islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,5361
EURO
36,1688
ALTIN
2.964,33
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
17°C
İstanbul
17°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
19°C
Cumartesi Az Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

BENİM ŞEHİRLERİM 5 /DİYARBAKIR 

BENİM ŞEHİRLERİM 5 /DİYARBAKIR 
21 Ekim 2022 10:00
A+
A-

Benim Şehirlerim yazı dizisine başlarken şehirlerin bende bıraktığı etkilerden yola çıktım. Yazdığım her şehri bir yakınımla bağdaştırdım. Mardin’de babamın ayak izini, İskenderun’da annemin vefasını öne çıkardım. Şimdi de kendi sesimi, nefesimi, ayak izlerimi çocuklarıma bırakma sürecinde; Mezopotamya’nın pek çok kentini dizinin dibinde büyüten, zaman zaman asi ama genelde nazlı mürebbiyesi Dicle nehrinin mağrur ve mahzun çocuğu Diyarbakır’dayım.

Diyarbakır’ı bir yazı dizisi formatı içinde yazmaya çalışmak koca bir romanı bir küçürek öyküye dönüştürmek çabasıdır ki bu oldukça zor olur. Şehrin hangi özelliğini es geçebilirim ki. Edebiyat, sanat, tarih, sosyolojik yapı, mimari, coğrafya… Nereye el atsam sayfalar dolusu not birikiyor önümde. Ne yazarsam yazayım hep eksik kaldığını düşünürüm.

M. Atilla MARAŞ ‘’Yeryüzü Coğrafyam’’ şiirinde ‘

Bismillah der başlarım bu şiire                                                                                       

Bu şiir götürür beni götüreceği yere.                                                                                 

Evvela selamlarım                                                                                                              

Görüneni, görünmeyeni                                                                                                           

Bilineni, bilinmeyeni.’’  der.

Ben de harfleri, heceleri, kelimeleri selamlayarak başlayayım ve yazı beni nereye götürecek, bakalım. Her biri ayrı bir yazının konusu olacak yerlerin ve eserlerin özelliklerini sanat tarihi uzmanları ile arkeologlara bırakmanın daha doğru olduğunu düşünüyorum. Şehrin bazı noktalarından hareketle şehir insan ilişkisi üzerinde durmayı, böylece farklı bir şehir yazısı yazmayı amaçlıyorum. Eksik kalacağını bile bile şehrin bendeki karşılıklarını yazacağım.

Arkeolojik kazılar,  Mezopotamya’nın insanın yeryüzü serüveninin başlangıç noktası olma ihtimalini güçlendirmiştir. Tarımın ilk yapıldığı yer olduğu iddia edilen Çayönü yerleşkesi ve Hilar ile Hassuni mağaralarının şehrin sınırları içinde yer alması Diyarbakır’ın tarihinin ne kadar eskiye dayandığının en önemli göstergeleridir. Kent tarihi eski, koynunda büyüdüğü Dicle nehri de cömert ve mümbit olunca her dönem ilgi odağı olmuştur Diyarbakır. Burada kimler yaşamış, araştırayım dedim; karşıma kimler çıkmadı ki: Hititler, Hurri- Mitanniler, Asurlular, Urartular, Medler, Persler, Kürtler, Ermeniler, Romalılar, Makedonlar, Sasaniler, Araplar, Türkler ve yazmadıklarımız… Otuz üç medeniyet ve bu medeniyetleri oluşturan halkların bu kentte yaşamını sürdürdüğünü belirtirsek sanırım gördüğü ilgiyi izah etmiş oluruz. Bu durum, Diyarbakır’ın bir tarih, bir mücadele kenti olduğunu gösterir; huzuru en çok hak eden olduğunu da çok eski bir geçmişe sahip olduğundan, kentte gezilip görülecek pek çok yer ve eser var. Şehir gezisini tam anlamıyla bitirilebilmesi için geniş bir zamana ihtiyaç duyulur. Gidilen yere bir daha gitmemek, yenilen yemeğin aynısını yememek koşuluyla buradaki gezi, ziyaretçilerin yaklaşık bir haftasını alır. Say say bitmez zenginlikleri. Dünyada benzeri olmayan surlar, beşinci harem-i şerif olarak kabul edilen Ulucami, Diyarbakır’ın fethinin tarihi tanıkları yirmi yedi sahabe ve Hz. Süleyman bin Halid bin Velid’in medfun bulunduğu cami ve çevresi, Nebi Camii, bir Mimar Sinan eseri olan Behram Paşa Camii, şimdi müzeye dönüştürülmüş meşhur cezaevi, Dört Ayaklı Minare, Aşefçiler çarşısı, Sipahi pazarı, Yanık Çarşı ( Çarşiya Şevıti), Hasan Paşa Hanı, Sülüklü Han, Deliller Hanı ( Kervansaray) Malabadi Köprüsü, On Gözlü Köprü, Meyem Ana ve Surp Giragos kiliseleri, Hevsel Bahçeleri…

Aslında yazılacak çok yer var. Çok isim yazarak yazıyı sıkıcı hale getirmek istemiyorum. Hülasa bir turizm kentidir Diyarbakır her yönüyle ve geniş vakitli bir ziyareti fazlasıyla hak ediyor.  Mardinkapı’dan yola çıkarak Unesco dünya mirası listesine de girmiş, şehrin gıda deposu Hevsel Bahçeleri’nin müthiş manzarası eşliğinde gittiğinizde Gazi Köşkü’nü,  On Gözlü köprüyü görüp oradan ’ Kırklar dağının düzü’ne geçtiğinizde yarım kalmış aşkların anısını bir ‘Suzan Suzi’ türküsü özelinde derinlerden duyarsınız. Bu türkünün ve daha onlarcasının Celal Güzelses’in benzersiz sesinde ölümsüzleştiği ezgiler ve yarım kalmış aşklar şehridir Diyarbakır.

Buram buram samimiyet kokar bu şehir.’ Başım gözüm üstüne’ en çok duyacağınız cümle olur. Ülkemizin güney/güneydoğu bölgelerindeki diğer şehirleri gibi Diyarbakır’ın da tarihten beslenen muazzam bir mutfağı var. Bu mutfağın zenginliği ve esnafını cömertliği hayranlık uyandıracak düzeydedir. Daha özel bir durumdan bahsedeyim hemen. Sabahın erken ve günün geç saatlerinde şehri bir ciğer kokusu sarar. Pek çok noktada konuşlanmış modern ya da salaş mekânlarda ciğer kebabının enfes lezzetini tadarsınız. ‘’Diyarbakır’a gel, cigerimi ye!’’ cümlesi (Yazım yanlışı yok. Ciger. Tam da böyle söylenir burada. ) çok içten yürekten gelen bir davettir kuşkusuz.

Tarihi Diyarbakır evleri ‘geniş aile’ anlayışına uygun bir mimariye sahiptir. Kalabalık ailelerin bir sıkıntı duymadan birlikte yaşadığı bu mekânlara dar bir kapıdan girersiniz. Sizi burada halkın ‘havş’ dediği geniş bir avlu karşılar. Avlunun çevresinde farklı büyüklükte odalar bulunur. İnşasında kullanılan taşların özelliğinden olsa gerek bu yapılarda, içerideki ses dışarıdan dışardaki ses de içeriden duyulmaz. Her ev, orada yaşayan ailenin sırlarını içinde saklar; dışarı sızmaz hiç biri.  Şimdilerde bu evlerden biri Cahit Sıtkı, biri Ahmet Arif, bir diğeri de Ziya Gökalp müzesi olarak hizmet vermektedir. Evlerin meraklıları bunları ziyaret edip detaylı inceleyebilirler. Diyarbakır sadece sırlarını surlarına değil, evlerin duvarlarına da fısıldayan şehirdir bu yönüyle. Devasa gizemler barındırır bünyesinde.

Basınla yıldızı pek barışmadığı için aslında nerdeyse her şehirde benzerleri bulunan karanlık, izbe ve bakımsız yerleri yansıtılır şehrin. Adı hep olumsuzluklarla birlikte anılır. Diyarbakır’ın böyle olmadığını, aradığınız her şeye kolaylıkla ulaşabildiğiniz bir kent olduğunu,  burada da pek çok güzellik bulunduğunu,  buraya geldikten kısa bir süre sonra fark edersiniz ve Gelen ağlar; giden ağlar.’ sözünün burası için neden söylendiğini daha iyi anlarsınız.

Çocuklarımın şehridir Diyarbakır. Merve’min ablalığı, Furkan’ımın mertliği, Ceren’imin naifliği, Şevval’imin büyümeyen çocukluğudur. Hepsinin birden bana ve annelerine yaşattığı evlat saadetidir. Gün gün büyümelerine şehrin eşlik edişidir. Ya da şehrin büyümesine, gelişmesine tanıklık edişleridir. Başarı hikayelerinin göğüs kabartan mutluluğudur. Dünden yarına çocuklarla selam vermenin mümkün olduğunu gösterme biçimidir. Yani onların çocukluğu, benimse huzurumdur Diyarbakır. Dedim ya ne yazsam eksik kalır. Ahmet Arif’in dizeleriyle bitirelim.

‘’ Seni anlatabilmek seni                                                                                                  

 İyi çocuklara, kahramanlara                                                                                                

Seni anlatabilmek seni                                                                                                 

Dipsiz kuyulara                                                                                                     

Akan yıldıza.’’                                                                    

EYYUP YÜKSEL

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.