Yazar M. Yalçın Yılmaz’ın kaleme aldığı “Yunanistan-Ukrayna-Suriye üçgeni” yazısını siz değerli okuyucularımıza sunuyoruz..
Atina’nın Adalar Denizi’nde yaptığı tehlikeli hamleler bir ticari gemiyi kurşunlamaya kadar vardı. Olayın hemen ardından bazı emekli askerlerimiz misliyle mukabele edilmeli, dediler. Atina hükümetinin içinde bulunduğu mali durum ve yaklaşan seçim düşünüldüğünde bu tehlikeli oyunu anlamak mümkün.
Peki bu sürecin uluslararası boyuttaki sebepleri ve sonuçları neler olabilir? Bu meseleye değinmekte fayda var.
Ukrayna ve Suriye’de olup bitenleri hesaba katarak Ankara-Atina gerilimine bakmalıyız.
Atina ve Moskova arasında yakın geçmişte yaşanan Ortodoks kiliseleri gerginliğini unutmayalım. Ortodoks kiliseleri arasındaki ayrışma ABD tarafından desteklendi. Rusya’nın dini alandaki tesirini ve kilise üzerinden kurduğu siyasi nüfuzunu da unutmayalım.
Kiev ve Moskova arasında kimlik ve din temelli çatışma/ayrışma bugünkü yaşanan olayları hazırlayan köklü sebeplerden.
Atina hükümeti Ukrayna lehine hızlı refleks gösterdi ve Batı İttifakı’na üslerini ziyadesiyle açtı. Dedeağaç’tan Bulgaristan ve Romanya demiryollarını kullanarak Karadeniz’e ulaşma olanağı tanıdı.
Ankara’nın Montrö’yü işletmedeki kararlı tutumu Atina’yı önemli kıldı ABD için. ABD Ankara’yı sıkıştırmak için Miçotakis’i kongrede konuşturdu. Muhtemelen okuduğu kağıt da Beyaz Saray’da kaleme alındı.
Ancak bu tabloya rağmen ABD, Türk-Yunan savaşını istemez. Sıcak temas olursa da NATO Genel Sekreteri devreye girer. Bu gerginlikte yaşanabilecek bir sıcak savaş en çok Kremlin’e yarayacaktır.
Ankara-Atina geriliminden doğacak bir savaş Batı İttifakı için kara gün demektir. Vaşington yönetimi için Türkiye karşıtı ve isteklerine boyun eğen Miçotakis iktidarı gayet elverişlidir. ABD, Erdoğan’ın tutumunu değiştirmek için elverişli aparat olarak Yunan hükümetini kullanıyor. LNG transferi için lojistik üs haline getirilen Yunanistan, demiryolu üzerinden Karadeniz’e yapılacak sevkiyatlar için de işlevsel.
ABD, Ukrayna savaşının uzamasıyla Avrupa’daki ağırlığını artırırken Doğu Avrupa’daki tahkimatını artırıyor. Enerji krizine giren Avrupa’ya alternatif gazı fiyatı yüksek de olsa yine ABD getirecek.
Atina’da geçtiğimiz ay dinleme skandalı patlak vermişti. Atina’da hangi başkentlerin rekabet içinde olduğunu bilmiyoruz ama küresel oyuncuların siyasi partilerde ve kilisede etkisiz olduğunu söyleyemeyiz.
Atina hükümetinin saldırgan tavırları Türk kamuoyunda tepki görüyor. 1974’de Kıbrıs’ta Türk birlikleri karşısında etkisiz hale getirilen Yunan askeri için bir çatışma halinde yeniden bir facia yaşanabilir. 1974’te Barış Harekatı ile Rum yönetiminde Nikos Samson hükümeti devrilmiş ve Atina’da askeri cunta yıkılmıştı. Başbakan Ecevit ve yardımcısı Erbakan ise harekat için aldıkları kararla Türk milletinin gönlünde yer ettiler.
Türkiye açısından esas başarı diplomasi ile elde edilecek kazanımlardır. Ukrayna-Rusya savaşındaki pozisyonunu koruyarak dünyada kazandığımız saygınlık başka gelişmelere yol açacak ve jeopolitik fırsatları aralayacaktır. Son gezisiyle Erdoğan, Balkanlardaki istikrarın yegâne koruyucusu olduğunu göstermiş iken bu hattan koparılmak istendiğimizi de unutmayalım.
Ancak sıcak bir çatışmada karşı karşıya olduğumuz durumun küresel sonuçları olacağını da unutmayalım. Suriye-Ukrayna-Yunanistan üçgeninin ortasında yer almamızı en çok kim/ler ister oraya bakalım.