Vahdettin İnce’nin kaleme aldığı “Şark’ta Sabiteler ve Değişkenler” yazısını siz değerli okuyucularımıza sunuyoruz..
Hayat gibi insan da dinamiktir. Yine tıpkı hayat gibi değişmezleri (sabite) ve değişkenleri (mütegayire) vardır insanın da. Hayatı ve insanı yaratan Allah onları kendi başlarına bırakmamış, sabite ve değişkenlerini doğru bir çizgide yönlendirecek din göndermiştir. Din hayatın ve insanın değişmezini koruma, değişkenini sahih bir istikamete yönlendirme işlevini görür. Hayatın ve insanın Allah ile bağlantısını bilmeyen, kabul etmeyen düzmece tanrılar ise bunlarla istedikleri gibi oynayabileceklerini, mesela bir değişmezi değiştirebileceklerini, bir değişkeni de sabitleştirebileceklerini düşünürler. Ellerine güç ve iktidar geçince de bu amaçlarını fiilen gerçekleştirmeye koyulurlar. Bu yetkisiz müdahaleye Kur’an ifsad adını verir. Bu niyete sahip olanların iktidara geldikleri zaman çevreyi ve nesli mahvettiklerini vurgular. Dağlar sağlamlığındaki sabitelerini yitirmiş dünya tam anlamıyla boşlukta savrulmaktadır nitekim.
Birkaç yüzyıldır İslam dünyasında fiilen yaşanan durum budur. Önce hayat ve insanla aynı ilahi kaynaktan gelen din muharrik güç olmaktan çıkarıldı. Sonra gelişen süreçlerle birlikte sabitelerin insan hayatını dengeleyici etkisi ortadan kaldırıldı. Artık insan hayatı her rüzgarın önünde bir meçhule doğru savrulan kuru bir yaprak gibidir. Bunun yanında birçok değişken de sabiteler haline getirildi ve böylece hayatın dinamizmi durduruldu. İslam aleminde hayat, insan ve sosyoloji doğal mecrasından çıkarılmış, bambaşka mecralarda adeta kan kaybetmektedir. Sahih dinin muharrik gücü olmadığı bir hayat ifsat üretmekten başka bir işe yaramaz.
Oysa hayatın sabiteleri ve değişkenleri varlık yasasının gereği ömürlük, mevsimlik, günlük ve anlık şeklindedir. Din de hayat ve insan ile aynı kaynaktan gelmesi hasebiyle aynı evrensel varlık yasasının sistemleşmiş halidir. Bu nedenle hayatın ömürlük sabitelerine temel ve değişmez prensipleri ile, mevsimlik (siz buna çağlar diyebilirsiniz) değişkenlerine şeriat ile, günlük değişkenlerine fıkıh ile ve anlık değişkenlerine de fetva ile karşılık verir. Böylece sahih din İslam, hayatın sabiteleri için fren, değişkenleri için de motor işlevini görür. Din, hayatın ve insanın koruma kalkanıdır.
Bugün toplumumuz yukarıda işaret ettiğim ifsat edici yetkisiz müdahaleden dolayı savunmasız durumdadır. Düzmece tanrılar insanlık ile istedikleri gibi oynayabilmektedirler.
İnsan sürekli ikamet mahallinde, yaşadığı muhitte bunu çoğu zaman fark etmeyebilir. Ama bir vesileyle kendi çevresinin dışına çıktığı zaman bu ifsadı, bu yıkımı görebilir. Çünkü tebdil-i mekan insana mukayese imkanını verir.
Son şark seyahatimde böyle bir imkanı buldum. Çocukluğumun geçtiği bu muhitin, üretkenliğini, verimliliğini büyük ölçüde yitirmiş olmasına rağmen hala geçmişin sahih sisteminin oluşturduğu sosyolojinin, geleneklerin egemen olduğu bir toplum, bir çevre olduğunu hatırladım ve bugün geldiği durumla mukayese ettim.
Sizin de mukayese imkanını bulmanız için küçük bir örnek vermek istiyorum. Cumhuriyetin ilk yıllarında gerçekleşen malum müdahalelere en büyük tepki çocukluğumun geçtiği şarktan gelmişti. Büyük ölçüde sahih dinin şekillendirdiği sabitelerin, değişkenlerin varlık yasalar sisteminin mecrasından çıkarılması olarak algılanmış ve mesela şeriatın kaldırılmasına, harflerin değiştirilmesine, eğitim sisteminin dönüştürülmesine büyük tepkiler gösterilmişti.
Bugün de bölge bir anlamda tepkiselliğini sürdürüyor. Ama değişim ve dönüşümün boyutlarını göstermek açısında ibret verici ve elbette ifsat edici bir tasavvur etkin olmuş. Bölge halkının, Kürtlerin büyük çoğunluğunun “em deng didin xwe” (biz kendimize oy veriyoruz) diye destek olduğu partilerin, başörtüsü özgürlüğünün anayasal güvenceye alınması için kendilerini ziyaret etmeye gelen iktidar partisine (basından okuduğumuz kadarıyla) bazı marjinal eğilimlerin de aynı düzeyde güvenceye alınmasını şart koşmuşmuş. Geçmişte insanı fıtri çizgisinden uzaklaştıran değişimlere tepki gösterenlerin çocuklarındaki değişim baş döndürücü. İpini koparmış, sabitesiz kalmış dünyanın değişim hızı da bir o kadar ürkütücü.