islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4868
EURO
36,2376
ALTIN
2.961,79
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
19°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
8°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

Hakkın İnayetine Tevekkül Varken Senin Tevekkülün Kime?

Hakkın İnayetine Tevekkül Varken Senin Tevekkülün Kime?
8 Eylül 2022 09:00
A+
A-

Yıl 2006… gazetelerde manşet: “Meryem Ana Mucizesi!” Olay nedir? İzmir’in Selçuk ilçesinde çıkan yangının Meryem Ana Evi’ne ulaşmak üzereyken söndürülmesi; fakat olayın yansıtılması, Hz. Meryem’in olayı haber alıp yangına müdahale etmesi ve söndürmesi şeklinde. Peki böyle bir şey olabilir mi? Olamaz tabi. Hz. Meryem vefat ettiği için yangına müdahale edemez.

Yukarıdaki haberi yapanlar, o dönemde ya Hristiyanlığa ilgiyi artırmayı ya reyting yükseltmeyi amaçlamış olabilirler. Konu Hristiyanlık olunca “Öyle şey mi olur?” demek kolay ama buna benzer iddialar Müslümanlar arasında da yok mu?

Sikke-i Tasdîk-i Gaybî adlı eserin yazarı şöyle demekte: “Ben sekiz-dokuz yaşında iken, bütün nahiyemizde ve etrafında ahali Nakşî tarikatında ve oraca meşhur Gavs-ı Hizan namıyla bir zattan istimdat ederken, ben akrabama ve umum ahaliye muhalif olarak ‘Yâ Gavs-ı Geylânî’ derdim. Çocukluk itibarıyla elimden bir ceviz gibi ehemmiyetsiz bir şey kaybolsa, ‘Yâ Şeyh! Sana bir Fatiha, sen benim bu şeyimi buldur.’ Acayiptir ve yemin ediyorum ki, bin defa böyle Hazret-i Şeyh, himmet ve duasıyla imdadıma yetişmiş.” Bu örnekte de aslında isteyen de aciz istenen de. Hâlbuki insan oğlunu aşan durumlarda Allah’ı bırakıp insanlardan gaybî yardım talebinde bulunulmaz.

Yine benzer şekilde belediye başkanlığı yapmış birine yaklaşık otuz yıl önce katıldığı bir televizyon programında “Kentiniz yeraltından yönetiliyor deniyor, ne dersiniz?” denilince “Doğrudur, bu kentte pek çok evliya var, bunların manevi tesirleri hâlâ devam ediyor.” anlamında sözler sarf etmişti.

Hâlbuki bir şeye inanılıyorsa kesin delile dayalı olarak inanılmalıdır. “Ben inandım oldu.” ya da “Böyle olduğunu görenler varmış.” diye bir iman kategorisi yoktur. Hele ki gaybî konularda akıl yürüterek ya da duygular merkeze alınarak kanıtsız iman kategorileri üretmek, vahiyden uzak düşme tehlikesi taşır. Ölüler işitmediği için onlardan yardım istenmez (Fâtır 35/14). İstenmesi makul olsaydı zaten insanlar -Meryem Ana Evi haberindeki gibi durumlarda- yangınları söndürme derdine düşmez, hemen bölgedeki etkili veli zat hangisiyse ondan yardım ister ve böylece yangın kısa sürede söndürülürdü.

Kimi Müslümanlar “Başınız dara düştüğünde mezardakilerden yardım dileyin.” şeklindeki uydurma bir hadise dayanarak hazır bulunmayan veya ölmüş olan salih kişilerden yardım isteneceğini söyler. Ne var ki yaşayanları duyması mümkün olmayan bir kimseden yardım istemek bir tür duadır. İslâm inancına göre ise dua sadece Allah’a yapılır. Kendisine dua edilenin sadece Allah olması gerektiği, Kur’an’da açıkça ifade edilmektedir: “Allah’ı bırakıp da kıyamet gününe kadar kendisine cevap veremeyecek şeylere yalvarandan daha sapık kim olabilir? Oysa onlar, bunların dualarından habersizdirler.” (el-Ahkāf 46/5); “Gerçek dua, ancak O’na yapılır. O’ndan başka çağırdıkları ise, kendilerinin hiçbir isteğini karşılayamaz.” (el-Ra`d 13/14); “Dua ettiği zaman darda kalmışa kim yetişiyor da kötülüğü (onun üzerinden kaldırıp) açıyor ve sizi (eskilerin yerine) yeryüzünün hâkimleri kılıyor?” (en-Neml 27/62); “Rabbiniz Allah’tır, mülk O’nundur. O’ndan başka çağırdıklarınız ise bir çekirdek kabuğuna bile sahip değillerdir.” (Fâtır 35/13). Bir hadis-i şerifte, “İstediğinde Allah’tan iste, yardım dilediğinde Allah’tan dile.” (Tirmizi, 2516; Ahmed b. Hanbel, 2763) buyrulması da dikkat çekicidir.

Mezarda yatan ya da yanımızda bulunmayan herhangi bir salih kişiden yardım talebinde bulunmak, güçlerinin yetmediği bir şeyi onlardan istemek olur ki bu, İslâm inancıyla bağdaşmaz; ancak kişinin salih birini (sözgelimi telefonla) arayarak ya da yanına giderek kendisi için dua etmesinde bir sorun yoktur.

“Öldükten sonra insanın ruhunun daha özgür olduğu dolayısıyla ölmüş birinin ölmemiş kimselere göre daha fazla hareket imkânına kavuştuğu” iddiası da zanna dayalıdır. Allah insanlara bedenleriyle birlikte hareket etme yetisi vermiştir; ancak öldükten sonra insanların ruhlarının bir şey yapabilme alanı sanıldığının aksine daralır: “Allah, o canları öldükleri zaman, ölmeyenleri de uyuduklarında alır. Sonra haklarında ölüm hükmü verdiklerini alıkoyar, diğerlerini de takdir edilmiş bir süreye kadar salıverir. Şüphesiz ki bunda düşünecek bir kavim için nice ibretler vardır.” (ez-Zümer 39/42).

Siz en iyisi, yangın vb. doğal felaketlerle karşı karşıya kalırsanız hemen Allah’a sığının ve o felaketten kurtulmak için diri kullardan hangisi yardımcı olabilecekse ondan da yardım isteyin. Gerisi faydasız, hatta hüsran.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.