Yeni Şafak yazarı Ersin Çelik’in kaleme aldığı “İki Kanaldaki Liseli Dizilerinden Suç Akıyor: Ekran Zorbalığı” yazısını siz değerli okuyucularımıza sunuyoruz..
Yazıya önceki gün yayınlanan bir haber ile başlamam gerekiyor: Türkiye’de geçen yıl çocukların karıştığı olay sayısı bir önceki yıla göre yüzde 11 artmış.
Verilerin alt kırılımları “ah vah ettirecek kadar” iç karartıcı. Suça sürüklenen çocukların yüzde 36,6’sı yaralama olayına karışmışlar. Hırsızlık, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanma, satma, satın alma, tehdit ve çeşitli cinsel suçlar çocuklara isnat edilmiş.
Daha önce bu köşede sosyal medyanın; akran zorbalığını ve şiddeti normalleştirme hatta şiddete teşvik etmedeki rolüne dair aktarımlarım olmuştu. Sosyal medya başlı başına etken değil ama herkes biliyor ki tetikleyici ve akıma dönüştürme yönü çok güçlü.
Örneğin TikTok büyük bela olarak görülüyor. Özellikle de ergenlik çağındaki çocuklar ve lise öğrencileri için dipsiz kuyu TikTok. Türkiye’de 35 milyonda fazla kullanıcısı var. Okullarda ve sınıf ortamlarında öğrencilerin çektikleri ve TikTok’a yükledikleri bazı videolar geride kalan eğitim yılında kamuoyunda tartışılmıştı.
Bir öğrencinin, sınıfta öğretmeninin yüzünü avuçladığı video TikTok’a düştüğü günlerde görüştüğümüz Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, “Toplum neyse okul da o. Dışarıdaki iklim neyse okul da o. Bunlar toplumdaki problemlerin yansımasıdır” demişti. Bakan Özer olaya doğru bir yerden bakıyor, sorunların kaynağına işaret ediyor.
Bu durumda “toplum neyse TikTok da odur” diyebilir miyiz? Hem diyebiliriz hem de diyemeyiz. Toplumu inşa eden, şekillendiren, dönüştüren ve dayatan dijital iletişim çağının tam ortasındayız. Etkileşim üzerine kurgulanmış hayatları izliyor ve etkileniyoruz. Gençler sosyal medyada izledikleri içeriklerle kendilerine yön veriyorlar. Hayati kararlar alıyorlar. Zihinleri işgal edilen gençlerin ürettiği içerikler karşımıza çıkınca da hayret ediyoruz.
Toplum ve sosyal medya “işbirliği” ile oluşan ekosistem; öğretmeninin yüzünü avuçlarken çekilen görüntüsüyü övünme ve dikkat çekme biçimi olarak sosyal medyasından paylaşan liseli genci dayatıyor artık. Yani, toplum sosyal medyadan, sosyal medya şirketleri de zihinlerini işgal ettiği kullanıcılardan sınırsız besleniyor. Ürkütücü olması gereken ise şu; “sosyal medya neyse toplum da odur” uçurumuna doğru gidiyoruz.
Şimdi yaz dönemindeyiz ve okullar kapalı. Haliyle de TikTok’a “ah vah” ettiren yeni öğrenci videoları düşmüyor. Ancak iki televizyon kanalında başlayan yaz dizileri var ki bu sürekliliğe uzun süre içerik sağlayacak sakıncalar zinciriyle ekranlara geliyor. Her iki dizi de gençlerin zihinlerini işgal etmek ve onları akran zorbalığına, şiddete özendirmek için özel çekilmişler sanki.
Star’da yayınlanan ‘Duy Beni’ ve Fox’ta başlayan ‘Tozlu Yaka’ isimli dizilerden bahsediyorum. Her ikisi de liseli öğrenci dizisi ve okullarda geçiyor. Çok sayıda anne babadan gelen mesajlardan sonra bakma gereği duydum.
Duy Beni adlı dizinin ilk 7 dakikasında mideme kramplar girdi. Okuldaki kız öğrenciler başka bir kız öğrenciye şiddetin her türlüsünü uyguladılar. Bu anları kayda alıp sosyal medyada paylaştılar ve tüm okul olan biteni izlemekle yetindi. Öğrenciler, bir açığını yakaladıkları öğretmenlerine istedikleri her şeyi yaptırıyor, kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyorlar. Zaten dizideki; cinayet, şiddet, taciz, akran zorbalığı, tehdit, şantaj, intihara teşebbüs, intihara özendirme ve aileye başkaldırma sahneleri de kumpas kurulan öğretmenin, öğrencilerinden aldığı sürat yapma talimatını uygularken bir kıza çarpıp kaçmasıyla başlıyor.
FOX TV’deki Tozlu Yaka isimli dizi de kolejde geçiyor. Daha ilk bölümünde, bir kız öğrencinin erkek öğrenciler tarafından taciz edilmesine şahitlik eden, burslu ve fakir öğrencinin intihar etmesiyle başlıyor. ‘İntihar’ diyorlar ama kolejdeki tacizci ve zengin çocuklar dövüp okulun çatısından atıyorlar. Bu dizide ayrıca uyku ilacı da olsa madde kullanımına özendirme var.
Açıkçası daha fazlasını yazmak istemiyorum. Zengin, ultra zengin ya da imkanları el vermeyen hiçbir anne babanın, evlatlarının eğitim almasını asla istemeyeceği okulların, sınıf ortamlarının canlandırıldığı diziler bunlar. Çocuklar izliyorlar. Biri beş, diğeri de altıncı bölümünü yayınlamış. Okullar açıldığında bu dizilerdeki şiddet sahnelerinin uyarlamaları muhtemelen TikTok’a yüklenecek. ‘Ekran zorbalığı’nın nasıl ‘akran zorbalığı’na dönüştüğünü maalesef hep birlikte izleyeceğiz. Çocuklar da haklı olarak yazın izledikleri dizilerden esinlendiklerini söyleyecekler. Toplum ve sosyal medya ekosisteminin en bariz örneği.
Ekranlara getirilen şiddet sarmalının sanatla, kültürle ve de eğitimle uzaktan yakından alakası yok. Altını çizerek söylüyorum; bu dizileri eleştirmek sansür talebi değildir. Bana gelen mesajlardan, sosyal medyada yazılan eleştirilerden yola çıkarak binlerce anne baba adına denetlenmelerini istiyorum. Umarım, RTÜK, Milli Eğitim Bakanlığı ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın da gündemindedir.
yenisafak.com/ ERSİN ÇELİK