“Allah mutlak surette emnaeti/işi/yetkiyi ehline vermenizi emreder”. (Nisa, 4/58)
Bu ayeti okurken uyarmak geldi içimden yetki ve mevki sahiplerini…
Namaz gibi, oruç gibi bir emirdir işi ehline vermek, yetkiyi hak edene devretmek…
Atamalarda “ehliyet, liyakat, adalet ve ahlak” ilkeleri mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır…
Değilse Hz. Peygamberin tabiri ile “kıyamet/kötü son” beklenmelidir…
Şayet birileri “benim dediğimi yapsın, sözümden çıkmasın” düşüncesiyle kamusal yerlere atamalar gerçekleştiriyorsa bilin ki bu zevatlar atadıkları şahıslardan “kendilerine dalkavukluk yapmalarını, esassız ve usulsüz iş ve işleyişte bulunmalarını, istedikleri gibi hareket etmelerini” isteyeceklerdir… Ama birileri “işi ehline vermeyi, hakkı hak sahiplerine teslim etmeyi” şiar edinip kamusal alanlara ehil ve adil olanı atarlarsa bilin ki bunların istediği hakkın yerini bulması, işlerin düzgün gitmesi, adaletsizliğin son bulmasıdır…
Kamu kurumları kimsenin çiftliği değildir, devlet imkânı kimseye babasından miras kalamamıştır… Eğer atamalar usulsüz yapılıyorsa bilin ki orada halkın iradesine ihanet vardır, mazlum ve mahrumların hakkı gasp altındadır…
Ey yetki sahipleri! Kendi şirketinize, iş yerinize istediğinizi atayabilir, istediğiniz karakteri tercih edebilirsiniz zira bunun sonucu sizi bağlar… Ama kamusal mevki ve makamlara atama yaparken sonucu halkı bağlayacağı için ehliyet ve liyakata öncelik vermeli ve atamada objektif davranmalısınız… Değilse atamanızdan etkilenen herkesin sizden alacağı hakkı olacaktır… Ehil olmayan birini ehlinizden biri veya ehlileştirilmiş biri diye atarsanız halkın, hakkın ve adaletin hakkına girmiş olursunuz…
Ey yetkili zevat kamuda etkinizi hissettirmek için değil hakkı ve adaleti tesis ve tahkim etmek için çalışın, size kul köle olanları değil hakka riayet edenleri atayın… Şayet birileri kapınıza gelip hak etmediği bir makam ve mevkiyi talep ediyorsa bilin ki o size değil gücünüze taliptir, daha güçlüsünü gördüğünde sizi de defterinden silecektir…
Makam ve mevkileri kullanabileceğiniz, diş geçirebileceğiniz, söz dinletebileceğiniz kişilere vermeyin… Şayet öyle yaparsanız bu kişiler, sizden sonra güçlü buldukları kişilerin emrinde olacaklardır… Siz, yukarıda zikrettiğim ayete uymak kaygısında olursanız bu durumda hakkı her şeyin üstünde tutan, hakikate ram olan, rabbine ve kullara nankörce davranmayan, işi bilen, haddini bilen ve gerektiğinde adalet yıkılmasın diye haksızlığa, meşru olmayan taleplere kafa tutabilen adamları atayın…
Usulsüz taleplerle gelen zevatların önünde eğilen makam sahipleri o makamlarda durmak için değil hakkın yanında saf tutmak için çalışın… Makamlar izzeti nefsinizi koruduğunuz sürece değerli ve anlamlıdır… Eğer makamlarda durmak izzeti nefsinizi bitiriyorsa şerefinizle ayrılın, unutmayın makamlar şerefinizden değerli değildir…