Özellikle Karadeniz Bölgesinin Çay Tv’deki dini sohbetleri ile tanıdığı hafızlık hocam Necati Hutoğlu 92 yaşında memleketi olan Rize’de vefat etti. Bugün 01 Temmuz 2022 günü Cuma namazından sonra Rize’de defnedilecek olan hocamıza Rabbimden Cennetinde yüce makamlar, hizmetinde kusur etmeyen ailesine de sabırlar ve ecirler diliyorum.
Bu vesile ile Bir Kuşluk Vaktinde GÜZEL KUL OLMA MUCADELEM isimli hatıratımdan Hocamızla ile ilgili bölümü, okuyucularımızdan kendisi için dua etmeleri ricasıyla sunuyorum.
Cenaze namazında bulunamayacağım için üzgünüm. Gıyabında cenaze namazını kılacağım. Allah rahmet eylesin.
Hafızlığa Başlatılmam Ve Necati Hocam
Annem hamileliğinde, Ramazan’da mahalle camiinde dinlediği Arap hafızdan etkilendiği için “erkek çocuğum olursa onu hafız yetiştireceğim” diye Rabbine söz vermişti…
1957 yılının ikinci yarısıydı. Annemin ihlaslı gayreti sonunda Necati Hutoğlu Hocaya teslim edildim. Böylece hayatım ve hafızlık çalışmalarım sonuç alıcı yola girdi. Necati Hoca hafızdı ve İstanbul’da Osmanlı döneminden kalan Saffet Efendi gibi hocalardan medrese usulü ders okumaktaydı. Hocamız şimdilerde, son dönemlere kadar Çay TV de yaptığı dini programlarla bilinmektedir.
Hocamızla 2019 yılındaki görüşmemizde hocası Saffet Efendi ile ilgili bir anısını benimle paylaştı. 1956 yılında bir ders sonrasında, Saffet Efendi Mustafa Kemal döneminin bazı uygulamaların yüksek sesle ve öfkeyle yererken, Necati hoca koşup kapıyı ve pencereyi kapayınca, Saffet Efendi ona da şöylece kükremişti:
– Korkak herif! Niçin korkuyorsun, Karadenizli korkak olmaz.
Necati Hocaya talebelik etmeye başladığım sırada Hoca, Balat Kesmekaya camisinde görev aldı. İkimiz de Kasımpaşa’da oturduğumuz için ben de hocamızla vapura binerek Balat’a camiye gidiyordum. Camide dersimi dinletiyor ve akşama kadar da çalışıyordum. Yatsıdan sonra da Kasımpaşa’ya dönüyorduk…
Necati Hocayla Rize’ye Gidişim
Hocamız evliydi ve eşi Rize’deydi. Karısı merhume Melek Hanım’ın çağrısıyla olacak, hocamız Rize’ye dönme kararı aldı. Ben hafızlığın dörtte üçünü bitirmiştim. Peki şimdi ne olacaktı? Ana babam ve hocam tereddüt etmedi.
Benim hocamla birlikte Rize’ye gitmeme ve hafızlığımı hocamın evinde bitirmeme karar verildi. Hocamla gittim. Annem de peşim sıra bizim gibi deniz yolu ile Rize’ye geldi. O tarihlerde deniz yolu tek seçenekti. Hocamızın evi Anca’daydı, bizim evimiz de Aron’da yani Sütlüce köyünde. Arada yaya iki saatlik yol vardı.
Beş Sayfa “Ham” Aldım
Hafızlığımı bir an önce bitirebilmek için beş sayfa ham aldım. Ham almak bir deyimdir. Yani her gün Kur’ân-ı Kerîm’den beş sayfa ezberlemek.
Beş sayfa ezberlemek her öğrencinin yapabileceği iş değildir. Ben bir sayfayı bir saatte rahatlıkla ezberleyebiliyordum. Annem, Rize’de köyümüzdeydi. Hafızlık yaptığım için de beni pek şımartırdı. Onu özlerdim. Hafta sonu geldiğinde dersimi verdikten sonra hocamdan izin alır, uçarcasına yola koyulur, soluğu evimizde alırdım.
Aradan bir buçuk ay kadar geçtiğinde hafızlığımı bitirmiş ve ezberlerimi tekrarlayarak pekiştirmeye başlamıştım.
Yanılmıyorsam 1958’in ikinci yarısıydı. Hocam köyümüzün karşısında yer alan Camidağı Köyü Camiine imam oldu. Ben de onunla beraber gittim.
Hocamla Camidağı Köyüne Gidişimiz
Orada güzel günlerimiz geçti. Köylü her sabah yemeklerimizi hazırlar bize getirirdi. Hocamız düzeni kurdu, yeni talebeler edindi. Ben de Kur’ân’ı günde onar cüz okuyarak üç günde ezber okuyacak düzeye geldim. Hafızlık yapmaya başlayanları dinleyerek hocama yardımcı olmaya başladım.
Ali Rıza Demircan