Meşhur edebiyatçımız Abdülhak Şinasi Hisar, çocukluğundan başlayarak, hayatı boyunca hiçbir şeyi çiğ olarak yiyemediği için, sofrasında ne mevsim salatası bulunur, ne de yemeğin üstüne meyve yer. Manavdaki meyve raflarına da bakamaz. Anlayacağınız Hisar’ın edindiği fobiler zincirinde bir de meyve fobisi vardır. Peki, meyve düşmanlığının sebebi neydi? Rivayetlere göre çocukluğunda Abdülhak Şinasi, bir gün bir akrabasının evine gitmiş. Meğer o evde tavan arası bütün ayva doluymuş. Evin içine girip de bu kokuyu alınca bir fenalık hissetmiş. Yukarı kata çıkınca kokunun etkisiyle bayılmış. İşte bu yaşanmışlık, kalıcı bir fobiye dönüşmüştür.
Dostu Yaşar Nabi Nayır’dan bizlere intikal eden ilginç anekdotlar, meyveye karşı gösterdiği tepkilerin boyutunu göstermektedir. ”Meyvelere karşı nefreti öylesine ruhuna işlemişti ki masasında oturan biri onun bu tabiatından haberi olmadan meyve getirtecek olsa hemen neşesi kaçardı. Bir gün kendisine getirilen pastanın içindeki meyvelerin çiğ olduğunu söyleyerek garsonu haşladı. Garson, meyvesiyle birlikte pişmiş bir pastanın içindeki meyvelerin nasıl çiğ kalabileceğine akıl erdirememiş, ama tersleneceğini bildiğinden ses çıkarmamış ve tabağı alıp geri götürmüştü.”
“Bu tabiatını bildiğim halde benim de bir gün unutkanlığım tutmuş, birlikte yemek yerken soframıza meyve getirtmiştim: Şeftali ve elma. Sonra aklıma gelince “Eyvah sizi rahatsız ettim” dedim. “Yok, canım” diye yarım ağız1a itiraz etti. Sonra en çok hangi meyveler dokunur size, diye sorduğumda, yarım ağızla “mesela şeftali, elma gibi şey1er” deyiverdi. Öyle tabiî bir edayla söylüyordu ki. Bir gün de bindiği takside bir tuhaf koku duymuş hassas burnu. Ne kokuyor bu araba diye sormuş şoföre. “Ha o mu memleketten ayva göndermişler, bagaja koydum, belki onu duymuşsundur” demiş. Üstadın hemen arabadan inerek şoförü azarladığına şüphe yoktu tabiî. Ne var ki o zamanın şoförleri bugünküler gibi, sert ve azılı değillerdi. Müşterilerine saygı gösterir, en haksız hakaretlere içlerinden “la havle…” çekerek başlarını önlerine eğer1erdi.
Atatürk İle Aynı Ortamda Bulunmanın Getirdiği Tedirginlik
Hisar, bir akşam İstiklal Caddesinin Tünel’e doğru istikametinde eskiden çok bilinen bir hava lokantası varmış. Şinasi Bey, bir akşam o lokantada yemek yerken, hiç ummadık bir şekilde Atatürk ve yakın arkadaşları o lokantaya gelmiş. Şinasi Bey, bir aksilik çıkabilir endişesi ile bu tesadüfî olaydan hiç de memnun olmamış. Nitekim korktuğu başına gelmiş. Yemeğini bitirdiği sırada garson, masasına bir tabak meyve getirmiş. Şinasi Beyin gözleri dönmüş öfkeden. Meyve fobisi olduğunu bilmeyen garsonu o anda hemen “Ben senden meyve istedim mi” diyerek azarlamış. Zavallı garson da “Efendim, Atatürk‘ün emirleriyle bütün müşterilere getiriyoruz!” deyince Şinasi Bey’e bu sefer başka bir korku sarmış. Ya Atatürk’ün yakın arkadaşlarından birisi ikram edilen meyve tabağını reddettiğim için, Atatürk’e haber verirse halim ne olur?” diye panik yapmış.
Peki, yaşanan bu ilginç olaydan sonra sizce “Abdülhak Şinasi Hisar’ın bir dördüncü fobisi daha vardı” diyebilir miyiz? Kim bilir?