islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4915
EURO
36,2365
ALTIN
2.952,64
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

Adalet Bakanı: Vatandaşımızın İftiradan Korunduğu Bir Sistem Elbette Bizim Temel Arzumuzdur

Adalet Bakanı: Vatandaşımızın İftiradan Korunduğu Bir Sistem Elbette Bizim Temel Arzumuzdur
25 Şubat 2019 11:19
A+
A-

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Adıyaman’daki temasları kapsamında Belediye Başkanı Hüsrev Kutlu‘yu makamında ziyaret etti. Daha sonra Atatürk Bulvarı’ndaki AK Parti Adıyaman İl Seçim Koordinasyon Merkezi’nin açılışına katılan ve adalet sisteminin önemine de değinen Bakan Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:

”Hiçbir şekilde adaletin gecikmeden tez verilmesini sağlayacak düzenlemeleri yapacağız. Terörle mücadele ederken, masum vatandaşlarımızı da iftiralardan koruyacak şekilde, masum ile suçluyu ayırt eden bir anlayışın en kısa zamanda tesis edilmesi bizim temel arzumuzdur. Kuruyla yaşın bir arada olmadığı, ayrıldığı, vatandaşımızın iftiradan korunduğu bir sistem elbette bizim temel arzumuzdur. Kimse bir başkasının cezasını çekemez…”


Adaletin Tesisine Yönelik Temel Arzular Gerçeklerle Bağdaşmıyor

Değerli Okuyucularım;

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün mezkûr sözlerini dikkatle ve rikkatle okursanız bu güzel temennilerin kendi içinde acı bir itirafın varlığını anlayabilirsiniz. Adalete duyulan temel arzuları biz de can-ü gönülden paylaşmakla birlikte zımni itirafın gerçeklerin hiç de böyle olmadığını da adeta teyit etmektedir. Aslında temiz yürekli olduğu anlaşılan Adalet Bakanı, vicdanından gelen o bastırılması zor olan sese gayri ihtiyari olarak kulak vererek, hiç farkında olmadan şunları itiraf etmiştir:

  • Biz şimdiye kadar adaletin gecikmeden tez verilmesini sağlayacak bir düzenleme yapamadık. Onun için geciken adalet, adaletsizliği doğurdu. Özellikle OHAL döneminde binlerce masum insan, hangi sebepten dolayı memuriyetten atıldığını bilmeden bir çırpıda sokağa atıldı. Haklarını arayabilmek için, ne bağlı oldukları sendikaya, ne de mahkemeye gidebildiler. Bilmeden legal görünümlü bir yapıyla az çok iltisaklı olan vatandaşlarımıza savcılıkça takipsizlik kararı verilmek yerine kendilerine “silahlı terör örgütü üyesi” olmaktan dolayı iddianameler açıldı. Bu vatandaşlarımız mahkemelerde beraat kararı alasıya kadar hayli mağduriyetler yaşadı ve yaşamaya da devam ediyor.
  • Bir başka saklı itiraf ise terörle mücadele ederken, masum vatandaşların iftiralardan korunmamasıdır. Devlet, özellikle OHAL döneminde vatandaşlarına şüpheli bulduğu komşuları, akrabaları ve(ya) meslektaşları hakkında ihbarda bulunması istedi. Birçok art niyetli kişi, bunun üzerine “devlet millet aşkı ile” isimli isimsiz olarak düşman bildikleri vatandaşlar hakkında ihbarda bulundu. Binlerce şüpheli insan gözaltına alındı, hapse atıldı ve birçoğu da ilk mahkeme duruşmasında beraat etti. Ama müfteriler cezalandırılmadı.
  • Bu dönemde masum ile suçluyu ayırt eden bir anlayış sergilenmediği gibi bu sakat anlayış halen devam etmektedir. Kuruyla yaşın bir arada olmadığı, ayrıldığı, vatandaşımızın iftiradan korunduğu bir sistem elbette henüz kurulamadı. Çünkü bizzat devletin oluşturduğu OHAL İnceleme Komisyonu, duyumlara dayanan iftiralar yüzünden ihraç edilen binlerce memurun göreve iade müracaatını reddetmektedir. Yetmedi şüphelinin eşinin malum bankada cüzi bir hesabı var diye veya geçmişte malum yapının bir derneğinde gönüllü olarak çalıştı diye mesleğine dönemeyen binlerce memur işsiz durumundadır.
  • Bakan Bey, “Kimse bir başkasının cezasını çekemez” diyor ama devlet, ihraç sebebiyle şüpheli konuma düşen vatandaşlarına yurt dışına çıkma yasağı uyguladığı gibi şüphelinin eşine ve çocuklarına dahî aynı yasağı uygulamaktadır. Çağdaş maddi ceza hukukunun temel kurallarından kabul edilen “suç ve cezanın şahsiliği ilkesi”ni bizzat devlet ihlal etmektedir. Bu kural gereğince, kişi ancak kendisinin işlediği fiiller sebebiyle sorumlu tutulabilmektedir.

Dinimiz İslâm’a göre de herkes kendi yaptığından mesuldür. Dolayısıyla hiç kimsenin suçu bir başkasına yüklenemez. Peygamberimiz (sav), Veda Hutbesinde bu konulara temas ederek şöyle demiştir: ”Kimse kendi suçundan başka bir şey ile suçlanamaz. Baba, oğlunun suçu, oğlu da babasının suçu üzerine suçlanamaz…Ashabım! Dikkat ediniz, cahiliyeden kalma bütün adetler kaldırılmıştır, ayağımın altındadır…”

Adaletten uzak bir hukuk sisteminin bu şekilde devam etmesi, cahiliyenin bir tezahürü olarak toplumsal huzursuzluğun artmasına ve bereketin de kaybolmasına da sebebiyet verir. Stagflasyona benzeyen bir ekonomik daralma yaşıyorsak, bunun bir sebebi de sosyal adalet ilkelerini unutmuş olmamızdır.

Halbuki Allah, dünya hayatını bir imtihanhâne olarak tesis etmiştir ve Kuran’da “Yemin olsun ki sizi bir şeyle imtihan edeceğiz. …” buyurarak, kimsenin bu imtihandan âzât olamayacağını beyân etmiştir. Hukuku üstün tutmakla yükümlü olan devlet yöneticilerin en büyük imtihanı ise adaletle ilgilidir. Adalet Bakanı, gerçekten vicdanını rahatlatmak istiyorsa arzularını beyan etmek yerine adalet konusunda yapılan vahim hataları açıkça itiraf edip mağdurlardan resmen özür dilemelidir. Her hak ihlali, aynı zamanda kul hakkına da bir tecavüzdür. Masum insanlara yönelik işlenen bütün adaletsizlikler, ilahî gazabı celbeder. Gazap, hakkı ve hukuku tamamen unutmanın bir neticesi olarak cebren kendisini göstermesidir

Onun için Allah’ın gazabına uğramamak ve Allah katında özrün kabul görmesi için, darbe ile hiç ilgisi olmayan KHK mağdurlarının hem genel af kapsamına alınarak görevlerine derhal iade edilmeleri, hem de maddî/manevî tazminatla gönüllerinin yeniden kazanılmaları gerekmektedir. Başta Adalet Bakanı olmak üzere hukuk sisteminden sorumlu herkes, ancak adaleti acilen yeniden tesis ederek, Allah Teâlâ’ya karşı kulluk imtihanını verebilir. Allah, yöneticilerimize hidayet, şuur ve adaletle hükmetmeyi nasip etsin.

Prof. Dr. Ali SEYYAR

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.