islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4888
EURO
36,2725
ALTIN
2.958,62
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
8°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

BADEM GÖZLÜ SEVGİLİSİNİ ARAYANLAR

BADEM GÖZLÜ SEVGİLİSİNİ ARAYANLAR
6 Ekim 2022 11:39
A+
A-

Bir gün Aişe annemiz Peyamberimiz (sav)’e “Beni seviyor musun ya Rasulallah” demişti. İki cihan güneşi tebessüm ettiler ve:

“Evet Ya Aişe, seni kördüğüm gibi seviyorum!” cevabını verdiler.

Bu cevap karşısında mutlu olan Aişe annemiz, zaman zaman Peygamberimize “Kördüğümün nasıl olduğunu ve nasıl gittiğini sorar, karşılığında da şu cevabı alırdı:

“İlk günkü tazeliğinde ya Aişe!”

Günümüz gençliğine ve insanlarımıza örnek olması açısından bu misal beni hep etkilemiştir…

Günümüzde gençlerimiz, post-modern hayatın da etkisiyle maalesef evlenmek ve yuva kurmaktan kaçınıyorlar. Evlenenlerin bir kısmı da birkaç yıl içinde adliyenin yolunu tutarak boşanıyorlar.

Eskiden evlenme yaşına gelenlerin bir kısmı badem gözlü sevgilisini, bir kısmı yeşil gözlüsünü, bir kısmı hayatım diyebileceği eşini arardı. Birçok kızımızda deyim yerindeyse beyaz atlı prensini arar ya da beklerdi.

Ama şimdi… Gençlerimiz evlilik kurumundan korkuyor ya da kendine ve insanlara güvenmediği için evlenmek istemiyor. Bu güvensizliğin temelinde inançsızlığın yattığını da hatırlatmakta fayda mülahaza ediyorum.  Tabii bu meselenin bir de en kötü tarafı var ki onu söylemeye pekte dilim varmıyor. O da gençlerin ya da insanlarımızın cinsel ihtiyaçlarını gayri meşru yollardan yani Yüce rabbimizin “en kötü yol olarak bildirdiği zina yoluyla” giderme cihetine gitmeleridir.

Kim ne derse desin bütün bunların temelinde inançsızlık yatmaktadır. Gençlerimizin, insanın yaratılışında var olan ve yüreklerinde küllenmiş durumdu bulunan imanını ateşleyecek eğitim sisteminden mahrum yetiştirdiğimiz için de birçok gencimiz evliliği çocuk oyuncağı olarak görüyor. Ya da evlilik kurumu gibi kutsal bir yapıyı gereksiz addediyor.

Bu büyük yanılgı gençlerimizi, evlilik kurumuna soğuk bakmaya, birlikte yaşamayı modernizim olarak görmeye sevk ediyor. Hal böyle olunca da haramlar, haramlar… Ardından da toplum ahlakının sukut etmesi ve insanların sukutuhayale uğraması…

Hatta seküler hayat denen dipsiz kuyuya düşen ve buradan çıkmak için çaba bile sarf etmeyen bazı insanlarımız, LGBT gibi bir sapkınlığa bile prim vermekten çekinmiyor. Evlilik gibi kutsal bir yapıya manevi gözle bakmak yerine, sekülarizmin penceresinden bakarak, hem bu dünyasını hem de ahiret hayatını berbat etme cihetine gidebiliyor.

İşin özü, bir zamanlar evlilik yaşı gelen gençlerin evlenmek daha doğrusu yuva kurmak için acele ettiği bir gerçekken, şimdi gençlerimiz evlilikten kaçmakla kalmıyor, özgürlükler kılıfı altında gayri meşru yollara sapabiliyorlar.

Oysa yüce rabbimiz bu konuda bizlere şöyle buyuruyor:

“Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de onun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.” (Rum, 30/21)

Kadını erkeğe, erkeği de kadına emanet eden yüce rabbimiz, derinlemesine düşünmemiz gereken şu ayeti kerime ile evlilik ve aile kurumunun yüceliğini ve kutsiyetini bizlere güzel bir şekilde açıklıyor:

“Onlar sizin için, siz de onlar için birer elbisesiniz.” (Bakara, 187)

Gün olur devran dönerde bir gün gençler, badem gözlü, sırma saçlı kalem kaşlı ama her şeyden önemlisi yüreği güzel dini bütün eşler arayıp, nikâh akdini yerine getirmek için çaba sarf ederler mi acaba?

Seküler hayatın dayatmalarına göğüs gerebilmek, temiz nesiller yetiştirerek dini Mübin-i İslam’ı yaşayabilmek ve yaşatabilmek adına nikâh masasına oturmayı tercih ederler mi ki?

Selam, saygı ve muhabbetlerimle….

Şaban DOĞAN

 

Yorumlar
  1. Sadeddin Özgür dedi ki:

    Ben şimdiki gençlerin evlenme tedirginliğine neden olarak, ebeveynlerinin onları hazırlamamasına bağlıyorum. Daha ufacık yaşlarda el bebek-gül bebek yetiştiriliyorlar. Sorumluluk öğretilmiyor… Paylaşmak öğretilmiyor… Koskoca çocuk oluyor hâlâ kendi problemlerinin üstesinden gelmeyi beceremiyor, çünkü problemlerini hep ebeveynleri çözmüş ya da ona problem getirmemişler. Çocuklar bencil yetiştiriliyor. Büyüdüğünde de o bencillik daha da artıyor. Karşısındaki de bencil olunca, iki bencil ortak hayatın paylaşımcılığına cesaret edemiyor. Çocuk evlenme yaşına geldiğinde daha kendisini taşıyacak gücü ya da cesareti bulmuyor ki, bir başkasını taşımanın sorumluluğunu üstlensin. Kız annesine babasına mutfaktan bir bardak su getirmemiş, aksine erkeğin ebeveynleri bütün ihtiyacını ayağına getirmiş. İki taraf da bu şekilde büyütülmüş, bu tür büyüme kemikleşmiş… Bir saatten sonra ne o kız çocuğu evlendiği erkeğin herhangi bir işini görür, ne de erkek çocuğu kendisi kalkıp kendi işini görür. Yani “olgunlaşma yaşı” artık 30’ları aşmış durumda… Çocuk ebeveynlerin etkisinden kurtulduktan sonra olgunlaşabiliyorsa olgunlaşıyor, olgunlaşamıyorsa problemli bir şahsiyet olarak toplumu huzursuz etmeye devam ediyor. En kötüsü “erkek çocuk ebeveynleri”nin düşüncesi… 25 yıldır, 30 yıldır kendilerinin yetiştiremediği hayırsızlarını “elin kızı adam eder” felsefesiyle evlendiriyorlar. Senin 30 senede adam edemediğin hayırsızını, elin kızı bir iki senede nasıl adam etsin ya da ne diye adam etsin? İşte bütün bu problemler göz önüne getiriliyor, şimdiki gençler evlenmekten kaçınıyorlar ya da yeterince evliliğe hazır olduktan sonra (bu da ileri yaşlarda oluyor) evliliğe cesaret ediyorlar. Bütün bunların sebebi, bu memlekette dînin yeterince bilinmemesinden kaynaklanıyor. “Çocuğumun geleceğini garanti altına almak” felsefesi, her türlü olumsuzluğun sebebidir. Sen “kim”sin de, çocuğunun geleceğini garanti altına alıyorsun? “Garanti Allah celle celâlühü’dür”… Dünyaya gönderen de O, gönderdiğinin rızkını da veren O’dur. Selam ve dua ile… İnşallah bir nebze katkımız olmuştur.