Bir hayırlı vesileyle Malezya-Endonezya seyahatindeyiz. Önce, mahdumun yaklaşık beş aydır görev yaptığı Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’dayız…
Malezya’yı tanımak için Mahathir Muhammed’i tanımak gerektiği mülahazasıyla onun “Hatıralar”ını (Kaknüs Yayınları) gözden geçiriyorum:
Mahathir, öğrencilik yıllarından başlayarak Malezya’nın bağımsızlığı için mücadele eden, tıp doktoru olmasına rağmen siyaset merdivenlerini bir bir tırmanan, zekası, gayreti ve ilkeli duruşu sayesinde 1981’de Başbakanlığa gelip 2003 yılına kadar 22 yıl bu görevde kalan ve Malezya siyasetine damgasını vuran bir siyaset adamı, bir fikir ve dava insanı. Nitekim o, siyaset ve düşünce dünyasındaki vazgeçilmezliği ile 15 yıl aradan sonra 10 Mayıs 2018’de yeniden Başbakanlık koltuğuna oturmuş bulunuyor.
Mahathir, İkinci Dünya Harbi sonrasında (1946) Londra’da tasarlanan MacMichael anlaşmaları gereği Malaya devletlerini tek bir kolonide birleştiren ve Malay krallıklarını Britanya himayesinde olmaktan çıkararak Britanya kraliyet sömürgesi haline getiren Malaya Birliği Sözleşmesi’ne karşı çıkan ilk aktivistlerdendir. O ve arkadaşları, çoğunluğu yoksun olan Malayları felakete sürükleyeceği kesin olan bu İngiliz oyununu fark ederek, “Malaya Birliği’ne Hayır!”, “Eşit Vatandaşlık İstemiyoruz!” afişlerini ilkel yöntemlerle hazırlayıp sokaklara asarlar.
Bu girişim, İngilizlere karşı Malay uyanışının ilk kıvılcımı olur. Uysal bilinen Malaylar, İngilizleri şaşkına çeviren bir tepki vermişlerdir.
Yüzyıllar boyu güçlü Asya ülkelerine tebaa olmalarına ve sonraki yüzyıllarda Avrupa devletlerince sömürülmelerine ve İkinci Dünya Savaşı yıllarında bir ara Japonya işgaline de uğramalarına rağmen Malaylar, başkalarınca “zayıf, miskin ve aptal” diye eleştirilmiş olsalar da sonunda Avrupalıların boyunduruğundan kurtulup kendi geleceklerini kendileri tayin etmeyi başarırlar.
1957’de İngiliz Milletler Topluluğu’na bağlı kalmak şartıyla Malezya’nın bağımsızlığını tanıyan İngilizler arkalarında yalnızca Malayların idare etmesi gereken büyük bir Çinli ve Hintli göçmen nüfusu bırakmakla kalmazlar, ülkeyi de yoksulluk içinde bırakıp giderler…
Ülkenin bağımsızlığını kazanmasından sonra aldığı her görevi başarıyla yürüten Mahathir 1981’te Başbakanlığa kadar yükselir…
Uzun aradan sonra el-ân Başbakanlık görevini deruhte eden Mahathir Muhammed, görebildiğim kadarıyla Bosna’nın efsanevi lideri “bilge kral” Aliya İzzetbegoviç ile “mücahid” Necmeddin Erbakan arasında bir yerde duruyor.
Onun en çok beğendiğim tespitlerinden biri şu:
“İslâm bir ‘yaşama biçimi’dir; bir inanç olmakla kalmaz, aynı zamanda Müslüman yaşamına kapsamlı bir şekilde rehberlik eder. Bu ‘yaşam tarzı’ ibadetlerden ibaret değildir, kişinin yaptığı her şeyi ilgilendirir.”
Müslümanların bölünmüşlüğü ve birbirleriyle çatışmalarını sert eleştirmesi de çok anlamlı: İslâm Konferansı Örgütü’nün (İKÖ) 10. Zirvesi’nde şöyle konuşmuş:
“Tek bir ümmet olmak yerine sayısız mezhebe ve tarikata bölündük. Her biri ümmetin, Müslüman cemaatinin bir parçası olduğunu kabul etmek yerine İslâmiyet’i asıl kendisinin temsil ettiğini iddia ediyor. Karşıtlarımızın ve düşmanlarımızın kimin gerçek İslâmiyet’i temsil ettiğini, kimin hangi mezhebe üye olduğunu önemsemediğini göremiyoruz. Onlar için biz sadece Müslümanız, yani terörizmi teşvik ettiğini söyledikleri bir dinin ve Peygamberin takipçileri, can düşmanlarıyız. İster Sünni, ister Şii, Vehhabi ya da her ne olursak olalım bize saldıracak, insanlarımızı yok edecek, yurtlarımızı işgal edecek, hükümetlerimizi devirecekler. Biz de birbirimize saldırıp birbirimizi zayıflatarak, bazen de diğer Müslümanlara saldırmalarına yataklık ederek onlara yardım ediyoruz ve suç ortakları oluyoruz.”
Doksan üç yaşındaki dirayetli lider Mahathir’in küresel hegemonyaya, IMF’ye ve BM’nin çarpık yapılanmasına yönelik köklü eleştirileri ve direnişi devam ediyor; o, bu yönleriyle de Başkan Erdoğan’ı andırıyor…
Yakın zamanda yerini kendisine bırakacağı söylenan Enver İbrahim’in “iyi bir lider olmak için gerekli vasıflara sahip olduğunu” söylüyor ve “zamanı gelince yerine geçecek birinin belli olmasını akıllıca bir davranış” olarak görüyor.
Abdullah YILDIZ
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi