Sanal bir dünya ile tanışmak, günümüzün internet dünyasının bizi ulaştırdığı yeni bir durum. Fakat bu hadise, bizi bazı bilgi imkanlara kavuştururken, aynı zamanda çeşitli yanılgı, sapma ve dejenerasyonlara da yöneltmektedir.
Aslında teknoloji gelişmeden de önce, insanların birbirini yanıltması ve kandırması söz konusu idi. Fakat teknolojik vasıtalar ile birlikte, iyi ve kötü etkiler çok geniş insan yığınlarına ulaşma imkanı buldu.
Ayrıca bu bilgi ve etkiler, sesli ve görüntülü versiyonlarla güçlendi. İnsanlar sadece bu bilgi ve haberlerden ferdi olarak etkilenmediler. Bu bilgileri başkalarına aktararak başkalarını da olaya ortak ettiler. Hatta, bu bilgi ve haberlerin yönlendirmesiyle, kitlelerin hareketlenip, bazı fiili tutumlar ortaya koymaları gerçekleşti. Böylece dünyanın bir çok bölgesinde toplumsal hareketlere meydana geldi.
Genel olarak olaya baktığımızda, internet iletişiminin, toplumsal eğilim ve düşünceyi yaygılaştırıcı etkiye sahip olduğu söylenebilir. Fakat olayın açıklaması bu kadar basit değil. Çünkü, internet medyası, tarihin kaydettiği en büyük etkileme aracı olmasından dolayı, birçok güç merkezi ve devletler, bu sistemi kendi amaçlarına hizmet ettirmeye çalışmaktadırlar.
Bu yüzde. İnternet medya ve mecraları günümüzde, insan ve toplumları değiştirici bir güç olarak rol oynamaktadırlar.
Reklam ve Propoganda:
Reklam ve propaganda, biri ticari diğeri ise siyasi ve ideolojik kitle etkileme sistemleridir. Her ikisi de objektif olmayıp, taraflıdır. Bu yüzden toplumu manipule etmek, normal karar vermesini engelleyici bir rol oynarlar.
Reklam ve propanda, insanı değerli ve onurlu bir varlık kabul etmeyen bir anlayışın sonucunda ortaya çıkan bir düşüncenin ürünüdür. Bu yüzden, insan ve toplumları mutlu ve huzurlu etmekten çok, onları kullanmaya ve istemediği bir yöne sürüklemeyi hedef edinirler. Aslında bu tavır, öncelikle ahlak kurallarına aykırı bir tutumdur. Çünkü, kişileri kandırmaya çalışmakta, olayı tek yanlı ve karşı tarafın karşılaşacağı sıkıntıları düşünmeden planlamaktadır.
Reklamın, hedef olarak ticari bir düşünce sonunda gündeme geldiğini söylemiştik Fakat reklam, salt ticari bir hareket olmayıp, kültür ve ahlakı kurallar dışında kurulan bir yaşamama felsefesinin sonucu olarak gündeme gelmektedir.
Bu yaşama felsefesi; kişini kendisini yücelten, gösteriş ve başkalarına üstten bakan bir duygu ve anlayışı ortaya koyduğu açıktır.
Dolayısıyla, bu saydığımız tutum ve davranışlar, Müslüman bir toplumda uygun görülmemesi gereken ve ahlaka aykırı davranışlardır. Bu yüzden reklam, dini ve ahlaki olmayan bir hayatın “yaşama kodları”nı oluşturmaktadır. Giyiniş ve davranış arasında yakın bir bağ bulunmaktadır: Bencil, giydiği ve kullandığı araçlarla kendinin popüler olduğunu düşünen bir karakter ortaya çıkmaktadır.
Reklamlarla oluşturulan sahte dünya:
Öncelikle reklam olayının bir “kurgu” yani hayal dünyası oluşturduğunu bilmemiz gerekiyor. Aslında birçok kimse, reklamların ticari merkezler ile üretildiğini bilmesine rağmen, bilerek yanıltılma ve kandırılma pozisyonuna düşmektedir.
Belki de bu tavır, kişilerin kendilerini nazlanma ve şımartılma ihtiyacı duymaktan kaynaklanmış olabilir.
Ama, hayal dediğimiz olay, birbirinden farklık göstermektedir. Bazı hayaller rahatlatıcı olurken, bazıları kabuslara yol açabilmektedir. Bu yüzden hayallerin, hem gerçeklere biraz yakın olması, hem de insanı huzursuz ve yanlış etkilere yöneltmemesi gerekir.
Halbuki, insanı dış görünüşü ve kullandığı araç ve malzemelerle değil, ruhu, kültürü, fikri ve ahlakı; yani iç dünyasıyla değerli gören bir yaşayış tarzına ait değerler dünyasında yaşamaktayız.
Reklamlar, insanı tabii tutum ve düşüncelerinden uzaklaştırıp, yukarıda bahsettiğimiz hayal dünyasında yaşatmaya çalışmakta ve oyalamaktadır.
Bilineceği gibi hayat, bir hayaller dünyası olmayıp, gerçek iş, ihtiyaç ve tutumlarla gerçekleşmektedir.
Hayalin fazlası, insanda “hayal kırıklıkları” meydana getirmektedir. Bu yüzden hayali hayatın bazı anlarında ve bizi manen motive edici yönüyle işletmek, en akıllıca tutum olacaktır.
Reklamların sunduğu hayal dünyası, gerçeğin dışında olmakla kalmayıp, insanın ruh ve ahlaki sağlığını bozucu çağdaş bir felaket niteliğinde rol oynamaktadır.
Prof. Dr. Sami Şener