Amerika Birleşik Devletleri’nde yönetimin değişmesinden sonra İsrail ile aralarında ciddi ihtilaflar meydana geldi. İsrail, ABD’deki Yahudi lobisini kullanarak, Biden hükûmetinin de Trump yönetimi gibi İsrail’in itirazsız emrinde olmasını hedefliyor.
Peki, ABD ile Siyonist İsrail arasında hangi konularda ihtilaflar var, onlarda bakalım. Jarussalem Post’un yazarlarından RON KAMPEAS’ın konu ile ilgili yazdığı detaylı bir makaleyi sizlerle paylaşıyoruz.. Yazarın bir çok konuda görüşlerine katılmamakla birlikte, konunun hassasiyeti ve detaylı bilgi vermesinden dolayı önemli bularak sizinle paylaşıyoruz:
Biden ve Bennett yönetimlerinin İran, yerleşimler, Kudüs konsolosluğu, İsrail casus yazılımı ve Çin konusunda çatışan çıkarları var.
Siyonist katil İsrail hükûmeti bugüne kadar olduğu gibi “Kapalı kapılar ardında” bu sorunu çözmenin hesabını yapıyor.
Şimdiye kadar bu strateji, ABD Demokratları ile İsrail hükûmeti arasındaki, yıllarca süren açık ve bazen hararetli çekişmelerle yıpranan diplomatik ilişkinin yapısını onarmaya çalıştı.
Özellikle Barack Obama ve Benjamin Netanyahu halk arasında defalarca çatıştı. Ancak kâğıt üzerindeki ideolojik farklılıklarına rağmen, Joe Biden ve İsrail Başbakanı Naftali Bennett şenlikli ve birleşik bir cephe tasarladılar.
Washington Institute for Near East Policy’den David Makovsky, “Biden, İsrail’e olan tarihi bağlılığı ve Obama yıllarının tekrarını istememesi nedeniyle onun için içgüdüsel olduğunu düşünüyorum” diye yazdı. Şimdi hem ABD hem de Bennett hükûmetinin Netenyahu dönemindeki “hata”lardan kaçınmaya çalıştıkları kanaatinde Makovsky.
Makovsk’nin iddiasını bir yere not alarak son birkaç aydır yaşananlara bakıldığında, mevcut sakinliği tehdit eden bir dizi sorun dönmeye başladı.
Bennett, yasak olmasına rağmen, Filistinlilere ait topraklarda binlerce yeni Yahudi yerleşimci evinin inşasına izin verdi. Biden İ, eskiden ABD-Filistin ilişkilerinin ana mekânı olan Kudüs’teki ABD konsolosluğunu yeniden açmaya çalışıyor. Geçen ay ABD iki İsrailli casus yazılım şirketine yaptırım uyguladı.
Sonra İran’ın nükleer programı üzerinde devam eden çekişme var, ABD-İsrail ilişkisini analiz edenlerin sonunda kapıları sonuna kadar açabileceğini söyledikleri bir çekişme noktası.
Makovsky, “İran meselesi, iki tarafın gelişmeleri kontrol edemediği yerdir” dedi. “Ve İsrail’in endişelendiği yer burası” diyor.
İRAN SORUNU
Bu hafta ABD’nin, Kapsamlı Ortak Eylem Planı olarak bilinen İran anlaşmasına yeniden girmeden önce görmek istediği koşulların Viyana’da devam edeceği konuşuluyor. JCPOA, İran’ın nükleer programını geri çekmesi için yaptırımların hafifletilmesini takas ediyor.
Eski Başkan Donald Trump, Netanyahu’nun teşvikiyle 2018’de anlaşmadan çıkarak askıya alınan yaptırımları yeniden yürürlüğe koydu ve yüzlerce yeni yaptırım ekledi. İran, misilleme yaparak anlaşmaya uymasının bir kısmını askıya aldı.
Biden, 2015’te başkan yardımcısıyken aracılık ettiği anlaşmaya yeniden girmek için kampanya yürüttü ve bunu bir nükleer silahı durdurmanın en iyi yolu olarak gördü. Bennett veortağı Lapid şüpheci ancak Biden’ın İran’la daha iyi şartlar müzakere edip etmeyeceğini bekleyip görmeye istekli olduklarını söylediler.
İsrailli yetkililer, İran’ın nükleer silah kapasitesinden haftalarca uzakta olduğuna inandıklarını söylediler; ülke uranyumu %60 saflıkta zenginleştiriyor, bu da silahlanma için gerekli olan %90’a yakın. İsrail medyası Axios’un haberine göre bu hafta İsrail, ABD’yi İran’ın %90 zenginleştirmenin eşiğinde olduğu konusunda uyardı.
Makovsky, İran’ın bu hafta yaptığının ABD ve İsrail’den müttefikler arasında açık bir çatışmaya yol açabilecek herhangi bir sayıda hesaplamayı başlatabileceğini söyledi.
Makovsky, “ABD-İsrail ilişkisinin, her iki tarafın da bu belirsizliğe nasıl tepki vereceği açısından test edileceğini düşünüyorum” diyerek yazısını şöyle sürdürüyor:
İŞGALCİ YAHUDİ YERLEŞİMCİLER SORUNU
İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz’ın 26 Ekim’de aldığı çağrı, neredeyse beş yıl içinde türünün ilk örneğiydi. Hatta bir ABD dışişleri bakanı vardı, o hafta İsrail’in 3.000’den fazla yeni birime yeşil ışık yaktığı duyurusu karşısında kıpkırmızı kesilmişti.
Bazıları, Maaleh Adumim yerleşimini Kudüs’ten ayıran ve Filistinlilerin yaşayabilir bir Filistin devletinin varlığı için kritik olduğunu söylediği, Biden yönetiminin on yıllardır süren çatışmanın tercih ettiği sonuç olan “E1” koridorunda bulunuyordu.
Axios’un bildirdiğine göre, kimliği belirsiz bir İsrailli yardımcı, çağrıyı “ABD bize sarı kart verdi” diyerek açıkladı. Futbolda sarı kart, hakemin bir oyuncuya verdiği davranış konusunda güçlü bir uyarıdır; bir oyunda iki sarı kart, bir ejeksiyona eşittir.
Başka bir deyişle, Blinken’in soyunması ABD-İsrail ilişkilerinde yeni bir statükonun işareti değil, sadece bir uyarıydı.
FİLİSTİN STKLARI İLE İLGİLİ SORUN
Geçen ay Gantz, Batı Şeria’da faaliyet gösteren önde gelen altı Filistinli insan hakları örgütünü terörist grup olarak atadı. Belirleme, İsrail hükümetinin grupları kapatmasına izin verecek, ancak hükümetin bu adımları atıp atmadığı henüz belli değil.
Gantz, STK’ların Dışişleri Bakanlığı tarafından terörist grup olarak belirlenen Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’ne bağlı olduğunu savundu. Ancak hareketin uluslararası düzeyde kınanması hızlı oldu.
Biden yönetimi de atamaya hazırlıksız yakalandığını söyledi. İsmini vermeyen İsrailli yetkililer, ABD’nin önceden uyarıldığını ve gruplarla ilgili istihbaratın paylaşıldığını söyledi. Avrupalı yetkililer, gördükleri istihbaratın ikna edici olmadığını söylediler.
ABD’nin Birleşmiş Milletler büyükelçisi Linda Thomas-Greenfield, Biden yönetiminin İsrail’in sunduğu her türlü istihbarata ikna olmaktan daha az inandığının sinyalini verdi. Filistinli STK’lara desteğini ifade eden bir noktaya değindi.
Thomas-Greenfield, 20 Kasım’da İsrail ve Batı Şeria’yı ziyaret ettikten sonra Twitter’da “Bu hafta Ramallah’ta sivil toplum liderleriyle görüşme şansım oldu” dedi. “Filistin halkı için demokrasiyi, insan haklarını ve ekonomik fırsatları ilerletme çalışmalarından ilham aldım. Filistinli STK’ların insan hakları ihlallerini nerede olursa olsun izleyen rolünü destekliyoruz.”
Geçtiğimiz Salı günü, Thomas-Greenfield Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne yerleşimci saldırılarının Filistinliler için “ciddi bir güvenlik durumu” yarattığını söyledi ve bunu İsrailli yetkililerle gündeme getirdiğini söyledi.
National, onun “İsrailli yerleşimcilerin Filistinlilere saldırdığını, Batı Şeria’daki evleri yağmaladığını ve mülklerine zarar verdiğini” duyduğunu ve “bu, İsrailli mevkidaşlarıyla kapsamlı bir şekilde tartıştığım bir konu” olduğunu söyledi.
KUDÜS KONSOLOSLUĞU
Biden, Trump 2019’da kapatana kadar ABD-Filistin ilişkilerinin merkezi olan Kudüs’teki ABD konsolosluğunun yeniden açılması için kampanya yürüttü. Hem Bennett hem de İsrail’in 2023’te başbakan rolüne geçmesi planlanan daha merkezci dışişleri bakanı Lapid, bu olamaz dedi.
Biden yönetimi, cumhurbaşkanının İsrail-Filistin barış görüşmelerini iki devletli bir sonuca doğru yeniden canlandırmanın anahtarı olarak gördüğü sözü yerine getirmeye kararlı olduğunu söyledi.
Lapid, mevkidaşı Antony Blinken’i konuyu zorlamanın Bennett-Lapid hükümetini tehlikeye atabileceğine ikna etmeye çalıştı.
Bunun nedeni, İsrail’in açık onayı olmadan konsolosluğun yeniden açılmasının mümkün olmaması ve bu onayın verilmesi Bennett hükümetini Filistinlilerin şehre ilişkin iddiasını -İsrail siyasetindeki üçüncü rayı- kabul etme konumuna getirecektir.
Eski konsolosluk İsrail’in varlığından önceydi, bu da Trump kapatana kadar devam eden işlevi için İsrail’in onayını aramaya gerek olmadığı anlamına geliyordu. 1992-1994 yılları arasında konsoloslukta ABD diplomatı olan Ortadoğu Barış Vakfı düşünce kuruluşu başkanı Lara Friedman’a göre artık durum böyle değil.
Friedman geçen ay yazdığı mektupta, “Diplomatik bir misyon, kelimenin tam anlamıyla, ev sahibi ülkenin sınırları içinde, (çoğunlukla) ev sahibi hükümetin yargı yetkisinden muafiyetten yararlanan yabancı diplomatlardan oluşan bir yabancı egemenlik adası gibi çalışır” diye yazdı. Ortadoğu ile ilgili haftalık kongre eylemi toplantısı. “Hiçbir millet, yabancı bir ülkede basitçe mülk kiralayamaz/satın alamaz ve kendi ülkesinin egemenliği altında tek taraflı olarak ilan edemez. Ev sahibi ülke, egemenliğini yabancı bir ulusa bırakmaya rıza göstermelidir.”
İsrailli yetkililer, belki de Batı Şeria’nın Kudüs olarak görülmeyen bir bölgesinde bir konsolosluk açarak her iki tarafın yüzünü kurtaracak bir çıkış yolu aradıklarını söylüyorlar.
CASUS YAZILIM SORUNU
Biden yönetimi bu ay, baskıcı hükümetlerin araçları “kurallara dayalı uluslararası düzeni tehdit etmek” için kullandığını söyleyerek iki İsrail casus yazılım şirketine, NSO grubu ve Candira’ya yaptırım uyguladı. Apple, cep telefonu korsanlığı casus yazılımlarını aktivistleri ve gazetecileri gözetlemek için kullanan hükümetlere sattığı için NSO’ya dava açtı.
İsrail Savunma Bakanlığı, İsrail güvenlik teknolojisinin ihracatını onaylamalı ve Biden yetkilileri yanıt istediklerini açıkça belirttiler. Yine de Biden yönetimi, İsrail hükümetine karşı herhangi bir adım atılmayacağını söylüyor.
Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Ned Price, “Bu şirketlerin ürünlerinin insan hakları savunucularını, gazetecileri ve hedef alınmaması gereken diğer kişileri hedef almak için kullanılmamasını sağlamak konusunda İsrail hükümetiyle daha fazla görüşmeyi sabırsızlıkla bekliyoruz” dedi.
ÇİN SORUNU
Trump’tan Biden yönetimlerine kadar yanan bir konu: İsrail’in Çin ile artan ticareti.
Trump gibi, Biden de Çin’in artan saldırganlığı olarak gördüğü şeye karşı temkinli ve ülkeyle yüzleşmeye kararlı. Şimdilik, Pekin’de yapılacak olan gelecek yılki Olimpiyatları diplomatik boykot etmeyi düşünüyor.
Hem Biden hem de Trump yönetimleri, özellikle ABD teknolojisini açığa çıkarma riski taşıyan altyapı alanlarında, bir müttefik olarak Çin ile bağlarını geri çekmesinin beklendiğini İsrail’e açıkça belirttiler.
Ancak İsrail henüz rotasını değiştirmedi. Ekim ayında İsrail, Çin’in Çin’deki Müslüman bir azınlık grubu olan ve bazılarının toplama kamplarına benzettiği “yeniden eğitim kamplarına” zorlanan Uygurlara yönelik muamelesini kınayan bir BM bildirisini imzalamayı reddetti.
Çin, Ekim ayında Lapid ve Blinken arasındaki görüşmede belki de en hassas konuydu.
Lapid’e yakın bir yetkili, “Çin’in İsrail ekonomisi için önemi çok büyük ve bu konuyu İsrail’in çıkarlarına zarar vermeyecek şekilde tartışmanın bir yolunu bulmalıyız” dedi.