Türkiye’de antidepresan kullanımı artıyor. Covid’in yarattığı stres, anksiyete bozukluklarında, depresyonda, bilişsel işlev bozukluklarında bir artışa yol açtı. Hem unutkanlıkla ilgili, hem kaygıyla ilgili hem de mutsuz olmayla ilgili psikiyatrik sorunlarda bir artış görüldü. Bunların bir sonucu olabilir elbette.
Antidepresanlar, psikolojik rahatsızlıkların tedavisinde kullanılan son derece etkin ilaçlardır. Ancak son dönemde antidepresan kullanımında yoğun bir artış yaşanıyor. Yapılan çalışmalara göre bireysel sebepler kadar toplumsal sebeplerde antidepresan kullanımını arttıran faktörler arasında.
TÜRKİYE’DE NE KADAR ANTİDEPRESAN KULLANILIYOR?
OECD’nin 2020 yılı verilerine göre antideprasan ilacı kullanımının en yüksek olduğu ülke İzlanda. Bu ülkede bin kişiye günlük 153 doz antideprasan düşüyor. En düşük ise 20 doz ile Letonya’da.
Türkiye’de ise 2008-2020 yıllarını kapsayan son 12 yılda kişi başına antideprasan kullanım miktarı yüzde 76 arttı. Sağlık Bakanlığı’nın verileri, 2020’ye kadarki 11 yılda antidepresan kullanım miktarının yaklaşık yüzde 70 arttığını gösteriyor.
Diğer bazı ülkelerde bu miktar şöyle: Portekiz 131 doz, Kanada 122 doz, İngiltere 108 doz, Yunanistan 66 doz, Almanya 62 doz, Türkiye 49 doz ve Güney Kore 27 doz.
OECD verilerine göre Türkiye Avrupa’da antideprasan ilaçlara en çok harcama yapan ülkeler listesinde dördüncü sırada. Türkiye 2020 yılında antideprasan ilaçlara 139 milyon ABD doları harcadı. Zirvede ise 812 milyon dolar ile Almanya var.
ANTİDEPRESAN İLAÇLARININ SATIŞININ ARTMASI, TÜRKİYE’DE RUH SAĞLIĞI BOZUKLUKLARININ ARTTIĞI ANLAMINA GELİR Mİ?
Belirsizlik, ruh sağlığının bozulmasına neden olan ağır risk faktörlerinden biri. Bunun nedeni ise belirsizlik kaygıyı oldukça artıran bir şeydir. Mesela gençlerimiz, gelecek kaygısı yaşıyorlarsa, bundan 5 yıl sonrasını göremiyorlarsa, psikiyatrik hastalıklar, kaygı bozukluğu, depresyon gelişebilir.
Son yıllarda gençlerde en sık görünen durum geleceklerinin belirsiz olmasıyla ilgili yaşadıkları sıkıntı ve strestir. Bununla birlikte ekonomik zorlukların yanı sıra deprem, savaş, salgın gibi benzeri toplumsal olayların toplumsal ruh sağlığını bozacak öteki etmenler olduklarını da söyleyebiliriz.