islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4889
EURO
36,2751
ALTIN
2.961,54
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
8°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

BİR ÇALIŞTAY’IN ARDINDAN: TRANSHÜMANİZM VE DİN

BİR ÇALIŞTAY’IN ARDINDAN: TRANSHÜMANİZM VE DİN
27 Ekim 2022 13:25
A+
A-

Müslümanlar olarak 21. yüzyıla çok iyi başladığımızı söyleyemeyiz. 11 Eylül 2001 yılında A.B.D.’de olan ikiz kulelerin bir saldırı ile yıkılması tüm İslam ülkelerine mal edilerek ve İslam terörle ilişkilendirilerek İslamofobia, güçlü bir endüstri hâline gelmiştir. “Kötücül” “Tehlike” ve “Şer” kaynağı olarak görülen İslam Coğrafyası, terörün bitmesi için operasyon yapılan topraklar hâline getirilmiştir. 2000’lerin hemen başında Afganistan ve Irak saldırılara ve işgale maruz kalmıştı. 2010’lı yıllarda ise “Arap Baharı” adı verilen hızlandırılmış toplumsal devrimler neticesinde mevcut yönetimleri şeytanlaştırarak tasfiye hareketi başlamıştır. Tunus ve Mısır’da toplumsal devrimler belli bir zaman sonra karşı devrimlerle yok edilmiştir. Tunus’ta toplumsal devrimi meydana getiren ve yeni iktidarda söz sahibi olan Nahda, Hareketi Mısır’da ise İhvan Hareketi karşı devrimle tasfiyeye uğratılırken Yemen, Suriye ve Libya gibi İslam ülkelerinde iç savaşlar meydana getirilmiştir. Yine Pakistan ve Bangladeş gibi Müslüman ülkelerde olan iktidar kaynaklı siyasi istikrarsızlıklar yaşanırken İslam dünyasının diğer birçok ülkesinde toplumsal kargaşalıklar yaşanmaktadır. Körfez ülkeleri ise kendilerini, petro-dolara dayanan zenginlik ve konforla ayakta tutabilmektedir.

Atalet ve karışıklık içinde olan İslam Dünyası’na karşın Avrupa ve ABD’ye ilaveten Başta Çin, Rusya ve Hindistan gibi İslam dışı ülkeler “nano-teknoloji, moleküler biyoloji, biyo-teknoloji, siber-teknoloji, yapay zeka ve enformasyon teknolojiler vb.” tekno-sofistik  alanlarda kendilerini geliştirerek daha soft teknolojilerle kurulu bir dünya inşa etmekteler.

Son üç asırdır İslam Dünyası’nın mâhkum olduğu ve Batı merkezli dünyanın hakim olduğu bir sürece şahitlik ettik. 21. Yüzyılda, yeni teknolojilerin farkında olan Çin ve Rusya’nın da etkin olacağı çok kutuplu bir dünyaya şahit olacağız görünüyor. Nitekim yeni teknolojiler bağlamında çok özel bir yeri olan yapay zekanın devlet yönetimleri için önemine Rusya Devlet Başkanı Putin şu cümlelerle dikkat çekiyor; “Yapay zeka; kalite ve verimlilik noktasında muazzam avantajlar sağlıyor. Yapay zeka alanında tekelleşen dünyayı yönetir.” Yalnızca Yapay Zekâ alanında gelişmeler yaşanmıyor, yeni bilmler ve yeni teknolojiler zuhur ediyor. İnsan, Hayat ve Doğa düzleminde çok farklı ve çok sayıda yeni teknolojiler gelişiyor. Bu teknolojilerin gelişmesi, hâliyle dini, dindarı ve dinî hayatı etkileyecektir.

Yeni teknolojileri kendine taban alan 21. yüzyılın en etkili felsefi hareketlerinden biri; transhümanizmdir. Transhümanizm kavramını, ilk defa evrimci olan J. Huxley kullanmıştır. Mevcut teknolojilerin daha da gelişerek insanın biyolojik, fiziksel ve zihinsel olarak geliştirilebileceğini ve insanın “transhuman” varlık haline geleceğini bu durumun transhümanizm olduğunu ifade eder. Transhümanizmin İlk derneği olan Dünya Transhümanistler Derneği felsefeciler olan D. Pearce ve N. Bostrom tarafından kuruldu. Bugün transhümanizmin iddialarını taşıyan başta Singularity Üniversitesi olmak üzere onlarca enstitü, araştırma merkezi ve dernek var. Yine onlarca kitap, yüzlerce makale ve binlerce video içerikleri var. ayrıca transhümanizme dair birçok roman ve sinema filmleri de bulunmaktadır. Hatta Mormon Transhümanist Kilisesi ve Hristiyan Transhümanistler dahi var. İnsan türünün teknolojik evrimle değiştirilmesinden uzayda koloni kurmaya insan zihnini süper zekalı makinelerle birleştirmeden CRISPR teknolojisiyle bitki ve hayvan türlerin geliştirilmesine kadar bir çok “yenilikçi” birçok tutumu barındırmaktadır.

İnsana ve hayata dair dönüşüm dinin itikadi, imani ve âmeli boyutunu da değiştirecektir. Tıp başta olmak üzere bir çok alandan beslenen hem de birçok alanı etkileyen transhümanizm konusunda Türkiye’de yapılan çalışmalara bakıldığında İlahiyat alanında çalışanların çalışmalarının diğer alanlara oranla çok sayıda olduğu görülür. Transhümanizm üzerine Türkçe yazılan kitaplara bakıldığında benim yazmış olduğum 2 telif kitap dışında 2 telif kitap biri Diyanet Yayınları’ndan olan 5 tane de editöryel kitap basıldığı görülür. Bu kitaplar, sosyal bilimler ağırlıklı olup mühendislik veya tıp bilimleri alanından yazılmış bu bağlamda konuları ele alan hiçbir çalışma yok diyebilirim. Yabancı dilde onlarca kitap olmasına rağmen çevrilmiş bir tane dahi kitap yayımlanmamış durumda. Bir yayınevi bu konuda hangi kitapların çevrilebileceği konusunda tavsiye almıştı. Zannedersem yakında ilk çeviri kitabı yayımlayacaklar.  Transhümanizme dair yazılmış gazete yazıların ve videoların meseleyi komplo teorileri bağlamında ele alan ve bilimsellikten çok uzak içeriğe sahip oldukları görülür.

Transhümanizm üzerine ilk çalıştay ve sempozyumu -transhümanizm üzerine akademik makale ve kitap bölümleri de yazan Doç. Dr. Muhammet Yeşilyurt ve Doç. Dr. Muhammet Kızılgeçit Hocaların katkı vererek- Atatürk Üniversitesi ve Ağrı Çeçen Üniversitesinin düzenledikleri bir çalıştay ve bir de sempozyum yapıldı. Transhümanizm üzerine ilk akademik dergi dosyası ise benim editörlüğünü yaptığım yakında yayımlanacak olan Pasajlar Dergisi’nin Transhümanizm konulu sayısı olacak.

Transhümanizm, kendisini teknolojik bir tabana dayandırdığı için insan, hayat ve doğa üzerinde çok etkili olacak bir akım. Söz konusu bu etkiyi fark eden Din İşleri Yüksek Kurulu 10 gün önce “Transhümanizm ve Din” başlıklı geniş katılımlı bir çalıştay düzenledi. Yaklaşık 20 akademisyenin katıldığı toplantının açılış konuşmasını Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş Hoca yaptı. Kendisi aynı zamanda Dinler Tarihçisi olan Ali Erbaş Hoca, transhümanizm odaklı uzun konuşmasında “Transhümanizm, düşüncesi, insanı yaratıcıdan ve çevreden koparıp hayatın tabii serüvenini değiştirmeye yönelik bir amaca karşılık gelmektedir” ifadesini de kullanarak insanlığın benzeri görülmemiş bir değişim ve dönüşüme zorlandığını dile getirdi. Diyanet İşleri Başkanı’nın bu konuşması neredeyse tüm ana akım medyada (TV kanalları, gazeteler ve internet sitelerinde -Yeni Şafak, Sözcü, haber7, t24vs.-) haber oldu.

Çalıştayda Transhümanizmin inançsal kökenleri, insan ve inanç üzerinde etkileri odaklı tebliğ ve müzakereleri yapıldı. Transhümanizmin neliği, mahiyeti ve dine olan etkileri mevzu edilerek transhümanizm meselesinin akademik düzeyde anlaşılması sağlandı. Zira transhümanizm, 21. yüzyılda seküler, evrimci, ateist ve sermayeci yapısı itibariyle en etkili olacak bir hareket görünüyor. İslam dünyası yeni gelişmelere yabancı olduğu gibi bu meseleye karşı da çok yabancı tekil düzeyde de olsa ilgilenenler var. Bu konuda Arapça yazılmış kitap veya makale bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az. Onlar da ya çok ön yargılı ya da “hayranlık” duygusu içindeler. Transhümanizmin propagandistlerinden biri olan N. Harari, bir konuşmasında “20. yüzyılda Müslümanlar, teknolojiyi ıskaladılar, felaketi yaşadılar. 21. yüzyılda bizim sorduğumuz soruların ne anlama geldiklerini bile bilemeyecekler” demiştir. Bu ifadede iki gerçeklik var. Birinci olarak teknolojiyi kaçırdığımız ve “felaketler” yaşadığımız gerçeği ikincisi ise “aba altından” gösterilen sopa yani daha büyük felaketler yaşayacağımız. Müslümanlar olarak süreçlerin neliğini ve gidişatı bilmeliyiz ki var olan süreçlerden hem olumsuz etkilenmemeliyiz hem de süreçlerin bilgisine sahip olarak gerekirse süreçlerin hakimi olabilmeliyiz.

Ahmet Dağ 

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.