Kerbelâ Olayı, Hz. Peygamber’in torunu Hz. Hüseyin’in akrabaları ve sevenleri ile birlikte şehit edildiği, İslâm dünyasının yüzyıllardır unutamayıp hüzünle hatırladığı facianın adıdır. Tarihten günümüze bu olayla ile ilgili pek çok eser yazılmış, şairler ve âşıklar olayın vahametini ağıt, mersiye[1], şiir ve roman türünden eserlerle anlatmaya çalışmışlardır.
Tarihsel süreçte doğru ya da yanlış pek çok bilgi ile beslenen, sözlü ve yazılı kültür halinde nesilden nesile aktarılan Kerbelâ Olayı, ülkemizdeki farklı kültür gruplarının birbirlerine karşı düşünce ve tavırlarında etkili olmaya devam etmektedir. Bu olay, günümüzde Alevî-Sünnî ayrılığı ile ilgili tartışmalarda en çok sözü edilen konulardan biridir. Çünkü ülkemiz Müslümanlarının Alevî-Sünnî şeklinde kendilerini farklı görmelerinde, Kerbelâ Olayı ve sonrasında yaşananların rolü büyüktür.
Tarihte sosyal ve siyasal bazı nedenlerin etkisiyle yaşanan Kerbelâ Olayı’nın günümüz Müslümanları arasında ayrışmanın mı yoksa birlikteliğin mi sembollerinden olduğu konusunda toplumun yeterli bilgiye sahip olmadığı bilinmektedir. Hz. Peygamber’in torunu Hüseyin ile yetmiş civarında yakınının şahadetiyle sonuçlanan bu faciayı günümüzde hiçbir Müslüman onaylamadığı halde, toplumun değişik kesimleri arasında konuyla ilgili bir düşünce karmaşası yaşandığı da bir gerçektir. Öyleyse Türklerin İslâm dinini kabul etmesinden yüzyıllar önce gerçekleşen, ancak anlatıldığında herkes tarafından üzüntüyle karşılanan Kerbelâ’nın ülkemiz insanlarına doğru anlatılması, her şeyden önce tarihe olan saygının bir gereğidir.
Yüzyıllardır aynı topraklarda yaşayan, aynı dili konuşan, aynı Tanrı’ya, aynı kitaba ve aynı Peygambere inanan, Ehl-i Beyt sevgisini yüreğinde taşıyan, aynı bayramları kutlayan, vatanı korumak için düşmanlara karşı omuz omuza mücadele eden Alevî ve Sünnî kesimin birbirini farklı din mensubu gibi görmesi, iki kesim arasında en azından dindaş ve vatandaş olmanın gerektirdiği birlik ve kaynaşmanın yeterince sağlanamamış olması, üzerinde düşünülmesi gereken bir problemdir. Ülkemizde her türlü siyasal, etnik ve inançla ilgili ayrılıkların bir kenara bırakılarak herkesin kendini bütünün parçası olarak görebileceği bir anlayışın toplumda yaygınlaşmasına ihtiyaç vardır. Önyargılardan uzak böylesi bir anlayışın geliştirilmesinde tarihi olayları doğru yorumlamanın rolü büyüktür.
Bu tebliğde amacımız, kendilerini Alevî ya da Sünnî olarak nitelendiren kesimlerin Kerbelâ konusundaki düşüncelerinin doğruluğunu ya da yanlışlığını tartışmak değil; bütün Müslümanların yüreğini sızlattığına inandığımız bu olayın günümüzde bir arada barış içerisinde yaşamamıza engel oluşturmaması gerektiğini vurgulamaktır. Tebliğde Kerbelâ Olayı tarihsel bilgiler ışığında değerlendirilerek günümüze yönelik bazı eğitsel öneriler sunulacaktır.
[1] Kerbelâ Olayı ile ilgili yazılmış ağıt ve mersiye türü şiirler için bkz: Mehmet Arslan ve Mehtap Erdoğan, Kerbelâ Mersiyeleri, Tunceli Üniversitesi Alevîlik Uygulama ve Araştırma Merkezi adına Grafiker Yayınları, Ankara, 2009.