Yarın Allah’ın huzurunda hesap vereceğimize iman etmiş Müslümanlarız. Vereceğimiz hesabın en kalın ve detaylı dosyalarından birisini de insani ilişkilerimiz ve bu insani ilişkilerimizin oluşturduğu kul hakları dosyasının oluşturacağının bilincindeyiz. Bu dosya içerisinde insani münasebetlerimize dair en büyük yeri ise eşlerimizle olan münasebetlerimizin kaplayacağının farkındayız.
Yıllarca aynı evin içerisinden acısıyla tatlısıyla aynı hayatı paylaşan eşler olarak ister istemez bir takım anlaşmazlıklar, tartışmalar ve kavgalar yaşayacağız. Ancak asıl önemli olan savaşta bile belli ahlaki prensipleri olan Müslümanlar olarak, eşlerimizle kavga ve tartışmalarımız esnasında da Müslümanlık ahlakımızı muhafaza edebilmektir. Unutmayalım ki gerçek Müslümanlık kalitemiz, eşlerimizle yaşadığımız kavgalarımız ve tartışmalarımız sırasında belli olacaktır.
Efendimiz’in (s.a.s) “Kim haklı olduğu halde münakaşayı ve tartışmayı terk ederse ona Cennetin ortasında bir köşk vardır” (İbn Mace) nebevi müjdesi gereği, eşlerimizle yaşadığımız anlaşmazlıklar sırasında temel prensibimiz, konuyu karşılıklı laf atışmalarına çevirebilecek, ağzımızdan kırıcı cümlelerin dökülmesine sebep olabilecek tartışmalardan kaçınmaktır. Haklı da olsak dinimize ilgili olmayan konularda aile içinde karşı tarafın kalbini kırabilecek tartışmalardan kaçınmak, Mü’min kimliğimizin gereğidir. Unutmayalım ki çok tartışmak, bir Mü’min özelliği değildir.
Efendimiz’in cennetlik eş olarak tarif ettiği “Eşiyle tartıştığında, öfkelendiğinde veya kendisine kötü davranıldığında; işte elim senin elinin üzerindedir, sen razı oluncaya (barışıncaya) kadar uyku uyumayacağım” (Taberani) diyen eş modeli hem erkekler hem de kadınlar için geçerli muhteşem bir Müslüman şahsiyet portresidir. Unutmayalım ki eğer birisinden özür dileyecek veya helallik alacaksak buna en layık ve en öncelikli olanlar yıllarca aynı yastığa baş koyduğumuz eşlerimizdir. Eşinden özür dilemek ve onun gönlünü tekrardan kazanmak ise ancak kaliteli Müslümanların yapabileceği bir iştir.
Eşler olarak birbirimizin artık değiştiremeyeceğimiz ve bir ahlak haline gelmiş kötü huylarına sabretmek, Mü’in erkeler ve kadınlar için paha biçilmez mükafatların elde edileceği nafile bir ibadet gibidir. “Hanımının kötü huylarına katlanan erkek, belalara sabreden Eyyüb (a.s) gibi mükafatlara kavuşur. Kocasının kötü huyuna sabreden kadın da, Hz. Asiye gibi sevaplara kavuşur”. (Gazali)
Efendimiz’in (s.a.s) “Bir mü’minin üç günden fazla küs durması helâl değildir. Kim bir yıl küs kalırsa küstüğünün kanını dökmüş gibidir” (Ebu Davud) Nebevi uyarıları, eşler olarak birbirimizle olan münasebetlerimizde de geçerlidir. Eşlerimizle yaşadığımız sorunları çözmeden, tartışmaları bir sonuca bağlamadan küs kalarak geçirdiğimiz her vakit, yuvamızın sarsılması ve yıkılması için şeytana verilmiş büyük fırsatlardır.
Efendimiz’in (s.a.s) “Kardeşinle tartışmaya girme, onunla kırıcı şekilde şakalaşma ve yerine getiremeyeceğin sözleri ona verme.” (Tirmizî) uyarıları, aile içi münasebetlerimiz için de aynıyla geçerlidir. Aile içinde çıkan tatsızlıkların birçoğunun aşırı tartışmalarımız, gereksiz ve incitici şakalaşmalarımız ve yerine getiremeyeceğimiz sözlerimiz yüzünden çıktığını asla unutmayalım.
Efendimiz’in (s.a.s) “Bir kimse eşine kin beslemesin. Onun bir huyunu beğenmezse, başka bir huyunu beğenir” (Müslim) uyarısı gereği, eşlerimizin beğenmediğimiz yönlerinden ziyade, beğendiğimiz ve takdir ettiğimiz huylarına yoğunlaşmak aile içerisindeki en önemli kurallarımızdandır. Sürekli kötü yönleri görüp, ayıp ve kusur araştırmak, devamlı tenkit etmek ve kınamak, eşlerimizle aramızdaki mesafenin büyümesine, yaşadığımız sorunların bir çığ gibi bütün hayatımızı kaplamasına yol açabilir. Unutmayalım ki Mü’min kınamaz, nasihat eder.
Abdülaziz KIRANŞAL
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi