İdeolojileri Bilim Sosu İle Süslemek

Türkiye’de ne halt yerseniz yiyin, o haltın üzerine biraz bilim sosu döktüğünüz zaman, yaptığınız şey ya da söylediğiniz cümle on numara beş yıldız muamelesi görüyor…

Psikolog Üstün Dökmen de öyle yapmış…

Bir Profesör olarak, herhalde bilimsel açıklama yapmak adına; “Başörtülü birisi hastasıyla empati yapamayacağı, sempatiyle yetineceği için asla psikolog olamaz” demiş.

Tabii ki de halt etmiş…

“Hoppala yavrum yaz geldi, pazara kiraz geldi” cinsinden bir açıklama…

“Bahçelerde maydanoz, gel bize bazı bazı” türünden bir saçmalama…

Şimdi bu açıklaması üzerine hocaya sormak lazım.

“Siz bu cümleyi sarf ederken, kendinizin de empatiden yoksun olduğunuzun farkında mısınız?” Farkındaysanız pek sorun yok ama farkında değilseniz bana kalırsa bütün diplomalarınızı yırtabilirsiniz.

Siyasi ideolojilerinizin üzerine bilim sosu dökmekle bilimsel olunmuyor…

Mesela biri de çıkıp, “Başı açık birisi hastasıyla empati yapamayacağı, sempatiyle yetineceği için asla psikolog olamaz” derse, bu sizin söylediğinizle aynı şey değil mi?

“Ha kel Hasan, ha Hasan kel” ne fark eder? (İsmi Hasan olanlar lütfen alınmasın! Benim adım Hasan değil ama ben de kelim)

Böyle bir söylem halkı kutuplaşmaya itmez mi?

Hatta birileri bu sözün üzerine hemen atlayıp, haber sitelerinden şöyle açıklamalarda bulundu:

“Profesör Üstün Dökmen herkesin dili oldu”

O herkes kimse, ben peşin söyleyeyim o herkesin içinde değilim. Benim gibi düşünen insanların da çoğunlukta olduğunu biliyorum.

Hoca bu cümleleriyle nereye mesaj vermek istedi bilmiyorum ama bendenizin aklına bu konuda iki şık geldi…

1-Sahip olduğu okul zincirinin müşterilerine şirin görünmek

2-Seçimler yaklaşırken tribünlere oynamak.

Ama CHP bile artık başörtüsü meselesinde, “başörtüsü laikliğe aykırıdır” düşüncesinden vazgeçti ve milletle helalleşmeye(!) çıktı.

***

Gelin artık uğraşmayın şu başörtüsüyle…

Bu tip açıklamalardan sonra toplumda neler oluyor biliyor musunuz?

Toplum gerim gerim geriliyor…

İnsanlar bu cümleleri kendilerine referans alıp, bu konu üzerinden birbirlerini iffet ve iffetsizlikle suçlama noktasına kadar gidebiliyor.

Hatta hızını alamayanlar sokak ortasında, parklarda başörtülü bayanlara saldırabiliyor…

Burada hemen “sokakta mini eteklilere de taciz yapılıyor” diyorsanız, mini etek giymeyi ve çok açık giyinmeyi tasvip etmemekle birlikte en sert şekilde kınadığımızı da belirtelim. En çok da başörtülülere mi saldırılıyor yoksa mini etek giyenlere mi araştıralım…

Yeter gerçekten yeter artık!

Bu ne ya!

İnsanımızın nevrini döndürüp birbirine düşman etmenin kimseye bir faydası yok…

Kimsenin haddi de değil bu…

Allah’ın dinini değil de kendi kafalarında oluşturdukları ve nefislerine hoş gelen düşünceyi din sayan insanlar, yine sosyal medya üzerinden, Kur’anı-ı Kerim’de başörtüsü ayeti yok diyerek ahkâm kesmişler. İyiliği emir kötülükten men babında başörtüsü ayetini bir kez daha alalım buraya…

“Mü’min kadınlara da söyle: Gözlerini harama bakmaktan sakınsınlar; iffet ve namuslarını korusunlar. Mecbûren görünen kısımları müstesnâ, güzelliklerini ve süslerini teşhir etmesinler. Başörtülerini, yakalarının üzerine kadar örtsünler. Güzelliklerini ve süslerini; kocalarından, babalarından, kayınpederlerinden, kendi oğullarından, üvey oğullarından, erkek kardeşlerinden, erkek kardeşlerinin oğullarından, kız kardeşlerinin oğullarından, müslüman kadınlardan, kendi câriyelerinden, erkeklikten kesilip kadınlara ihtiyaç duymayan hizmetçilerden veya henüz kadınların mahrem yerlerini anlamayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Bir de gizledikleri güzelliklere, süslere dikkat çekecek ve erkeklerde arzu uyandıracak şekilde ayaklarını yere vurarak yürümesinler. Ey mü’minler! Hepiniz tevbe ederek Allah’a yönelin ki kurtuluşa eresiniz.” (Nur suresi 31)

Hülasa; bilim adamıysanız, bilim adamı gibi davranın ve konuşun lütfen! İdeolojik söylemlerinizin üzerine göstermelik olarak bilim sosu döktüğünüzde o, bilimsel olmuyor maalesef…

Selam, saygı ve muhabbetlerimle…

               Şaban DOĞAN