Bir kimseden umduğumuz ve beklediğimiz bir davranış gördüğümüzde, bundan memnun kalır, sevinir, hatta onu “adam gibi adam” diyerek överiz. Fakat o şahıstan olumsuz bir davranış gördüğümüzde ise hayal kırıklığına uğrar, çoğu zaman kızar, “Kalıbının adamı değilmiş” diyerek hoşnutsuzluğumuzu belli ederiz. Ancak “adam olmak” veya “Kalıbının adamı olmamak” ne demek? Çoğumuz bunun anlamını da bilmyiz. Bu nedenle “adam olmak” ne demek? Şöyle bir araştırayım, bu konuda neler söylenmiş bir bakayım, dedim.
Sözlükte adam olmak, “İyi huylu, güvenilir kimse olmak, iyi yetişmek ve iyi bir duruma gelmek” anlamlarına geliyor. Fakat kullanım alanlarına göre “adam olmak”, çizgisi ve duruşu belli olan, çıkarları için eğilmeyen, kişiliği oluşmuş, dürüst, kısaca omurgalı insan olduğu anlaşılıyor. Adam sözcüğünün, Âdem’den geldiği de söyleniyor. Dolayısıyla adam olma ile Hz. Âdem arasında yakın bir ilişkisinin bulunduğu anlaşılıyor. Diğer bir ifade ile adam olmak, Hz. Âdem’in sahip olduğu kişilik özelliklerine sahip olmak anlamına da geliyor.
Ne var ki her insan, Hz. Âdem gibi olmuyor/ olamıyor. Dolayısıyla adamlık da her insan için söz konusu olmuyor. Kim bilir belki bu nedenle Diyojen, gündüz vakti elinde fenerle dolaşırken, ne aradığını soranlara “adam arıyorum” diyor.
Adam olmak ile ilgi bir çok hikaye anlatılıyor. Benim en fazla dikkatimi çeken ise “Vali (siz buraya istediğiniz kimliği koyabilirsiniz) olmuşsun ama, adam olamamışsın” hikayesi oldu. Hikaye şöyle
“Bir adamın delikanlılık çağında, çok dik başlı bir oğlu varmış. Anne babası bir şeye ak dese o mutlaka kara dermiş. Kendi bildiğini okur, büyüklerini hiç dinlemezmiş. Oldukça da saygısızmış. Bir gün yine babasını çıldırtmış. Babası o kızgınlıkla “Senden adam olmaz!” diye bağırmış. Bu söz delikanlının çok ağrına gitmiş. Çekmiş gitmiş evden. Bir daha ana babasını aramamış. Okumuş, meslek sahibi olmuş. Bir yere vali olarak atanmış. Makam koltuğuna oturduğu gün yardımcılarına anne babasının adresini vermiş. Ne hâlde olursa olsunlar tutup getirmelerini emretmiş.
Tabii valinin annesi de babası da pek yaşlanmış, o sıralarda babası da hastaymış. Yataktan çıkacak hâli yokmuş garibin. Ama valinin adamları hiç oralı olmamış, zavallı ihtiyarları yaka paça valinin karşısına çıkarmışlar. Vali, babasını görünce iyice böbürlenmiş. “Bak bakalım, beni tanıdın mı?” diye sormuş. Adamcağız boş boş bakınca, vali kızgınlıkla “Hani bir zamanlar, adam olamazsın dediğin çocuğun vardı ya. İşte ta kendisiyim. Gördüğün gibi yanıldın. Koskoca vali oldum” demiş.
İhtiyar, iç geçirmiş. “Ah evlat aaah!” demiş, “Ben sana vali olamazsın demedim ki, adam olamazsın dedim. Haklıymışım bak. Adam olsaydın seni büyüten ihtiyar ana babanı böyle yaka paça getirteceğine, kalkar evimize kadar gelir, elimizi öperdin”[1] demiş.
Yıllar önce edebiyat hocamızın veya bir başkasının -net hatırlayamıyorum- telkiniyle Rudyard Kipling’in, adam olmakla ilgili bir şiirini okumuş ve çok etkilenmiştim. Bu şirinde Kipling, adam olmayı, oğluna “if/eğer’ li cümlelerle şöyle anlatıyordu:
“Eğer, bütün etrafındakiler panik içine düştüğü
ve bunun sebebini senden bildikleri zaman
sen başını dik tutabilir ve sağduyunu kaybetmezsen;
Eğer sana kimse güvenmezken sen kendine güvenir
ve onların güvenmemesini de haklı görebilirsen;
Eğer beklemesini bilir ve beklemekten de yorulmazsan
veya hakkında yalan söylenir de sen yalanla iş görmezsen,
ya da senden nefret edilir de kendini nefrete kaptırmazsan,
bütün bunlarla beraber ne çok iyi ne de çok akıllı görünmezsen;
Eğer hayal edebilir de hayallerine esir olmazsan,
Eğer düşünebilip de düşüncelerini amaç edinebilirsen,
Eğer zafer ve yenilgi ile karşılaşır
ve bu iki hokkabaza aynı şekilde davranabilirsen;
Eğer ağzından çıkan bir gerçeğin bazı alçaklar tarafından
ahmaklara tuzak kurmak için eğilip bükülmesine katlanabilirsen,
ya da ömrünü verdiğin şeylerin bir gün başına yıkıldığını görür
ve eğilip yıpranmış aletlerle onları yeniden yapabilirsen;
Eğer bütün kazancını bir yığın yapabilir
ve yazı-tura oyununda hepsini tehlikeye atabilirsen;
ve kaybedip yeniden başlayabilir
ve kaybın hakkında bir kerecik olsun bir şey söylemezsen;
Eğer kalp, sinir ve kasların eskidikten çok sonra bile
işine yaramaya zorlayabilirsen
ve kendinde ‘dayan’ diyen bir iradeden
başka bir güç kalmadığı zaman dayanabilirsen;
Eğer kalabalıklarda konuşup onurunu koruyabilirsen,
ya da krallarla gezip karakterini kaybetmezsen;
Eğer ne düşmanların ne de sevgili dostların seni incitmezse;
Eğer aşırıya kaçmadan tüm insanları sevebilirsen;
Eğer bir daha dönmeyecek olan dakikayı,
altmış saniyede koşarak doldurabilirsen;
Yeryüzü ve üstündekiler senindir
Ve dahası sen bir Adam olursun oğlum…”
Kipling’e göre adam olmak, bu vasıflara sahip olmak demek. Şüphesiz Kipling’den farklı düşünceler de vardır. Onların da kendine göre adam olma tanımları olmuştur ve olmaya da devam edecektir. Fakat adam olmakla ilgili hangi tanım yapılırsa yapılsın, bu tanımlarda mutlaka ahlakî ve etik değerlerin yer aldığı görülecektir. Zira adam olmakla, ahlaklı olmak arasında sıkı bir ilişki mevcuttur. Çünkü yalan konuşan, zalim, aldatan, hırsız bir kişiye adam gibi adam denildiği görülmemiştir. Tam aksine kişiliği oluşmuş; çizgisi belli; çıkarları için eğilip bükülmeyen; güzel işler yapan, yaptığı işi güzel yapan; adil, yalan konuşmayan, özü sözü bir olan kişiye veya benzeri vasıflara sahip olan insana, adam gibi adam denilmektedir.
Sonuç olarak William Shakespeare’den esinlenerek şöyle diyelim: Adam olmak ya da olmamak! Bütün mesele bu.
[1] www.eğtimsitem.com
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…