Yaşadığımız toplumda bir taraftan İslam’ın hayatı yöneten örneğin sosyal-ekonomik, ceza, miras ve boşanma yasaları görmezlikten gelinirken diğer taraftan Diyanet’in Din İşleri Yüksek Kurulu geleneksel fıkhımızla örtüşen ama Kur’ân ile çelişen boşanma fetvaları vererek hayatımızı karartmaktadır.
Müslümanlar bu vadide laik hukuk ve geleneksel fıkhın insan doğası ile çelişen ve çatışan baskısı altındadır. Üstelik müslümanın laikleşerek dinden çıkan düzenimizde Kur’ân merkezli İslam’a göre boşanma hakkı da yoktur.
Şimdi Sorabiliriz
Sizlere özetleyerek anlattığımız ve laik düzemizle yasaklanmış boşanma konusunu bilmenin hayatımızda ne rolü olabilir?
Biz Müslümanız, olmalıdır. Olmaması için cehalet, korkaklık, Allah’tan korkmazlık ve utanmazlık dışında ne sebep var?
Bir milyonu aşkın İmam Hatip mezunumuz var.
Yaklaşık 250 000 MAAŞLI diyanet, ilahiyat , milli eğitim ve medrese mensubumuz var .
Sayıları yüzbinlerle ifade edilen sakallı çarşaflı tarikatçılarımız ve onların holdingleri ve televizyon kanalları var.
Bir kısmı İslam’ı sömüren pek çok siyasimiz var.
Anlatabilsek İslam’a hayat düzeni olarak bağrını açarak demokratik devrimler yapabilecek milyonlarca bilgisiz ve bilinçsiz geleneksel Müslümanımız var.
Var ama Müslümanca evlenemiyor, boşanamıyor ve miras taksimi yapamıyoruz.
Yapabilsek bile İslam ile çelişen bu düzen içinde zemin kaydığı için adaleti sağlayabilmek de mümkün değil ya o da ayrı bir fasıl.
Sorumlular Kimlerdir?
İslam’ın hayata yön veren kuralları yanı sıra boşanma yasalarımızı da dışlayan ve bizi laik devrimlerle buna icbar ve razı eden mütecaviz kadroları biliyoruz. Onları suçlayalım tamam da….
Asıl sorumlu günahkârlar Müslümanlardır… bizden önceki dönemlerde yaşayan alimlerimizin bir bölümüdür, babalarımızdır ve bizleriz.
Çünkü kurallarını Allah’ın koyduğu boşama-boşanma yasalarımızı önce müctehitlerimiz bağlamından kopardı. Allah’ın kitabında açık ve seçik olan boşanma ölçüleriyle oynandığı için Allah verdiği nimeti elimizden aldı.
Seküler boşama kanunu ve 6284 sayılı yasayı da başımıza bela sardı.
Ben kendi adıma insana saygısız ve hakları kısıtlayıcı olan yürürlükteki ilkel ve ruhsuz boşanma sistemine karşıyım .
Rabbimin koyduğu ölçülere talibim.
Buradan ilgililere çağrı yapıyorum; Birileri “benim ateizmim, deizmim/laikliğim derken hiç değilse biz de “benim dinim” diyebilelim.
Hükümete ve Büyük Millet Meclisi’ne Çağrı
Yarım asırlık mücadelemizle aşılan başörtüsünü yasallaştırmayla yetinmeyelim. Yeni atılımlar gerek.
Yeni Anayasaya ruhumuzdan değerler katalım.
İşte teklifimiz. Yüreğimizi buraya yöneltelim.
TEKLİFİMİZ
Müslümanlar için:
İslamî iman esaslarına dayalı ve bilimsel temelli eğitim sistemi,
Faize ve borca dayalı para sistemine kapalı İslamî bir ekonomi düzeni,
İslam temelli evlilik, boşanma ve miras hukuku…
Biz azınlık değil Ülkemizin sahibiyiz.
Laiklerin tercihlerine tahammüllüyüz. Putlaştırılan laik düzen, ona tapanlar için devam edebilir.
Tek yönetim altında çok hukukluluk yeniden keşfedilmeyecek. Böylesi haklar örneğin Osmanlı’da vardı. İslam ve müslüman karşıtı İngiltere’de ve Kanada’da da var.
Ey Ben de Müslümanım diyenler! Allah’ımızdan, vicdanımızdan birbirimizden ve diğer insanlardan utanalım. Hiç değilse unuttuğumuz Cehennem azabından korkalım. Biz imanımızla çatışan düzenin payandası değiliz.
İslamî ve demokratik haklarımızı kullanma ve alma zamanıdır.
Bitirirken …
Uçaklar adalet taşıyamıyor, altın uçlu kalemler gerçekleri yazamıyor. Teknolojiler eşitliği sağlayamıyor. Laboratuvarlarda erdemler üretilemiyor. Felsefi sistemler ölümün karanlıklarını aydınlatamıyor.
Üstelik işgaller, savaşlar, terörler ve ekonomik sömürüler devam ediyor.
Bunun için eğitim, ekonomi, miras, evlilik-boşanma ve de diğer bütün alanlarda Rabbimize yönelmeye ve Onun yasalarını yaşamaya muhtacız.
ALİ RIZA DEMİRCAN