Makale

AF BEKLENTİSİ VE ÖFKE PATLAMASI

Allah’ın (cc) affedeceklerini affedelim, buğz ettikleri ise suçları ölçüsünde cezalandıralım.

Biliyorsunuz, Allah (cc) kul hakkını, kulu affetmedikçe kendi affetmez. Birileri kendinden daha üstün bir konumda mı görüyor ki, benim adıma, benim rızam olmadan, bana karşı suç işleyen birini affediyor.

Yarab! Benim rızam dışında bana karşı suç işleyenleri affedenleri, ve böyle bir affa destek verenleri, “din günü”nde, asıl failin kalan suçu nisbetinde, müştereken müteselsilen cezalandır. Onların cezasını onlarla birlikte, suça ve suçluya yardım ve yataklık ettikleri için onlar da yardım ettikleri zalimlerle birlikte cezalandırılsın. Asıl failleri yakacak ateş, onlara yardım edenlere de dokunsun. (Bakınız: Hud: 113). Yine de siz bilirsiniz, hem Allaha ve ahiret gününe inanıyor, hem de böyle davranıyorsanız, davranacaksanız, zaten Allah cezanızı verecek. Herhalde bu NAS’ı da NESH etmeye kalkışmayacaksınız umarım. Bakın zulüm, adaletin yokluğudur. Allah bizden adil şahidler olmamızı, hükmettiğimiz zaman adaletle hükmetmemizi istiyor. Şüphesiz ki, pişman olup, tevbe eden, verdiği zararı tazmin eden, özür dileyenleri Affetmek bir erdemdir. Değilse yapılan suçu ve suçluyu ödüllendirmektir.

Böyle bir af, haksızlıklar karşısında susan dilsiz şeytan olmaktan daha ağır bir sorumluluk gerektirir. Tamam, Af yetkisi siyasilerde değil, hak sahiplerinde olsun. Ve bunun için af ilanı gerekmesin. Hak sahibi ve/veya varisleri bu konuda karar verebilsinler ve bu iş yine bir yargı denetimine tabi olsun. Affı konuşmadan önce haksız mahkumiyet kararları ile hapiste yatanları serbest bırakın. Onları affetmek ne demek. Siz özür dileyin, tazminat ödeyin…

Affı konuşmadan önce dışarıda dolaşan suçluları yakalayın. Ya da yakalayıp basit cezalarla üstü örtülen dava dosyaları yeniden açın. Bunlar toplumda adalete, yargıya güveni sarsıyor.

Biliyorum, birilerini affetme perdesi arkasında, yandaş birilerinin vurgunlarının üstünü örtmeye çalışıyor. Onlar da bu günlerde bir yandan mal varlıklarını dışarı çıkartıp, kredi bulmuş gibi geri getirmenin yolunu arıyor, bir yandan eski hesapları, defterleri kapatmaya çalışıyor. Bir yandan çuvala sığmayan mızrak misali dosyalar için bir takım profesyonel failler icab edip Affa kadar sanık olarak kalması ya da kısa süreli ceza evi ile o işten sıyrılmak istiyor. Kimileri uyuşturucu kullanıcısı, göçmen filan birilerini bulup onları günah keçisi olarak kullanma derdinde. Darbelerin olduğu, sık sık anayasa değişikliği yapılan ülkelerde her zaman aynı şeyler olur. Tabi, önce her kesimden birilerini içeri alacaksın ki, her kesimden af isteyenlerin sesi daha çok çıksın. Akademisyenler, Media, STK lar ahkam keserler. Cezaevleri dolmuştur, yeni ceza evi yapılması gerekmektedir. Yeni adliye sarayları yapılmalıdır. Ya da mahkumların bir kısmı açık cezaevi ve ev hapsine çıkartılması, şartlı tahliyeler gündeme gelmelidir. Zaten Anayasa değişikliği olursa, bir çok mahkum için dolaylı olarak ya da doğrudan af yolu açılacaktır. Çünkü yeni anayasaya göre yeni yasal düzenlemeler, eski mahkumlar için yargılamanın yenilenmesini talep etme hakkı getirecektir.

Hayda!.. Al başına bir bela. Binlerce dava yeniden görülmesi için iade-i muhakeme kararı verilecek. Sadece FETÖ, PKK davası bile on binlerce yeni dava demek. Yurtdışındakilerin geri dönüşü de yeni davalar demek. Yargı bunun altından kalkamaz. Ne olacak? Zaten AYM bir çok kişi hakkındaki işlemlerin hukuksuz olduğuna karar vermiş. Bu kararlara idare de, ilk derece mahkemesi de, Yargıtay da uymuyor. O zaman bunlar AİHM gidecek. Sonuç belli.. Milyarlarca lira tazminat ödemek zorunda kalacak hükümet.

Bütün bunları sıralayıp, AF çözüm olarak sunulacak. AF ile birlikte dava açmayacaklarına ilişkin bir Muvafakatname de alacaklar tabi. AF konusu böyle. Sonuçta bir oyun oynanıyor.

AF Anayasa değişikliği ile birlikte referanduma götürülebilir. Böylece bir taşla 2 kuş vurulup, Anayasa değişikliği de yasalaştırılabilir. Bu işi yapan politikacılar  “toplum mühendisliği” yapıyorlar. “Hukukçu” etiketi kullananlar ise Kanun teknisyenidirler. Hukukcu değil, Kanun adamıdırlar. Biliyorsunuz, “Kanun devleti” değil, “Hukuk devleti” olmaktır asıl olan. “Kanun adamı” olmak da itibarlı bir sıfat değil, aslolan “Hukuk adamı” olmaktır. Firavunun da, Nemrudunda, Hitlerin, Stalin’in de devleti, anayasası, yasalar, yargısı ve yargıçları vardı. Bunların hiç biri kutsal değil. Kutsal olan HAK’dır ve üzerinde HAK tecelli eden HALK’ın bu HAKkı da mukaddestir. Çünkü o Hak’ka aid olan bir hukuku ifade eder.

Yoksa Allah kimseyi devletsiz bırakmasın, ama kimseyi de zalim bir devletin elinde bırakmasın. Unutmamak gerekir ki, Hz. İbrahim’den Hz. İsa’ya kadar, 1000 yıl Peygamberler ve kırallar ve onların devletleri, o devletlerin orduları ile savaştılar.

AF altın tas içinde bala karıştırılıp sunulan bir zehirdir. Oltaya takılan yem’dir bu anlamda.

Bakın, Gülenin ölümünün ardından yaşanan öfke patlaması ile, Bahçelinin Apo ile ilgili kendi grubundaki konuşmasından sonraki tartışmaları hatırlayın.. Türkiye bir yandan Af talebi baskısı altında, öte yandan, Af’fa karşı ciddi bir direnç var. Af çıkartıyoruz diye yarın 3-5 sene sonra Narin cinayetinin faillerini salıverecekseniz, diplomatik araçla Türkiye’ye kokain getirenler için tutuksuz yargılama kararı verip, adam kaçınca yakalama kararı çıkartıp, Af ile de bunların dosyasını kapatacaksanız, bakın bu ülkeyi çok başka bir çatışmanın içine sürükler..

Toplum, karşıtlarına karşı siyasiler tarafından, onların yönlendirildiği yazarlar ve troller tarafından sürekli kışkırtılıyor. Biliyorsunuzdur, Halid b. Velid en fazla sahabi’yin şehadetine sebeb olan bir müşrikti. Hâlid b. Velid de Amr b. el-Âs gibi babasının ve büyüklerinin etkisinde kalarak yıllarca İslâm düşmanı olarak yaşadı. Müşrikler safında katıldığı Uhud savaşında, İslâm ordusunun kazanmış olduğu zaferi kaybetmesine sebep oldu. Daha sonra Müslüman oldu ve ve resulullah ona “İslam’ın kılıcı” ünvanı’nı verdi.

Aceba o kadar çok sahabi’nin şehadetine sebeb olan bir adamın ele geçirir geçirmez boynunu mu vurmalıydık. Böyle biri nasıl İslam’ın kılıcı olabilir. Hz. Hamza’yı şehid eden, kalbini çıkartıp dişleri ile ısıran, burnunu ve kulağını kesip boynuna takıp dans eden sizi bir gün size gelse ve Müslüman olmak istiyorum dese, kabul eder miydiniz. Ya da Halid b. Velide ve Vahşiye İslam’ı tebliğ için yola çıkar mıydınız? Hz. Ömer’in cahiliye döneminde. Kızını diri diri toprağa gömdüğüne dair bir rivayetten söz edilir. İşin o boyutu değil de, böyle biri varsa onu İslam’ı tebliğe gider mi idiniz, kabul ederse, onu kendinize Halife yapar mıydınız. Taife giden Peygamberimizin yerinde siz olsaydınız, ayağınıza taş atıp, yolunuza diken döken, arkanızdan küfredenlere karşı nasıl davranırdınız? Malcolm X’i geçiyorum Rabih’i de bir çoğu bilmez zaten. Sahi, Hz. Musa’ya “Firavuna git, güzel söz ve hikmetle Hakkı tebliğ et” emrinin bizim hayatımızda karşılığı nasıl olmalı? Neyse, bütün bunları hatırlatmak için ve üzerinden düşünelim diye yazıyorum. Selam ve dua ile.

Abdurrahman Dilipak

MİRATHABER.COM -YOUTUBE- 

YAZARIN DİĞER YAZILARINA ULAŞMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Recent Posts

  • Gündem

Uluslararası Ceza Mahkemesi, Netanyahu ve Gallant İçin Yakalama Kararı Çıkardı!

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…

2 saat ago
  • Gündem

KUR’ÂN ARAŞTIRICISIYDI BEL’AM MI OLDU!

Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…

3 saat ago
  • Gündem

YALNIZCA VE SADECE MİLLETİMİZİN ASKERLERİNE MUHTACIZ

Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…

6 saat ago
  • Gündem

İBB Meclisi’nde İstanbul’da Suya Her Ay Zam Yapılacak

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…

7 saat ago
  • Gündem

Marmara’da Lodos: Deniz Ulaşımı Olumsuz Etkilendi

İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…

8 saat ago
  • Makale

Evrensel Bir Kişilik Profili: Ebu Leheb ve Karısı (1)

Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…

8 saat ago