islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,5300
EURO
36,1617
ALTIN
2.967,26
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
17°C
İstanbul
17°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
19°C
Cumartesi Az Bulutlu
9°C
Pazar Az Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
9°C

BENİM ŞEHİRLERİM 2/İSKENDERUN   

BENİM ŞEHİRLERİM 2/İSKENDERUN   
30 Eylül 2022 09:30
A+
A-

Hayatımın önemli bir bölümünü etkileyen, bazı kırılma anlarını yaşadığım ikinci şehir İskenderun’dur. Mardin’den İskenderun’a yolculuğumuz soğuk, karlı bir kış günü başlamış. Bir köy evinin eşyası neyse, onlar bir kamyonun arkasına yerleştirilmiş, yün yataklardan bir iki tanesi de üzerinde yatılabilecek şekilde konmuş, kamyonun arkasında yolculuk yapacakların soğuktan etkilenmemesi için yün yorganlar hazır bekletilmiş ve o halde yola çıkılmış. Kaç saat sürmüş, bilmiyorum. Sanırım gece varmışız. Çünkü ışıl ışıl parlayan şehir ışıklarını ilk kez görüyordum ve yıldızların yere düştüğünü sanıyordum ışıkları gördüğümde. Ahmet Haşim’in sözünü ettiği ‘Müslüman Saati’nin bozulmaya bu ışıklarla başladığını çok sonraları öğrenecektim.

İskenderun, sırtını Torosların bir kolu olan Amanos dağlarına dayamış, yüzü de kendi adıyla anılan körfeze dönük tipik bir Akdeniz şehridir. Türkiye’de sanayileşmenin hızlanması ve bir liman kenti olmanın da etkisiyle çok göç alan bir şehirdir. Türkiye’nin neredeyse her ilinden insanla karşılaşmanız mümkün burada. Hem tarihi yapısı, hem jeopolitik konumu hem de göç alması sebebiyle kültürel zenginliği doğal bir süreç içinde artmıştır. Bir zorlama ya da dayatma olmadan İskenderunluluk durumu oluşmuş. Başka illerden gelenler bir süre sonra kendilerini İskenderunlu olarak ifade etmekte hiçbir beis görmemişlerdir. Kimsenin de buna bir itirazı olmamıştır.

İskenderun’un hızlı göç alması sonucu oluşan gecekondu mahallelerinden birine yerleşmişiz. Henüz okula başlama yaşına erişmemişim. Pek çok şeyin de farkında değilim. Abimler her sabah işe gidiyorlar, ancak ne iş yaptıklarını bilmiyorum. Sen okula gideceksin, diyorlar. Okul nedir, nasıl bir yerdir, orada ne yapılır? Aynı mahallede olan ve okula gidenlere soruyorum, öğreniyorum. Eğlenceli ama zorlukları olan bir yermiş. Nerden bilirdim ki ömrüm hep okulda geçecekmiş, önce öğrenci sonra öğretmen olarak.          

Burası benim ilklerimin şehridir, desem yeridir. Burada doğmamışım ama çocukluğum, ilk gençlik yıllarım, aşkım, hayal kırıklığım, kavgam, okuma serüvenim, denize dalışım, dağa tırmanışım, şiir taslaklarım, deneme notlarım ve buraya yazmadığım diğer ilklerimin hepsini bu şehirde yaptım ve yaşadım. Burada bir ömür sürecek dostlukların temelini attık arkadaşlarımla. Bu anlamda benim için İsmail, Nurettin, Mustafa Ökkeş, Poyraz, Fikri, Orhan, Zeki, Alaaddin… ve diğerleridir İskenderun.

Yaz aylarında insanı bunaltan nemli, sıcak havalarda içilen şalgam suyunun, limonatanın, atomun, meyan kökü şerbetinin serinleten tadından daha güzeli; Ulucami çevresindeki kitapçılarda yapılan derin sohbetleri ya da hane halkını rahatsız edip etmediğimizi düşünmeden evlerine gittiğimiz gönül dostlarının sıcak, samimi muhabbetleridir ki etkileri hâlâ zihinlerimizin en ücra noktalarında devam eder. O konuşmaların pek çok kişinin hayatına dokunduğuna, ruhlarını etkilediğine cami çevresindeki banklar, parktaki ağaçlar şahitlik eder. Buradan bakınca İskenderun benim için biraz da birilerinin hayatına dokunmaktır, diyebilirim.

Delikanlılığımızın da etkisi ile memleket ve dünya meselelerine duyarlılığımızın zirvede olduğu zamanlarda, ufkumuzu açan akşam buluşmalarındaki çay molasında yapılan esprilerle ciddiyetimize ara verir; tebessüm, hatta kahkahalarla vaktimizi şenlendirirdik. Bu anları da düşündükçe ciddiyettir, samimiyettir, ihlastır, paylaşmaktır bende İskenderun.

Sahili boydan boya park olmuştur şimdilerde bu şehrin. Akşamları sahil, bir piknik yeridir adeta. Çayını, çerezini, yere sereceği bir sergiyi kapan soluğu sahilde alır akşamları. Gündüzleri imkânı olanlar Soğukoluk, Sarımazı, Belen ya da Atik yaylasının serin havasında sıcaktan kaçmanın keyfini çıkarır. İsteyen de Arsuz, Karaağaç’ın kumsallarında veya Denizciler’in kayalıklarında denizin koynuna atar kendini. Böyle de bakınca içinde kaçışları barındırır bu kent.

Hafta sonlarında ‘kanal’da  ya da ‘Heybet’in sahası’ dediğimiz yerde düzenlenen mahalleler arası futbol turnuvalarındaki coşku, dürüstlük, heyecan, her takımın birbiriyle uyumu pek olmayan formalarına rağmen hiç azalmayan futbol tutkusu ile bu maçlar sırasında fotoğraflarımız çeken, alacakları hep sonraya bırakılan, bu nedenle kendisine ‘Foto Borç’ diye seslenilen rahmetli Şeyhmus abinin sabrı ve nezaketidir bu şehir bir yandan.

Bu şehir; benim için aşk şehridir aynı zamanda. Aşka hangi yönden bakarsanız onun şehridir İskenderun. İster bir denizgözlünün ardı sıra Mecnun’dan ilham alarak gider, aşkı yüreğinizde bir kurşun gibi taşımanın güzelliğini ve ağırlığını yaşarsınız. İsterseniz de birkaç güzel yürekli adamla bir davanın en cesur erleri olarak dava diye adlandırdığınız aşkınızın peşinde koşarsınız. Ya da bir doğa sevdalısı olarak çevreyi koruma aşkınızın karşılığını da bulursunuz. Bu şehirde her aşkın kahramanlarına rastlamanız mümkündür, iyi bir gözlemciyseniz eğer.

Mardin, bende ne kadar ‘baba’ yarası ise İskenderun da o kadar ‘annevefasıdır en çok. Önce gözlerini kaybeden, sonra da felç geçirip hayatının son dokuz yılını yatalak olarak sürdüren hayat arkadaşının bakımını asla aksatmayan, babamı ziyarete gelenlerin ortamın temizliğine, babamın memnuniyetine hayranlıkla bakmalarına sebep olan annemin vefasıdır. Bu zahmetli işten asla şikâyeti olmamıştır annemin.  Her ikisinin de herhangi bir gün birbirlerine kötü bir söz söylediklerine şahit olunmamıştır. Babamın vefatından sonra evini tüm ısrarlara rağmen dağıtmayan, belki orada babama olan bağlılığının son örneğini veren annemin vefasıdır İskenderun. Baştan ayağa, kanlı canlı vefadır annem. Belki sonraki nesillerin asla karşılaşmayacağı ya da karşılaşsalar bile hayretler içinde kalacakları bir davranışın son temsilcilerinden biridir, diyebilirim annem için.                            Bu şehir için söylenecek çok şey var ama ‘İskenderun’ dedikçe aklıma en çok annem gelir, annem gelir, annem gelir.

EYYUP YÜKSEL

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.