Karşılaştırmalı Dinler Tarihi metodolojisine göre medeniyetlerdeki veya geleneklerdeki maddi unsurlar (söz gelişi sanat, mimari yapı, musiki, semboller) başkalarıyla mukayese edilirse değeri düşerken manevi unsurlar (mesela oruç, zekat, namaz, adet, kültürel değerler ) mukayese edilirse değerleri artmaktadır.
Yahudiler ve Hıristiyanlar manevi unsurlarını özellikle zirvede gördüklerini hiçbir şekilde mukayese etmezler; söz gelişi Yahudiler Hz. Musa (as)’ın diğer peygamberler arasındaki üstünlüğüne ve insanlar içindeki eşsizliğine vurgu yaparlar. Hz. Musa’nın zekası Rabbani geleneğine göre bir insanın ulaşabileceği en üstün seviyededir. Zohar kitabında, (batini tefsir geleneği), “Dünyada 50 zeka seviyesi yaratılmış bunların biri tüm insanlara, 49’u ise Hz. Musa’ya verilmiştir” diye bir ifade geçmektedir.
Ortaçağ’da Endülüs, Kurtuba’da doğan Mısır’da Yahudi cemaatinin dini reisi, saray hekimi ve İslam düşüncesinden derinden etkilenen filozofu sayılan Musa ibn Meymun (1135-1204) veya Latinlerin betimlemesiyle Maymonides’e göre Hz. Musa’nın peygamberliği şu dört açıdan diğer tüm İbrani peygamberin vahiylerinden üstündür; a).Tanrı Yahve, her peygambere bir vizyon veya melek gibi bir aracı ile konuşmuştur. Ancak Hz. Musa aracı vasıtasıyla değil, Tanrı ile ağız ağıza konuşmuştur. b). Diğer peygamberler, vahiylerini bir uyku durumunda, geceleyin veya gündüz derin bir uykudayken duyu algıları ortadan kalkar ve zihni bomboş olur. Ancak Hz. Musa’nın durumu farklıdır; ona ilahi kelam gündüz vakti de gelmiştir. c). Bir İsrail peygamberine vahiy gelirken vizyon halinde ve bir melek aracılığıyla olsa bile takati kesilir ve fizyolojisi değişebilir hatta büyük bir dehşetli durumda sanki yıkılacak gibi olabilirdi. Ancak Hz. Musa’nın durumu farklıydı; Kelam, ona gelince onda hiçbir fiziksel veya psikolojik karmaşa hakim olmamaktaydı. d). Son olarak tüm İsrail peygamberlerine vahiyler kendi kişisel tercihleriyle değil, Tanrı’nın iradesiyle gelirdi. Hatta peygamberler zaman zaman vahiy gelmesi için birkaç yıl bile bekleyebilirlerdi. Ancak Hz. Musa (as) ne zaman isterse vahiy alabiliyordu.
Yine özet haliyle Hıristiyanlar için en tavizsiz ve teolojik formuyla tüm Yahudi peygamberlerinin kehanetleri veya müjdeleri, aslında “gerçek (vera)”, “yol (via)” ve “hayat (vita)” olarak İsa Mesih’e sadece işaret etmekte” onun “eşsiz kurtarıcı”, “Tanrı’nın gerçek sureti” ve “yegane insan” oluşunu ilan etmektedir. Son tahlilde İsa Mesih, kimseyle mukayese edilemez aksine tapınılması gereken biridir.
Bu abartılı ve aşırı betimlemelerine karşın Kur’an-ı Kerim, Müslümanların en önemli manevi değeri olarak Hz. Peygamber (sav) hakkında tarihsel fenomenolojik mukayese anlayışına uygun bir tarzda çok yönlü hareket etmektedir. İslam’a göre “tüm peygamber ve nübüvvet formları, Hz. Peygamber’(S.A.V.) in şahsında kavşak nokta olarak gerçek ifadesini” bulmuştur. Nitekim Kur’an, “Muhammed içinizden herhangi bir adamın babası değildir. Fakat O, Allah’ın Rasûlü ve peygamberlerin mührü/sonuncusudur” (el-Ahzâb, 40) buyurarak Hz Peygamberin hayatı ile Ehl-i kitaba gönderilen peygamberler arasında derin ve anlamlı tarihsel mukayese açısından derin tarihsel, kültürel, zihinsel hatta Hz. İbrahim (as yoluyla genetik bağlar bulunduğunu izhar etmektedir.
Bu mukayese edilebilir yönleriyle Hz. Peygamber (sav)’in yaşamış olduğu nebevi hayat, Ehl-i Kitap için önceki peygamberlerin hatıralarını canlı tutan, derin kökleri hatırlatan ve kendilerine indirilen kutsal metinlere zihinleri yoğunlaştıran bir ömürdür. Daha somut bir ifadeyle Hz. Peygamber, bütün peygamberlerin, müjdelediği, vaat edilen vahiylerin sonuncusu ve bir anlamda tüm nübüvvetlerin özü, tüm risalet tecrübelerinin kavşak noktası ve ana mesajların bir hulasasıdır.
Söz gelişi Hz. Peygamber, bir yönden atası Hz. İbrahim gibi derin tefekkürle kavminden uzaklaşıp derin uzletlere çekilmiş; tehannüs denen bu ortamda insanları putlardan kurtarıcı Tevhid arayışında bulunmuştur. Yine Hz. Peygamber, tıpkı Hz. Yusuf (as) gibi bizzat kendi kendi akrabaları ve kabilesi tarafından hileler ve ihanetlere uğrayıp öldürülmek istenmişti. Ayrıca O (sav), Hz. Süleyman (as) gibi çevre kralları, İslam’a çağırmak üzere diplomatik ilişkiler kurarak Hz. Süleyman gibi mektuplar yazmış tıpkı Hz. Eyyub gibi eziyetlere sabretmiş, Hz. Yunus’un kavminden uzaktaki Ninova’da taşlanması gibi Taif’te taşlanmış, savaşta Hz. Davud gibi zırh giyip savaşçı bir peygambere dönüşmüş, tıpkı Hz Musa gibi hicret etmiş ve şeriat getirmiş, Hz. İsa’nın göğe yükselmesi gibi miraca çıkmıştır.
Neticede O’nun (S.A.V.) getirdiği son ilahi vahiy, diğer peygamberlerin nübüvvetlerinden bahsetmekte, onlara verilen kitaplardan bölümler içermekte veya peygamberlerin kavimlerine karşı sözlerinden nakiller bulunmaktadır. Bu bakımdan peygamberlerin sonuncusu olmak, tarihsel mukayese açısından Hz. Peygamber(sav)’in bir diğer önemli sıfatlarından biri sayılabilir.
Prof. Dr. Mustafa ALICI