1935’te Batum’da başlayıp aynı yıl İstanbul/Çengelköy’deki Sultan Vahdettin’in köşkünde “saraylılar”la iç içe devam eden bir hayat… 27 Mayıs Darbesi’ne muhalif fikirleri nedeniyle Balmumcu hapishanesinde ve tabutluklarda çile dolduran, Necip Fazıl’la birlikte Büyük Doğu mecmuasını çıkaran, yazıları ve yayınladığı kitaplarla tabular yıkan “davaya adanmış” bir ömrü; İsmail Kazdal’ı kaybettik…
Aslen Rizeli olup Batum’a yerleşen babası Osman Bey, 1930’larda Komünist rejimin Müslümanlar üzerindeki baskısını artırması üzerine, ailesini ve altı aylık İsmail’ini alıp İstanbul’a gelir. Bağ bahçe işlerinden iyi anladığı için Sultan Vahdettin Köşkünün bahçesini kiralayıp işletmeye başlar… 50’li yıllarda Osmanlı ailesine mensup hanımlar Türkiye’ye dönünce; Vahdettin’in kızı Ulviye Sultan, şehzâde Ertuğrul’u doğuran Gönenli Çerkez Kadın efendi, Haremağası Hayreddin (Anber) Ağa, kalfa kadını Zehra Hanım köşke yerleşirler. Böylece İsmail Kazdal onlarla iç içe yaşamaya başlar.
Hanedan mensupları köşkün bazı bölümlerini kiraya verirler. Prof. Dr. Emre Kongar’ın babası, felsefeci İhsan Kongar ve ailesi kiracı olarak “kamyon dolusu kitaplarıyla” köşkte kalır yaz aylarında. İsmail Kazdal, arkadaşı Engin Kongar vasıtasıyla o kitapların neredeyse tümünü; klasikleri, romanları, Maarif yayınlarını daha o yıllarda yutarcasına okur. İsmail ağabey, “saray terbiyesi” almış insanlarla tanışmanın ve ilk okuduğu kitapların kendisine kazandırdığı artıları ve Osmanlıcılığını hep vurgulardı.
İsmail ağabeyin İslâmî yayınlarla ilk tanışması Ziya Uygur’un “İhtilaller, İnkılaplar ve Siyonizm” isimli eseriyle olur. Kitabın Siyonizm karşıtı söylemi onu Büyük Doğu dergisine yöneltir. Derginin eski, yeni tüm sayıları ile üstad Necip Fazıl’ın bütün eserlerini okur. Büyük Doğu’nun resmi ideolojiye karşı duruşunu etkilediğini ve kendisini İslâm’la tanıştırdığını söyler.
27 Mayıs 1960 ihtilâlinin ertesi yılında İsmail Kazdal, karşıt fikirleri nedeniyle, bir grup arkadaşıyla birlikte “Milli Birlik Komitesi hükûmetini devirmek için örgüt kurmak”la suçlanarak tutuklanır. 28 gün “tabutluk”ta yatar. Orada kitap okuma fırsatını çok iyi değerlendirir; ciltler dolusu kitap okur. İmam Rabbani’nin Mektûbât’ından çok etkilenir. Sonra Balmumcu hapishanesine alınan Kazdal, Yassıada’da yargılanan siyasiler ve bürokratlarla beş ay burada kalır. Balmumcu’da da bir hayli kitap devirir.
Aynı yılın sonlarında hapishaneden çıkan İsmail ağabeydeki müthiş birikimi fark eden Çengel’in Hilmi Oflaz ağabeyi, ona mutlaka yazması gerektiğini söyler. Ve İsmail Kazdal ilk makalesini yazıp Hilmi ağabeye teslim eder: ‘Kavram Kaosu’! Ertesi gün Yeni İstanbul’un ‘Düşünenlerin Düşüncesi’ köşesinde yazısını görünce hem şaşırır ham de sevinir…
1962’de haftada bir yazarak başladığı yazarlık serüveni vefatına kadar sürecektir…
Bir gün Hilmi ağabey, “Hadi gel seni Necip Fazıl’la tanıştırayım” der ve İsmail Kazdal’ı alıp üstadın evine götürür. Tanışıklık hızla samimiyete dönüşür. 1963 dönemi Büyük Doğu’nun yayın hazırlıklarını üstatla birlikte yürütür. Abone kampanyası için Anadolu’yu turlar ve Büyük Doğu ilk kez tabloid boy olarak neşredilmeye başlar. İlk sayıda üstat, ‘Artık Solo’ başlıklı yazısında isim vermeden ‘bir tek genç’ diyerek ondan söz eder. Ama bu gurur verici dönem kısa sürer; dergi birkaç sayı çıkarılabilir. Üstatla çalışmak zordur… Nihayet sert bir tartışmadan sonra ayrılır…
Kısa süre sonra Hilâl dergisine geçer. İsmail Kazdal imzası ve müstearlarıyla derginin neredeyse üçte birini o kaleme alır. İlk kez, İslâmiyet’i kuşatıcı bir “nizâm” olarak takdim eden yazılar yazar. Seyyid Kutub’dan ilk çeviriler Hilal’de yayımlanır. S. Kutub, Muhammed Kutub, Mevdûdî, Nedvî’ler ve Hasan el-Bennâ’nın kitapları tercüme edilip Hilâl Yayınları arasında basılır. Seyyid Kutub’un İslâm’da Sosyal Adalet, Mevdûdî’nin İslâm’da İhyâ Hareketleri kitapları gençleri çok etkiler. Bu kitapların çoğuna yazdığı önsözler/takdimler bazen kitabın asıl metninden fazla olur. Seyyid Kutub’un 1967’de idam edilmesi üzerine ateşli yazılar yazan Kazdal ağabey, Kutup ve diğerlerinin etkisiyle tamamen Kur’an’a yönelir. Hem kendi Kazdal ve İhyâ yayınlarından çıkardığı kitaplar hem de “Kur’ân’la Birlikte Düşünmek” ve “Kur’an’ı Anlamak” (dört cilt) gibi eserleri onun Kur’ân’ı anlama çabasını yansıtır…
Hayat hikâyesini anlattığı “Serencâm”ını da yazmaya muvaffak olan İsmail Kazdal ağabey nihayet 12 Aralık 2020’de dâr-ı bekâya göçtü. Allah gani gani rahmet eylesin. Mekânı Cennet olsun.