islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4954
EURO
36,2629
ALTIN
2.962,32
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
19°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
8°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

Müslümanların Karşı Karşıya Kaldığı İki Durum…

Müslümanların Karşı Karşıya Kaldığı İki Durum…
30 Haziran 2022 10:00
A+
A-

Yaşadığımız çağın kültürü insanı tek biçimliliğe mahkûm etmeye ayarlı bir kültürdür. Farklılıklara saygı altında bile tek biçimliliği inşa etmektedir. Bu kültürün çoğul karakteri de tek biçimlilik ile sınırlandırılmıştır. Onu aşmaya yönelik çalışmalar olmakla birlikte kendi iç paradigmasından neşet eden bu farklı yaklaşımlar aynı kültürü güçlendirmekten öteye geçmemekte ve sadece bu kültüre karşı çıkanların gazını almaya matuf bir olgu gibi durmaktadır.

Bu kültürü oluşturan modern zihin aşılarak yeni bir zihne yönelik seyrüsefer bulunmamaktadır. Buna Müslüman zihinde dâhildir. Müslümanların önünde iki durum vardır derken kastettiğimiz şey tam olarak budur: birincisi, modern zihin ve onun kabullerinin değere dönüşmüş yaşam formları ve bunları fark etmeden kabule meyyal bir halin varlığı. İkincisi de, Müslümanların kendilerine dönük eleştirel tutumun indirgemeci bir üslup içinde anlamlılığını yitirerek modern zihnin egemenliğine katkı sunan yaklaşımıdır.

Öncelikli olarak Müslüman zihin, kendisini baskı altında tutan ve otoriterliğini her türlü yol, yöntem ve şiddet ile dayatan modern zihnin egemenliğinin neye tekabül ettiğini idrak etmek ve kendisine ait bir zihnin varlığına dair bir ayrıma ermelidir. Çünkü modern zihnin tek ve yegâne zihin olduğu kanaati öyle yerleşmiş ki karşı çıkıldığında aynı sonucu vermesi rahatsızlık vermemektedir. Bu yüzden bir an önce ‘modern zihin diye bir şey var ve bu bizi egemenliği altına almıştır’ yargısını idrak etmek ve buradan kurtuluşun, çıkışın imkânının ne olduğuna dair bir zihin faaliyete başlanması elzemdir.

Bir Müslüman, modern bir zihin karşısında olduğunu bilmeli, idrak etmeli ve şuurunu gerçekleştirmelidir. Ki, böylece bu zihnin kodlarını, değer yargılarını, ilkelerini, yaşam formlarını doğru algılasın, idrake konu edinsin ve bu zihnin dışında da bir zihnin varlığının mümkün oluşunu görebilsin…

Bu bakışı derinleştirmesi gereken Müslümanların kendilerine dair bir algıyı, Müslüman olmanın farkındalığını ve kendi iç meseleleri ile modern zihnin dayatmaları arasındaki mahiyet farkını kavramaları önemli olduğu kadar zorunludur da…

Müslümanların kendi içlerinde yaşadıkları sorunlar, varlık, bilgi, ahlak, emir ve nehiylerin mahiyeti ve diğerleri ile ilişkiler ağı… Kendi içlerinde, başkaları ile ilişkilerin mahiyetini de dikkate alarak, kendi dünya görüşü içinden bu durumlara yönelik geliştirilecek düşünceler ile modern zihin tarafından kendilerine dikte edilen çözümlerin farklılığını tam olarak görmek ve idrake konu edinmek şarttır. Müslümanların kendi dünya görüşlerinden hareketle ve kendi dünya görüşlerinin ortaya koyduğu sorulara verdiği cevapların önemi ve değerini anlamak asla tekabül eder. Ama aynı Müslümanların modern zihnin ürettiği sorulara verilecek cevapları, kendi dünya görüşünden hareketle de verildiğinde veya modern zihni dikkate alarak verilen cevapların kendileri için bir anlam taşımadığını öğrenmeleri de elzemdir.

Temel bir sorunun da bugün Müslümanların yaşadığı çürüme, yozlaşma, yobazlaşma ve benzeri durumların bizatihi kendi dinlerinden neşet etmediğini, bilakis, modern zihnin tasallutu altında oluşmuş yeni kaotik zihni zeminin buna teşne olduğunu anlamaları da kıymete haizdir. Çünkü sorunun kaynağını bilmeden o sorunu gidermenin imkânı yoktur. Bu yüzden Müslümanların içinde oluştukları kültürel kodları dikkate almadan onların hatalarını bizatihi dinlerinden neşet eden veya dinleri ile kurdukları ilişkiden neşet eden bir şey olarak algılamak bizzat sorunun kendisidir.

Müslümanlar açık yüreklilikle kendi dinleri ile kurdukları ilişkinin dolaylı bir ilişki olduğunu kabullenmeleri ve buna göre yeni adımlar atmanın gereğini ihdas etmeleri elzemdir. Dolaylı ilişki ile kurdukları iletişim sorunlu bir iletişimdir. Bu yüzden din hayata tekabül etmediği gibi hayatın kendi tabii seyri içinde ürettiği sorunlara da cevaplar üretememektedir. Din, kendi dünya görüşünü inşa ederek sosyal yaşamı bu dünya görüşüne göre düzenlediği zaman sorunları çözüp çözemeyeceği konusunda bir eleştiriye konu olabilir.

Haksız bir şekilde İslam ve tabi Müslümanlar eleştiriye maruz kılınmaktadırlar. Ama son yüz elli yıldır kendi kaynakları ile birebir aracısız bir şekilde karşılaşma imkânları oluşmamıştır. Önce Müslüman bunun farkındalığına sahip olmalıdır. Kendi dünya görüşüne aracısız ulaşmalıdır. Aydın, entelektüel ve âlimlerin bu konuya önem atfetmeleri elzemdir. İstisnai şahıslar, istisnai durumlar her zaman vardır ve olacaktır da… Ancak genel durum itibarı ile bakıldığı zaman yukarıdan itibaren söylemeye çalıştığım şeyin doğruluğu kendi mantığı içinde tutarlı bir yaklaşımdır. O zaman ilk adımın, ilk ayrımın farkındalığı ile atılması gerektiği açıktır. İslam düşüncesinin kendi iç sorunları ile bir başka dünya görüşünün düşüncesinin etkisi ile ortaya çıkan durum arasındaki mahiyet farkını da kavramak asıldır.

Meselenin psikolojik, sosyolojik, siyaset ve varlık sorunu bağlamında ele alınması elzem olmuştur. Ama önceliği epistemik ve ontolojik farka vermenin ehemmiyeti tartışma dışıdır. Bilgi ve varlık anlayışının farklılığını kavramadan Müslüman olmanın neye tekabül edeceğini anlamlandırmak mümkün görünmemektedir.

Geçmişte tabi ki bu alana yönelik yazılar kaleme alınmıştır. Ama zihin artık aynı zihin değildir. Bunun farkındalığı ise çok mühimdir. Bugünün nesli ve yetiştiği kültürel dokuyu dikkate alarak dinin yeniden anlamını açığa çıkarmakta gecikirsek o nesil artık başka biri olarak yetişeceği için Müslümanlığı da dinin hedefi olan bir karakteri taşımayacaktır maalesef!

Tarihin çok kritik bir anında bulunmaktayız. Müslüman entelektüel ve aydının sorunu bugün çok kritik bir zemindedir. Âlimlerin bilgi yöntemlerini dikkate alan geleneksel epistemik yöntemi tam olarak öğrenilmelidir. Bugünün zihnine yönelik bir arayışı dikkate alan bir düşünce ve görüş inşa edilmelidir. Bu da Müslümanların kendi iç sorunları ile Müslümanların dışında gerçekleşen sorunlarla yüzleşmelerinin arasında bir mahiyet farkı olduğunu görmelerine bağlı olarak doğru bir zeminde hayata geçirilebilir.

Müslümanlar kendi iç sorunlarını kendi yöntemleri ve değerleri üzerinden çözerler, çözmelidirler. İçeriye herhangi bir başka zihni davet etmeden bunu başarabilmelidirler. Kendi dışındaki sorunlara matuf olarak da kendi bilgi sistemleri ve hiyerarşileri üzerinden ve kendi değer skalası üzerinden çözüm üretmelidirler ki insanlara faydaları dokunsun…

Abdulaziz Tantik