Çağımızın temel sorunlarından biri de açlıktır, bir başka ifade ile açlık, geçmişte olduğu gibi bugün ve yarın da insanoğlunu en fazla düşündüren ve endişelendiren konuların başında yer almaktadır. Nitekim BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ve Dünya Gıda Programı (WFP) küresel açlık raporuna göre 2021’de dünya nüfusunun neredeyse yüzde 10’u açlık sorunu yaşıyor. Açlık çekenlerin sayısının 828 milyona yükseldiği vurgulanan raporda, Kovid-19 salgını ile birlikte bu sayısının daha da arttığı ifade ediliyor. Raporda ayrıca “Dünya, 2030 yılına kadar açlığı, gıda güvensizliğini ve yetersiz beslenmeyi sona erdirme hedefinden giderek uzaklaşıyor” deniliyor. Rusya-Ukrayna Savaşı’nın da söz konusu bu açlığı daha da artırdığı görülüyor.
İnsanoğlu bu tehlikeye karşı, yeterince önlem alıyor mu? Sanmıyorum. Zira görünen manzaradan bu anlaşılmıyor. Bilim insanlarının ise bu konuya da kafa yorduklarını ve çare aradıklarını; bunlar arasında üretimin artırılmasını ve israfın önlenmesini çare olarak sunduklarını biliyorum. Ama üretim yeterince artırılamıyor, israf da önlenemiyor. Bu sebeple dünyanın bir kısmı, tokluktan ölürken; bir kısmı açlıktan ölüyor. Tok olanlar, – istisnalar hariç- açların imdadına yetişmiyor. Yemedikleri ekmeği ve diğer yiyecekleri çöpe atıyor, israfta sınır tanımıyor. Bu israfı gördükçe veya duydukça, aklıma hep Saffet Solak Bey’in şu anısı geliyor:
“Amerika’da master yaptığım yıllarda, çalıştığım üniversitenin yemek salonu açık büfe şeklindeydi. Herkes dilediği yemekten istediği kadar alabiliyordu. yemekhanenin kapısında “Take what you need. Eat what you take” (yiyeceğin kadar al, aldığını da ye) diye yazmakta idi. Bir gün aynı masada yemek yediğimiz Çinli bir arkadaşı, tabağında kalan son pirinç tanesini almaya çalışırken görünce dayanamadım ;denemek için dedim ki : “Bir pirinç tanesi için neden bu kadar uğraşıyorsun? Bırak tabakta kalsın. “Çinli arkadaşın verdiği cevap çok düşündürücüydü: “Her Çinli bir pirinç tanesi israf etse, Çin nüfusu ile çarp bakalım, kaç ton
pirinç yapar? Biz kalabalık bir ülkeyiz, israf etme lüksümüz yoktur.” dedi. Yine denemek için dedim ki : “Şu anda Çin’de değil Amerika’dasın. Tabağında bırakacağın pirinç tanesi Çin’i değil, Amerika’yı zarara uğratacaktır”. Bu sözlerim karşısında güldü ve şöyle dedi : “Yaşadığım ülke olan Amerika’yı bu şekilde zarara uğratmak onurlu bir davranış olmaz. “Çinli arkadaşı bu onurlu davranışından dolayı tebrik ettim ve düşüncesini paylaştığımı söyledim. İslam dininin bu konudaki, “Yiyiniz içiniz, fakat israf etmeyiniz. Çünkü Allah israf edenleri sevmez” buyruğunu açıkladım. Çok hoşuna gitti. Tam o sırada ,Ürdünlü Müslüman bir tanıdık tabağındaki yemek artıklarını çöp sepetine boşalttı. Bunu gören Çinli arkadaş Ürdünlü’yü göstererek : “O Müslüman değil mi? dedi. O kadar üzüldüm ki , ne diyeceğimi bilemedim…”
Kur’an’da buğday ile ilgili dikkat çeken bir ayet var. Bu ayette şöyle diniliyor:
“Mallarını, Allah yolunda harcayanların hâli, her başakta yüz tane olmak üzere yedi başak bitiren bir tek tane gibidir. Allah dilediğine kat kat verir. Allah cömerttir ve alimdir.”[1]
Ayet, Allah yolunda mallarını harcayan kimselere, bire yedi yüz veya daha fazla sevabın verileceğini açıklıyor. Hiç şüphesiz bu ayetin muhtevası da diğer ayetler gibi Müslümana verilmiş bir mesaj içeriyor. Verilen bu mesajdaki amacın da Allah rızası için infak edenlere, yedi yüz ve daha fazla sevap verileceğini müjdelemek ve onları vermeye teşvik etmek, olduğu anlaşılıyor. Ancak ayette verilecek sevabın, bir başakta yüz tane olmak üzere yedi başak bitiren bir tek buğday tanesine benzetilmiş olası, ayrıca dikkat çekici bir nitelik arz ediyor. Zira ayet, soyut bir bilgiyi, somut bir benzetme ile açıklıyor. Nitekim bu husus, Fahreddin Razi’nin de dikkatini çekmiş olacak ki ayetin yorumuna, “Üzerinde yüz tane bulunan hiçbir başak gördün mü ki Allah, bununla bir benzetme yapmıştır?” sorusunu sorarak başlıyor.
Ona göre bu ayet, daha çok kazanç elde etmek için tek bir tohum ektiğinde, onun kendisine yedi yüz tane vereceğini bilen ve bunun da gereğini yapan insan gibi, ahirette de Allah’tan mükâfat isteyen kimsenin , infak ettiği ve yaptığı tek bir şeye karşılık, on veya yüz veya yedi yüz mislini alacağını bilmesini ve gereğini de buna göre yapmasını ifade ediyor. Bu nedenle de o, “Bu özellikte bir başak ister bu dünyada bulunsun, ister bulunmasın, fark etmez” diyor ve bu yorumunu da makul ve mantıklı buluyor.[2]
Elmalılı Hamdi Yazır da bu ayet ile ilgili şunları söylüyor: “Habbe (tane) daha ziyade buğdaya masruf olduğuna göre bu misale ender tesadüf edildiği söyleniyor. Temsilin hakikî olması için bu kadarı da kâfi ise de âyet bize bilhassa şunu ilham ediyor ki, hikmet-i ilâhiye asgarî olmak üzere bu kadarına müsaittir. Bunun böyle istihsal edilememesi nizam-ı hikmet üzere ziraatçılık yapılamamasındandır. Binaenaleyh insanlar, fesadı bertaraf edip ilm-i ziraatı de terakki ettirecek olurlarsa bu kadar mahsûl almaya müjdelenmişlerdir. O zaman yeryüzünün erzakı bize yetişmiyor diye kavga etmezler, yetişmeyecek diye de ye’se düşmezler.” [3]
Mısır’lı müfessir Mustafa Merâğî ise bu ayetin yorumunda şu bilgiye yer verir: Mısır’lı ziraatçılar, özel buğday yetiştirme tarlalarında, yaptıkları deney ve tecrübeler neticesinde bir buğday tanesinden 40, 56 ve hatta 70’e varan başakların; ve yine her başakta 60 veya daha fazlaya ulaşan tanelerin yetiştiğine şahit olmuşlardır. Hatta 1942 yılında bir ziraat müfettişi, bir buğday başağında 107 tane buğday tanesi yetiştirmeye muvaffak olmuş ve bu başarısının eserini, ziraatçı olan veya olmayan bütün ziraî kurum mensuplarına göstermiş ve onlar da bu başağın tanelerini tek tek sayarak, bunun doğruluğunu kabul etmişlerdir.[4] Merâğî, bu açıklamayı yaptıktan sonra, kendi kanaatini de şöyle belirtir:
“Bu neticeye her ne kadar geç ulaşılmışsa da, yine de zaman, Kur’ân-ı Kerîm’in ortaya koyduğu bütün hükümlere kefil olmakta ve onu tasdik etmektedir. Zira ilim ilerledikçe Kur’ân-ı Kerîm’in bize haber verdiği şeylerin doğruluğu apaçık ortaya çıkmakta ve işaret ettiği hakikatler bir bir zuhur etmektedir.”[5]
Biri eski, diğer ikisi çağdaş üç müfessirin bu yorumları, ayetin sembolik anlamından zahirî anlamına bir yönelişin olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla ayette zikredilen bire yedi yüz veren buğday tanesini, Razî’nin sembolik yorumu ile değil de, Elmalılı’nın önerisi ve Merağî’nin de somut örneklere dayalı yorumu üzerinden anladığımızda, günümüzün ziraatçılarına da önemli görevler düşmektedir. Bu da bir tanenin yedi başak verdiği bir buğday türü keşfetmek ve üretmek.
Bu konuda ziraat fakültesinden bir öğretim üyesi ile yaptığım konuşmadan edindiğim bilgiye göre, günümüzde böyle bir buğday cinsinin olmadığını, fakat eski buğdaylarda bir taneden birden fazla başak çıktığı bilgisine sahip olduklarını, günümüzdeki buğdaylarda ise bu durumun görülmediğini, bir taneden sadece bir başak çıktığını ve her başakta da yaklaşık yetmiş tanenin olduğunu öğrendim. Bununla birlikte ayetin lafzı ve zahirî anlamı, böyle bir buğday cinsin olduğunu ifade ediyor, dolayısıyla günümüzde böyle bir buğday türünün olmaması, hiçbir zaman olmayacağı anlamına gelmiyor.
Sonuç olarak buğday üretimini artırarak açlığa çare olabilecek böyle bir imkan olmadığına göre, geriye sadece kullanılmayan tarım arazilerinin kullanıma açılması ve israfın önlenmesi kalıyor. Bunun için de toplumun bu konuda bilinçlendirilmesi, büyük önem arz ediyor. Zira salt bilginin yeterli olmadığı görülüyor, dolayısıyla da bu bilginin bilinç haline dönüştürülmesi; daha açık bir ifade ile tek bir pirinç tanesini bile ziyan etmeyen o Çinli’ nin sahip olduğu bilince, her ferdin de sahip olması gerekiyor.
Prof. Dr. Celal Kırca
YAZARIMIZIN DİĞER YAZILARINI OKUMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ.
[1] Bakara, 2/261.
[2] Fahrettin Razî, Mefatihu’l Gayb, Tahran tarihsiz, 7/44.
[3] Elmalılı, Hak Dini, İstanbul 1935,1/898.
[4] Mustafa Merâğî, Tefsir, Beyrut 1974, cüz. 3, s. 30.
[5] Merâğî, Tefsir, cüz. 3, s. 30.
Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, kamuoyunda infial yaratan "yenidoğan çetesi" soruşturmasına ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu. A…
Ebu'l Fesile isimli sahabi şöyle anlatıyor: Hz. Peygamberin ırkçılığa karşı çıkması üzerine bir gün ona…
İsrail’in Lübnan’a yönelik saldırıları, bölgedeki gerilimi artırmaya devam ediyor. Lübnan Sağlık Bakanlığı, saldırılarda hayatını kaybedenlerin…
Cenab Şahabeddin “Akıl yaşta değil baştadır amma aklı da başa getiren yaştır,” der. Doğrudur. Çünkü…
Dünyanın en büyük zeytinyağı üreticisi fiyatların yarı yarıya düşebileceğini bildirdi Geçen yıl dünyanın en büyük…
Dünyevîleşme, sekülerizm kavramının Türkçe karşılığıdır. Her ne kadar farklı tanımları yapılsa da dünyevîleşmeyi, genel hatlarıyla…