Aile, kadın ve erkeğin bir arada yaşayarak yaşamın güzelliklerini ve acılarını paylaşarak yaşama katkı sunarken kendi geleceklerini inşa etmeye zemin oluşturan bir birlikteliktir. İnsanlığın sağlıklı ve meşru bir zeminde barışı ikame ederek yaşamı sürdürme ve geleceğe yeni insanlar hazırlama arayışı olarak aile, birliğin, dirliğin, paylaşmanın ilk nüvesinin oluştuğu bir vasatı işaret eder. Aile, sosyalleşmenin ilk adımı, psikolojik ve ruhsal gelişimin dinamiklerinin ilk oluştuğu ve zararlı olmayı engelleyerek var etme temelidir. Ailede büyüyen çocukların ruhsal durumu her zaman iyi olur. İyi bir aile, iyi bir çocuk ve iyi bir gelecek demektir.
Her varlık yaşama arzusu taşır. Bu arzuyu gerçekleştirme adına ise eril ve dişil cinslerin birlikteliği zorunlu gibi görünmektedir. İstisnai durumları var mı emin değilim… Ama bilebildiğimiz kadarı ile üreme eril ve dişil cinslerin birlikteliği üzerinden yürümektedir. Sadece üreme değil, yaşamın denklemi de bu seviyede sürdürülmektedir. Eril ve dişil karakterler negatif ve pozitif olarak öne çıkmakta yaşamın dinamizmini sağlamaktadır. Erillik ve dişilik aynı zamanda yaşamın domine edilmesinde, otoritenin kurulmasında, bir bütünlüğün sağlanmasında da başat ögedir. Bu yüzden aile vaz geçilmez bir sosyal yapıdır.
İnsanların ilk eğitimini ve öğretimini edindiği mekân ailedir. İlk ilişki kurma niteliğini kazandığı yer ailedir. İlk duygulanımlarının oluştuğu zemin ailedir. İlk kendisinden başkasının varlığı ile kurulacak sıcak ilişkinin inşa edildiği duygusal vasatta ailede oluşur. Burada ilk kimliğinin ilk tomurcukları yeşerir. Bu yüzden aile, bir insanın yeşereceği vasatın bizatihi kendisidir. Kendini gerçekleştireceği, kendini rahat hissedeceği, kendisini sığınacak bir liman arayışında ilk atacağı yuvadır. Huzur ve rahatın olduğu, gerginliklerin bile bir tebessüm ile tükeneceği bir vasattır aile…
İlk insandan bu tarafa tabi ki aile içi çatışmalar da yaşanmıştır. Ama her zaman bu çatışma sınırlı kalmış, yerinde müdahalelerle sorun çözülmüş ve normal yaşamın akışına geçile bilinmiştir. İstisnai durumlar her yer ve zeminde olduğu gibi aile içinde geçerliliğini korumaktadır. Ama olumsuzluğu, olumluluğu dikkate alındığında çok az ve zayıf kalır. Kültürel gelişmişlik düzeyi ile ahlaki normların yaşamsal karşılığı söz konusu olduğunda aile her insanın arzulayabileceği bir kurumdur.
Modern dönemde aile yerine birey öncelenmiş, aile geri planda bırakılarak, bireyin öne çıkarılması ve onun isteklerinin üstünlük sağlamasını sağlayacak kültürel bir vasat inşa edilmiştir. Aileyi kurgulamak biraz zordur. Ama bireyi kurgulamak daha kolay, o zamanda kurgulanacak bireyin aileden bağımsızlaştırılması lazım ki rahatlıkla bireyin kurgusu yapılabilir olsun.
Kurgu, modern düşüncenin temelini işaret eder. Sadece birey kurgulanmamaktadır. Aile, toplum, devlet ve sosyal yaşamın bütünü bir kurgu üzerinden yeniden kurulmaktadır. O yüzden aileye yönelik saldırılar gün geçtikçe yoğunlaşmaktadır. Cinsel tercihleri özgürlük maskesi altında değişime uğratma isteği çoğalmaktadır. Toplumsal cinsiyet kavramı ile yeni bir cinsellik tanımı geliştirilmek istenmektedir. Sapkınlığı olağan kabul ederek yeni aile tipi gey, lezbiyen aile kurumlarını meşrulaştırma isteği güçlü bir şekilde desteklenmektedir. Yeni ailede çocuk yoktur. Çocuk, alınıp satılan bir emtia olarak sipariş verilecektir. Bunun hazırlıkları son sürat devam etmektedir. Gen mühendisliği ve gen devrimi dedikleri hikâyede bu açığa çıkacaktır. Bu insanlığın kendi sonunu kendi elleriyle hazırlaması ile neticelenecek gibi görünmektedir.
Modern düşünce, dini ve Tanrıya ait olan her şeyi geride bırakmanın dayanılmaz cazibesine kapılmıştır. Akıl ve bilim üzerinden yeni bir dünyanın kurulacağına inanmaktadır. Her ne kadar inanca yer tanımasa da modern akıl ve bilim inanç üzerine kurulu bir sisteme sahiptir. Bu inancın temelini ise tanrı olma isteği doldurmaktadır. Tıpkı Yunan mitolojisinde Prometheus ‘un ilk Tanrıdan ateşi çaldığında yaşanan psikoloji modern insanın ve düşüncesinin temelini kurmaktadır. Ateşi çalan Ateş Tanrısı oluyorsa bilgiyi çalanda bilginin tanrısı olur. İşte modern insan, her şeyi tekeline alma isteğinin önünde her hangi bir engelin durmasını istemiyor. Bunu yakıp, yıkıp geçmek istiyor. Aile ise bu atılımın önündeki en büyük engel! Orada sağlıklı bir eğitim ve öğretim gerçekleştiğinde kurgulanması zorlaşmaktadır. Bu yüzden ailenin varlığını bir tehdit ve yok edilmesi gereken bir olgu olarak görmektedir. Toplumsal kurgunun varlığının başarıya ulaşması da ancak aile biriminin olmamasına odaklanmıştır. Çünkü aile içi dayanışma, her zaman kişiyi doğru bir istikamete taşıma gücü taşır. İşte bu gücün varlığı bile modern düşünceye tehdittir. Bu yüzden ellerinden geldiği kadar, her türlü tekniği kullanarak aileyi dağıtacak, bunun ilk adımı, kadını dışarı çıkarmaktı, ikinci adımı, çocuğu aileden uzaklaştırmaktı ve elinden almaktı, üçüncü adımı ise aileyi gereksiz kılarak tamamen kurguya dayalı bir yeni insan tipolojisine zemin oluşturmak olacaktır. Buna yönelik hamleleri gözümüzün içine bakarak yapmaya devam eden bir güç vardır. Para, iktidar, sermaye, kültür ve sanat onların ellerinde maalesef…
Uyanmanın vakti geldi, geçmektedir. Modern düşüncenin hipnozundan kurtulmadan bu uyanmanın mümkün olmadığını bilmemiz gerekir. Müslüman olduğumuzun farkına varmalıyız. Müslüman olmanın neye tekabül ettiğini ise Müslüman olmayı sağlayan ilkeler üzerinden öğrenmeliyiz. Bize Müslüman olmayanların Müslümanlığımızı öğretmesine izin vermemeliyiz…
Aile olmalıyız, aileyi korumalıyız, ailenin güvenliğini asıl kılmalıyız, aileyi güçlendirmeliyiz, aileyi desteklemeliyiz ki aileye yönelik saldırıları boşa çıkartalım…
Abdulaziz Tantik
Allah razı olsun sizden ve sizi yetistirenlerden