Rabbim milletime bir daha 15 Temmuz misali kötü ve acı günler göstermesin
Dünyaya gelmek bir saldırıya uğramaktır ve doğan bebek havanın ciğerlerine olan saldırısının verdiği acıyla haykırır. Soğuk saldırır bize, sıcak saldırır…
Bir gün son nefesimizi verdiğimizde bize yapılan ilk saldırıyı tamamen püskürtmüş oluruz. Savaş bitmiştir. (İsmet Özel)
Atamız Adem as’dan bu yana insanlık, yüzyıllar boyunca her türden korkunç saldırılara uğramıştır.
İlk nefes ciğerlere dalarken ağlattığı gibi insanı, Kabil Habil’e zulüm ile dalarken de atamız Adem, annemiz Havva ve bu güne dek tüm insanlık bu kardeş düşmanlığı ve katliamlarının acısıyla ağladı, ciğerleri dağlandı, gözleri kanlandı.
İnsan evladının fabrika ayarlarını bozan biyolojik, sosyolojik ve kozmik olarak gözlenen her türden saldırı onun bedeninde, ruhunda ve ahlakında mutasyonlar zinciri oluşturur.
Bu mutasyonların neticeleri çoğunlukla kalıtım olarak da nesilden nesle aktarılır.
Peki değişim devam ettikçe bu durum insanı neye evirir veya çevirir sorusunu soralım?
Epigenetik ve genetik bilimi bugün bizlere şu sonu veriyor: Yaptığımız her eylem ve atasal birikime dair bir miras, aktarımı sağlanan her değişim, “gen”lerimizde (maddesel kalıtım, ceset) ve “mem”lerimize (hafıza, ruhi kalıtım) kalıtsal olarak taşınır.
Nesilden nesle iyilik ve kötülüğe dair izler evlatlara da miras kalır.
15 Temmuz darbe günü millet olarak yüz yüze geldiğimiz şey, işte bu denli ciddiyet arz eden bir durumdu.
bu tarihsel tercih, ecdadımızdan bizlere bırakılan, bizden de nesillerimize kalıtımla bırakılacak insanlık örneğinin sınavı idi. Kahramanlık destanı yazacak zihin kodlarını söke söke almanın mücadelesini yaşayan büyük bir müsabakanın arenası idi çünkü
Bireyin ve toplumun özgürlük için direnişi kader yazgısını ve onu nasıl bir istikbale taşıyacağı hususunda koordinatları belirleyen, tercihleridir.
Bizler o gün tercihlerimiz ile sınandık
Her tercih, kişinin hayat mücadelesinde hangi cenahta savaşacağını, yani cephesini ve durduğu safı belirli hale getirir.
İnsanlık savaşı gereği bu saldırılar, tercih edilen safa göre insanın beşeri kodlarını mutasyona uğratır. İnsan maddi ve zihinsel kodlarda değişim geçirerek mutant insana dönüşür. Sürekli değişip dönüşen yani mutasyona uğrayan bir mutant aslında insan.
Bu mutasyonlar bazen, iyi bazen de kötü kazanımlara sebep olur. Nihayetinde her mutasyon zararlı değildir, yararlı olan ve adaptasyon sürecini tamamlayan, yaşam kalitesinin artırılmasına katkı sağlayan bir çok mutasyonlar vardır.
Ya da bu mutasyonlar zinciri ile birlikte oluşan ve kötülüğü, fenalığı aktaran, geçmeyen yaralar var ederek kanserleşmiş ölümcül (değişmeyen) vakalar da oluşturur. (Babası küfür ehli İbrahim as ve oğlu küfrü seçen Nuh as gibi).
Şu halde önümüzdeki Kur’an’ın da belirttiği gibi:
İki yol ve iki amaç var.
Birinci amaç:
Fıtratı kucaklar TEVHİD.
İkinci amaç:
Fıtrat ile savaşır ŞİRK.
İnsan ömür sermayesinde mizaç ve karakter yapısına yön verecek özgür iradesi ile var oluş sahnesinde kişisel menkıbeler yaşar ve anılar biriktirmeye başlar.
İyilik ya da kötülük, karanlık ya da nur kişinin yaşamı boyunca bu tercihleri ile tarih sahnesine çıkar.
Tevhidin, adaletin, iyiliğin, güzelliğin, erdemin, faziletin taşıyıcıları; geb kodlarını revize ederken şifa bulurlar ve şifa olurlar insanlığa. Nesillerine de hayırlı bir örnek olurlar. Yani bu dünyada şerefli bir hayatın sembolü olurlar.
şirkin başka deyişle zulmün, acının, terörün, savaş ve anarşinin izlerini takip ederek gendeki yazılım kodlarını revize edip duranlar ise insanlığa bela, hastalık, bozgunculuk ve nesillere zillet yüklü hayatın taşıyıcısı olarak vefasızlık ve onursuzluğun sembolü olurlar.
O vakit bilimsel verilerin şu anda geldiği noktada ispat edilen o ki Hıristiyanlıktaki gibi atalarımızın günahı üzerine yaşamak mahkumiyetinde olmadığımız gerçeği.
Nesilden nesile Adem as ‘dan son insana kadar yaşanmışlıklar fıtrata ayarlı orijinal yazılımı sürekli işleyerek ya tahrib etti, ya da aslına rücu edilerek tamir etti.
Özünü bulan ve orada sebat eden, insanlık namına savaşta kazandı. Özünü yitiren ve ilahi yazılımın tevhidi ahengini kaybeden, kendini, neslini heba eden; insanlık namına savaşta kaybetti…
Zulme yüz çeviren kişi atasal kalıtımda zalim dedeleri, nineleri varsa da, gen kodlarından kendine ulaşan tüm bozuk genlerini iradi çabalarla (inanç) susturabilir, adalet ve fazilet timsali ilk ataları peygamberler, Habiller, erdemlilerle ulaşan gen kodlarını uyandırarak güçlendirip sabır ve irade ile istikamete yol alabilir.
Yahut Hakk’tan, hakikatten yüz çevirerek atasal kalıtımda peygamber, âlim, evliya, sıddık dedeleri, nineleri varsa da bunun zıddını irade edebilir. İnanca, adalete, vicdana, fazilete dair gen kodlarını susturabilir. Günaha, bozgunculuğa ve fesadı yayan işlere dair ısrarcı davranarak, Kabil’den bu yana atasal aktarımda kötülük taşıyan genlerini uyandırıp güçlendirebilir. Keyfine göre yaşayabilir, bunun da tabi sonucu olarak Kabiller, Nemrutlar, Firavunlar, Ebu Cehiller, Ebu Lehebler gibi kardeşini, neslini ve gerçekte insanlığın şah damarını kesen fena icraatler ile iradesini ortaya koyabilir.
Peki bu hummalı yolda son nefesini henüz vermeyene düşen temel davranış ne olabilir?
“Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında, acımasız, güçlü, Allah’ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve kendilerine emredileni yerine getiren melekler vardır.” (Tahrim 6)
15 Temmuz günü, millet olarak yüz yüze geldiğimiz ve evlatlarımızı ateşe düşmekten korumakla sınandığımız büyük bir mücadele arenası idi. Hamd olsun ki hep birlikte başardık.
O gün insanlar Adem as’dan Resulullah’a, Maveraünnehir’den Semerkant’a, Anadolu irfanından bu zamana kadar bizi, biz yapan dini ve milli değerlere yakışır bir direnişle tarih yazdılar.
İlk olarak ne olduğunu anlayamadığımız kısa bir süreçten sonra, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan: Sokaklara davet ediyorum bu bir darbedir, dediğinde halkımız çoğunluk olarak meydanlara döküldü.
O gün insanlar süratle meydanlara koşup “Bugün şehit olmayacaksak ne zaman olacağız, diyerek sokaklara döküldü, çıktı.
Yaşlı dedeler, nineler, anneler, babalar ve gençler ellerinden gelen fedakarlığı yaptılar.
Tankların içerisinden çıkan gencecik askerlerin, kandırılmış uyuşturulmuş o gözlerini gördüm.
Aman Rabbim ne kadar da ibret vericidir bu sahne…
Kimi Habil, kimi Kabil’in gen kod yazılımını yaşadı adeta o insafsız gece.
Necip milletim bir kere daha Habil ‘in masum kanını ihya etti ve zulmü karşı onurlu bir duruş sergiledi o gece.
Fakat Allah’ın nusreti ile her şeye rağmen bi iznillah zafer kazanıldı o gece.
Bir Üstadımız,
“Cehennem nedir?” sorusuna
“İnsanların kendilerine yüklenmiş amaçları yerine getirmediklerinde karşılaşacakları yaşamın acı veren boyutunu ifade eden mekâna tekabül eder. En genel tanımı ise insanın kendi fıtratının dışında kaldığında kendisine yüklenen acıyı yaşamasına verilen addır. Cehennemi bir tek kelime ile tanımlarsak eğer; YABANCILAŞMAKTIR. Kişinin kendisine, çevresine ve yaşama yabancılaşması, amacını ve anlamını kaybetmesidir.”
der ve ne doğru söyler.
Milletin parasıyla alınan tankın tüfeğin millete mi sıkması, yoksa düşmana mi sıkması vazifesi idi?
Halkın özgür iradesi ile seçilmiş olan hükümet darbe ile mi indirilmeliydi, yoksa dört elden milletin salahiyetini sağlayacak gayrete mi girilmeli idi?
Mademki beğenilmedi, erken seçim denen şey ne demekti?
Neden böyle hukuki bir haktan öte, anarşist bir tercih uygulama sahasına girdi.
Bu hareket asla masum değildi.
Rahman’ın izniyle, kendi dinine, değerlerine, milletine, anasına, bacısına yabancılaşan ve böylece onlara cehennemi yaşatacak olanların tezgahı darmadağın oldu o gece.
Atasal gen kodlarının, Allah ve peygamber dostlarından kalan kalıtımsal mirasa azimle tutundu milletim o gece.
Peygamber ocağı, Anadolu irfanı şaha kalktı.
Ve fıtrata şifa bir format atıldı.
Nesillerimize şeref dolu genetik direniş kodları miras olarak kalacak.
Tarih bizi çağırıyor. O gün tekrardan yücelecek zaferi elde ettik bizler…
Hal ve ahvalimize biraz nizam getirsek bi iznillah dünyaya şifa olacak milletiz.
Bu duruşların, yiğit kalplerin paha biçilmez kıymeti var.
Rabbimiz sen kusurlarımızı gider ve bizi erdemliler zümresine dahil eyle…
İslam üzere ihya olunan hayat bahşeyle.
Kardeşi kardeşe, evladı anaya babaya, ana babayı evlada, halkı birbirine düşman eden şer odaklı güçlerin hepsinden Yüce Allah’a sığınırız ve Yüce Allah bu milleti korusun.
Selam ve dua ile kalın.
HATİCE ŞEBNEM DİKTÜRK
Rabbım birdaha yaşatmasın Amin rabbim bu vatan için can verenlerden şehitlerimizden gazilerimizden razı olsun Çanakkale ruhumuz 15 temmuz ruhumuz hep diri kalsın
Neslimiz ,ceddimiz bizleri mahşerde razı şekilde karşılasın.
Allah Azze ve Celle de cemali ile bizi rızıklandırsın.
Dünya sadece cennetin kazancı için uğraşılarak tüm maharetimizle kâr etmeye çalıştığımız ahiret pazarıdır.Rabbim fevkalâde kazançlı bir ticaret ile bizi zengin kılsın dilerim
Amin Elhamdulillah Allahın da izniyle milletimiz bu kalkışmayı darbe olmadan engelleyebildi. Ancak şeytanın hizmetkarları durmuyor durmayacak. Biz de şu an bizi maddi manevi kişisel veya kitlesel olarak çökertmek için ken di içimizden sevdiklerimizle yaşamsal ihtiyaçlarımızı bahane ederek özgürlüğümüzden daha önemliymişçesine gözleri boyanmış algıları kapanmış. Oysa ecdadımız bu topraklar için ne bedeller ödedi.Eğer bana düşen bedel şu an ne ise onu öderim yeter ki Ülkem ve bana inanan güvenen insan ve topluluklar güven içinde yaşasın inancını ysşasın kötütülük kaybolsu bu savaşı kaybetsin. Allahım. Örneklemelerinizle çok net mesajlar içeren harika bir birlik ve dirlik çağrısı olmuş hocan m var olun
Yolunuz gül bahçesi gibi latif olsun kardeşim.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda
Çok sevgili ve kıymetli kardeşim, varlığınız için bir kere daha Allah’a şükrettim. Ne kadar haklısınız. Biz askere gidecek oğullarının ellerine belki şehit olur diye kına yakan Osmanlı’nın torunlarıyız. Vatanı koruyabilmek güçlü bir iman, riyasiz bir itikatla olur. Bunların da yolu cehaletten kurtulmaktan geçer. Bu yolda verdiğiniz çabalar her yiğidin harcı değildir,Rabbim en güzel şekilde mukafatlandirsin inşaAllah.
Allah’a dayanan ve O ‘na kulluk etmeye gayret sarf eden bir milletin Rabbim sırtını yere getirmez.Biz millet olarak geçmişte olan kusurlara tövbe ve gelecekte olacak eylemlerimize cenneti umut ederek bakmaya devam edeceğiz.
İlk Atamız Adem as’dan ve bugüne dek gelen Enbiya ve Ecdadımızın bize bıraktığı en mükemmel mirastan bunu öğrendik.
Bunu sevdik ve iman ettik O Kerem Sahibi Rabbe ki bize Kıran ‘da şöyle dedi:
“Ey iman edenler! Allah’a kesin (nasuh) bir tevbe ile tevbe edin. Olabilir ki, Allah sizin kötülüklerinizi örter ve altından ırmaklar akan cennetlere sokar. O gün Allah, Peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri küçük düşürmeyecektir. Nurları, önlerinde ve sağ yanlarında koşar parıldar. Derler ki: “Rabbimiz nurumuzu tamamla, bizi bağışla! Şüphesiz Sen, her şeye güç yetirensin.”(Tahrim-8)
Bizde bu mubin ayetlerde ki nur tamamlanana dek ve bundan başka gayemiz olmayana , son nefes cesedimizden çıkana dek sadakatle Rahmana kulluk etmek ne güzel.Tabbim bize o ihsanda bulunsun.
Allah sizden razı olsun.Amin
“bilimsel verilerin şu anda geldiği noktada ispat edilen o ki Hıristiyanlıktaki gibi atalarımızın günahı üzerine yaşamak mahkumiyetinde olmadığımız gerçeği.”
Buradan itibaren oh be dedim. Kaleminize yüreğinize sağlık. Önce acı tabloyu vermiş sonra bu acı tablonun değiştirilemez bir şey olmadığını ispatlamışsınız. Rabbim razı olsun. Darbe ve kalkışma türünden olayları da necip milletimizden, güzel ülkemizden uzak eylesin.
Bu maddi ve manevi kodlarımızda değişim ve dönüşümü tetikleyen her hadisede insan kendi formatına uygun yazılımı ya bozuyor ya da tamir ediyor.Atasal bozukluk miras aldığında ya da kendisini fıtrata aykırı yaşamlara sevk ederek halis insan olma özelliğini bozdugunda Tevbe istiğfar fıtri yazılıma format atmayı stimüle eden yani canlandıran ilk dokunuş,Kur’an ,Esmaul Hüsna ve Salih işlerde Nebevi öğretileri uygun idmanlar ilahi yazılımın orijinaline dönüştüren koşullar sağlıyor.
Unutmayalım hayat bir laboratuvar gibi davranır ve üzerinizde hangi deneyin yapilma ortamını sağlarsanız o deneyin üretimi ruhi ve cesedi bir form alırsınız.
Ortamını Allah ‘in orijinal ve katıksız insan (halis müslüman ) olmaya eviren ve hayat boyu bunun mücadelesini veren kendini kurtarmaya hak kazandığı gibi , genleri ve MEMlerine kaydedilen hafıza ile de nesline büyük bir miras bırakır.
Peygamberler kahır ekser ölmeden önce hep aynı şeyi evlatlarına vasiyet ediyor:” Size miras olarak İslamı bıraktım”…
İşte sadece maddi olarak tutulamayan fakat maddeden de asla ayrılmayan İslam Teslimiyet zihni ve bedeni mirasın başıdır.
Bozulan ve mutant olan halimizin fabrika ayarlarını ilahi yazılım ile değiştirme için az vakit kaldı.
Cennetin kapıları ise bu yazılım programı ile üretilen kimlik kartını okutana açılan muhteşem korunaklı.
Sır burada saklı güzel kardeşim.
Vakit az kaldı.Haydi Bismillah