Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçarslan’ın kaleme aldığı “Dünya kaç milyara yeter?” yazısını siz değerli okuyuculara sunuyoruz..
Dennis Meadows adında, şu aralar 80 yaşını yaşlayan Amerikalı bir fizikçi var. “Fizikçi” dedik ama Meadows daha ziyade toplumsal alanda ortaya koyduğu fikirleriyle, hatta kehanetleriyle ünlü biri.
Meadows aynı zamanda Rockefeller ailesi tarafından kurulup desteklenen İsviçre merkezli Roma Kulübü’nün 1972 yılında dünyaya teklif ettiği “Büyümenin Sınırları” metninin de en önemli yazarlarından biri, belki de birincisi.
Büyümenin Sınırları isimli rapor aşağı yukarı şunu söylüyordu 1972’de: “Kaynaklar tükeniyor; fosil yakıtlar, temiz su, verimli topraklar bitiyor. Büyümeyi kontrol altına alıp nüfusu dengelemezsek dünya yaşanabilir bir gezegen olmaktan çıkacak.”
Aslında “gezegenimiz tükeniyor, her şey bitiyor, tek tek insanlar sorumluluk almazsa kıyamet yakın” olarak özetlenebilecek rapor, sürdürülebilirlik, ekolojik ayak izi, yeşil büyüme ve benzeri kavramların bugün bile dolaşımda olan hallerini belirleyen bir rapordu.
Yani raporun ustalıkla sakladığı şeyleri hesaba katmadığımızda raporu haklı bulmamamız için herhangi bir nedenimiz yoktu.
“Raporun ustalıkla sakladığı şeyler”e bir gelelim. Dünyanın kaynaklarını, fosil yakıtlarını, temiz sularını, yeşil topraklarını kimlerin yağmaladığı ve tükettiği meselesi ustalıkla es geçiliyordu raporda. “Rapor yayınlansın” diye avuç avuç dolar harcayan Rockefeller ailesini düşünelim. Afrika’da elmas çıkarmak için köle gibi çalışan çocukların ölmesiyle ilgili bir derdi yoktur Rockefeller ailesinin mesela, hiçbir zaman da olmamıştır.
Böyledir. Küresel sistemin aktörleri hem öldürmeye hem de dünyanın geleceği için endişeliymiş gibi yapmaya bayılırlar. Oysa durum nettir: Dünyanın kaynaklarının ve servetinin %82’sini dünya nüfusunun %1’ini oluşturan bir demografi elinde bulundurur. Sonra da oturup insanlık için ağıt yakmaları için kalemleri dahil her şeylerini satmaya hazır insanlar bulurlar ve sistemlerini devam ettirmeyi sonuna kadar denerler.
Meadows ve benzerlerinin ısıtıp ısıtıp önümüze koyduğu “kodlanmış duyarlılıklar” dünyaya pazarlanırken arka planda olağanüstü bir yağma söz konusudur ve o denli uyuşturulmuş duruma getirilmişizdir ki evimizdeki çöpleri ayrıştırmayı başardığımızda dünyayı kurtarmış saymaya başlarız kendimizi. Oysa dünya orada kurtulmuyor, senden gerçekler kaçırılıyordur sadece.
“Yeni Şafak yazarı çöpleri ayrıştırmaya gerek yok dedi” diyecek bir duyarlılık kumkuması olmadığını tahmin ediyorum. O yüzden devam et yazıyı okumaya.
Dün bazı haberler düştü Meadows ile ilgili. Yine Roma Kulübü’nde konuşmuş zat-ı şahaneleri ve senelerdir sürdürdüğü fikirlerini tam tamına şunları söyleyerek özetlemiş yine: “Yüksek refah seviyesi için dünya nüfusunun 1 milyara düşürülmesi gerekiyor ve bunu barışçıl yollarla yapabiliriz. Bu 1 milyar, ne kadar özgürlüğe ve ne kadar maddi tüketime sahip olmak istediğimize bağlı olarak belki 2 milyar olabilir.”
Yanlışlık yok. Herif diyor ki “6 milyar, bilemedin 5 milyar insanı yok etmeyi başarabilirsek gezegenimiz şahane bir yer olur.”
Sorun da orada işte. Tamam yok edelim etmeye de hangi bir 1 ya da 2 milyarın geriye kalacağına kim karar verecek? Rockefeller ailesi mi? ABD’mi, Rusya mı? Meadows mu?
Ayrıca bu bence boşa çaba, fazladan uğraş. İlla bir miktar insan yok edip huzur bulacaksak dünyanın bütün kaynaklarının anasını ağlatan 1 milyar insanı yok edelim, kalan 6 milyarımız rahat etsin. Kimin geriye kalacağına da tabii ki ben karar vereyim.
Şaka bir yana dahasını da söyleyeyim mi? Şudur: Bu tip meselelere kafa yoran herkesi “komplocu” olmakla anında suçlayan bir düzenek var dünyada. Adamlar açık açık “gezegende 6 milyar insan fazla” diyorlar ve bunun ne anlama gelebileceğini düşünmeyi öneren herkes anında komplocu oluyor.
Gerçi burada işi Eyüp Sultan’daki çinilerde şeytani işaret arayan, her tek gözlüyü ilimunati sayan dangalak komplocuların da payı büyük tabii, o da ayrı bahis.
Diğer yandan, burada bir komploculuk da yok. Adamlar açık açık “barışçıl yollarla mümkün” diyorlar, daha ne desinler.
Tabii, küreselcilerin her tezini coşkuyla karşılayan, Meadows’un zırvalarını bile “büyük bilge konuştu” tadında haber yapan Medyascope ve benzeri fondaşlara sorsanız aklı başında olanın Meadows, delirenin biz olduğunu söyleyeceklerdir size. Ve elbette arabaların karbüratörlerinin daha az karbon salınımı yapmasının dünyanın en önemli çevre meselesi olduğunu vazetmeye devam edeceklerdir. Ya ne yapsınlardı? Dünyanın kaynaklarını kimlerin nasıl yağmaladığının peşine düşüp fonlarından mı olsalardı?
Her zaman söylüyorum yine söyleyeceğim. Küresel sermayenin kontrol ettiği kültür endüstrisinin en büyük numarası bize kodlanmış, çerçevelenmiş ve pek çoğu pek önemsiz duyarlılıklar pazarlayıp “asıl olanı” gözden kaçırmamızı temin etmektir.
Biz kumda oynarken dünya başka, bambaşka bir yer haline gelecek; istedikleri odur.
https://www.yenisafak.com/ İSMAİL KILIÇARSLAN