlarındaki önemini de aklediyorlardı. Şeriat kavramına yönelik itiraz da aslında neye itiraz edildiğini bilenler tarafından yapılıyordu. Din ile sorunlu siyasetçiler, ideolojik arka planına sahip insanlar bu kavrama saldırmaktan ayrı bir zevk alıyorlardı. Seküler kültürü benimsemiş, hukuku seküler kılmış kadrolar, şeriat kavramını tedavülden çıkarmak için ellerinden geleni yapmışlardır. Ama altmışlı yıllardan itibaren Müslüman olmanın farkındalığını yakalayan edebiyat ve ilim çevreleri, Müslüman ahali ile de buluşunca bu şuur, şeriat kavramının önemini bir daha açığa çıkardı. Şeriat kavramı dinin olmazsa olmazı olarak tanımlanarak buna yönelik bir ilgi ve beklenti oluştu. Ama kent, sekülerliğe mahkûm olmuştu. Şeriat kavramı sadece onlar için bir çatışma aracı idi. İktidar değişimine yönelik en sert tepkiyi, şeriat kavramı üzerinden vermeye ise can atıyorlardı. ‘Bir kuş yerine iki kuş vurma’ deyimine uygun bir tepki idi.
İslami şuura sahip kişiler şeriat kavramını ürettiği enerjiden hareketle kullandılar. Bir kısmı hakkını vermekte zorlanmadı. Ama kahır ekseriyet ise şeriat kavramının dindeki yerini ve önemini tam olarak takdir edemedi, siyasallaştırarak şeriat kavramının içeriğini boşalttı. Maalesef siyasi bir slogana dönüştürülen şeriat kavramı Müslüman hayatının belirleyici gücü olma imtiyazını kaybetti. Bu yüzden neredeyse son yirmi yıldır bu kavramı görememe, duyamama durumu ile karşı karşıya kaldık…
Şeriat kavramının serencamı üzerinden Türkiye’deki müslümanlaşma hikâyesinin neye tekabül ettiğini anlamak kolaylaşacaktır. Şeriat kavramının lehine ve aleyhine bu ülkede söylenenleri toparlarsak, dine, Müslümanlığa yönelik ilgiyi, beklentiyi ve işlevselliğini görmek mümkün olacaktır.
Yeniden şeriat kavramının İslam açısından yerini konuşmak ve Müslüman için ne ifade ettiğini müzakere etmek ve şeriat olmadan bir insanın Müslüman olma halinin neye tekabül edebileceğini düşünmek elzem olmuştur. Şeriat, İslam dininin inanç umdelerini, ibadet biçim ve ilkelerini, Müslümanların günlük hayatlarını belirleme kodları ve ilişki ile iletişim şartlarını oluşturduğu gibi Müslüman olmayanlara yönelik bir ilgi, ilişki, iletişimin neliğini de açıklar. Yani Müslümanın hayatını bütünüyle kuşatan bir bakışı, ilkeleri, umdeleri, kodları ve davranış kalıplarını sunarak kişinin Müslüman olarak varlığını sürdürmesine zemin oluşturur. Şeriatsız bir din düşünülemez! İslam şeriatsız sadece ruhu olan ama bedeni bulunmayan bir varlığa dönüşür. Bu yüzden ruhun bedenselleşerek yaşamı inşa etmesi şeriat kavramı üzerinden gerçekleştirilebilir. Günlük her eyleminde şeriatın izini bulundurması Müslüman için farz mesabesindedir. Müslümanların helal ve haramları kadar ibadetlerini ve yardımlarını da belirler. Bu kadar önemli bir kavramın artık ne halk nezdinde ne de entelektüel camiada kullanılmaması halkın İslam ile bağını göstermesi açısından önemlidir. İktidarda Müslüman olduklarını söyleyen şahsiyetlerin varlığı, yönetim kademelerinde varlıklarını gösteren bu Müslümanların varlığına rağmen şeriat kavramının gündem dışı oluşu kadar yaşam dışı oluşunu da açıklamak ve anlamak her Müslümanın üzerine bir vecibedir.
Meramım geçmiş tartışmaları güncellemek değil! Bilakis, geçmiş tartışma zemini hakikatin üstünü örten bir özellik taşıyordu. Ama bugün yeniden din ile daha sahici ve sahih bir ilişki kurmanın yolu, dine ait olan kavramların yeniden değerlendirmeyi ve yorumlamayı zorunlu kılar. Bu kavramların en başında ise şeriat kavramı gelmektedir. İslam şeriatı terkibi dün ve bugün kadar yarında önemini taşımaktadır. Çünkü Müslüman olmanın koşullarını biz sadece şeriat üzerinden elde ederiz. Nikâhımızı belirlediği gibi boşanmamızı, ticaretimizi belirlediği gibi mirasımızı da belirler. Yani bir Müslümanın hayatta iken ne yapacaksa onu kendi dininin emirleri çerçevesinde yapmasının yegâne imkânı şeriatı dikkate alarak yapmasıdır.
Şeriat İslam’ın ta kendisidir. Şeriat yoldur, Müslümanın takip etmesi gereken tek yol… Şeriat, istikameti belirler, istikamet üzere durmayı mümkün kılar. Şeriat, ilişkiler ağını tanımlar ve belirler. Şeriat iletişimin niteliğini ve niceliğini betimler, belirler, uygulama alanlarını işaret eder.
Uğur Mumcu’nun bir konuşmasında ‘Türk vatandaşı, İsveç medeni hukukuna göre evlenen, İtalya ceza hukukuna göre yargılanan ve İslam şeriatına göre gömülendir’ demesi üzerine düşünmekte yarar var! Ben hayatımı İslam şeriatına göre yaşamak ve öldüğümde de yine o şeriatın gereği olarak defnedilmek istiyorum…
Zaten ‘Kıyamet Günü’ istesek de istemesek de şeriat hükmünü uygulayacaktır…
Abdulaziz Tantik