Afrika halkı bir asırdan daha uzun bir süre farklı sömürge devletlerin işgaline maruz kaldı.
Her ne kadar Afrika halkı sömürgeci ülkelerin işgali karşısında eli kolu bağlı durmamış, ellerinden geldiğince direnişlerini ortaya koymuş olsa da Batılıların askeri ve teknolojik güçleri karşısında çok tutunamamışlardır. Afrika halkı sömürgeci devletlere ve İngilizlere karşı hem askeri hem de ekonomik açıdan bir karşı koyuş gerçekleştirmeye çalışmıştır. Fakat bu direnişten geriye kalan eserler sömürge ülkelerce ele geçirilip ülkeden çıkarılmıştır ki bu bir nevi ülkenin tarihi hafızasına bir darbedir. Tarihi bilincin bir ulus için önemli olduğu ve gelecek için belli bir fikir ve kuvvet oluşturduğu açıktır. Bu açıdan düşmanlara ve sömürgeci güçlere karşı yürütülen mücadelenin izlerinin ve kanıtlarının görülebilmesi bir millet için moral olmakta ve onlara bir güç vermektedir.
Yine Afrikalıların tarihinin daha çok Batıda yazıldığı görülür. Fakat her ülkenin tarihi kendi bakış açısından yazdığı ve kendini muzaffer gösterdiği açıktır. Bu açıdan Afrikalıların kendi tarihlerini yazmasının ve bunu dünya ile paylaşmasının önemi de oldukça büyüktür. Batılı ülkeler kendi yazdıkları tarihle Afrikalıların sömürgeleştirilmesini meşrulaştırmaya ve sömürgecilik tutumlarını bilimsel alanda da sürdürmeye çalışmışlardır.
Sömürge arayışındaki ülkelerin işgalleri sonrasında Afrikalıların kültürel varlıklarının büyük bir bölümü sömürgeci ülkelerce yağmalanmış ve Afrika dışına çıkarılmıştır. Batılı sömürgeci ülkeler de gerçekleştirdikleri yağma sonucu hem sömürgeleştirdikleri ülkelerin tarihi bilincine zarar vermekte hem de diğer ülkelerin tarihlerini kendi bakış açılarıyla yazmaktadırlar.
Birleşik Krallık’ın Afrika’nın önemli bir kısmını işgali altında bulundurduğu görülür. Birleşik Krallık ele geçirdiği bölgelerde zor kullanmaktan çekinmemiş ve halkı kendi amaçları doğrultusunda kullanmak için çeşitli politikalar uygulamıştır. İngiltere’nin başta köle ticaretiyle ülkelerinde köleleri çalıştırdığı fakat kölelerin çıkardığı bazı isyanlar sonrasında politikasını değiştirerek Afrika halkını kendi ülkelerinde zorla çalıştırdığı görülür. İngiltere’nin bugünkü zenginliğinin temelinde sömürgeleştirdiği ülkelerin katkısı büyüktür. İngilizler ekonomik sömürülerine karşı çıkan herkesi herkese karşı zor kullanmaktan çekinmemişlerdir. İngilizlerin bazı eserlerinde Afrikalıları insan olarak değil de çalıştırılacak ve emeği sömürülecek bir ekonomik kaynak olarak gördükleri dikkat çeken bir durumdur.
Köle ticaretini kaldırma iddiasında bulunan Britanya bunun yerine Afrika’da kurduğu şirketler aracılığıyla Afrikalıları şiddetle ve zorla çalıştırarak orada yerli köleliği yerleştirmiş ve getirdiği kanunlarla yerli ürünlere yüksek vergiler koyarken İngiliz tüccarın lehine olan maddeleri getirmiştir. Bu da günümüzde de olduğu gibi kanunun yalnızca egemen devletlerin amaçlarına uygun kullanıldığında adaletten çok baskıyı ve zorbalığı getirdiğini göstermektedir.
İngilizler bölgede askeri güçle pek çok imparatorluğu yıkmış, sonrasında siyasi ve ekonomik üstünlüklerini sağlamak için kuvvet kullanmaya devam etmişlerdir. Ülkelerinin sömürü aracı olmasına karşı çıkan ve buna itiraz olarak karşılarına çıkan veya kendilerine direnen herhangi bir gücü cezalandırmak noktasında hiçbir engel tanımamış, köyleri de yakmışlardır.
Veba hastalığının olduğu bölgelerde etkili olan aşılar bulununca İngiliz ve diğer Avrupa devletleri bunu Afrika’da daha önce giremedikleri veba bölgesine geçmek ve sömürge alanlarını daha çok genişletmek için bir imkan olarak kullanmışlardır. Afrika’daki elmas, altın ve fildişinin de arasında bulunduğu pek çok maden Batılı ülkelerin talanına maruz kalmıştır.
Değerlendiren: Zehra Kaya