Afrika ülkeleri bütün bu zorbalık ve sömürge hareketlerine maruz kalmakla beraber tarihi mekanlarında yer alan görülmeye değer pek çok eser Batı ülkelerine götürülüp satılarak bir de bunlar üzerinden gelir sağlanmıştır. Sömürgeci güçler askeri işgalleriyle beraber ülkenin kültürel mirasını da yağmalamışlardır. Afrika bölgesinden birçok tarihi eser kaçırılmış ve bunlar Batı ülkelerindeki müzelere veya bu müzelerin depolarına konulmuştur.
Afrika’dan ele geçirilen bu eserler İngiltere, Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinin de aralarında yer aldığı farklı müzelere satılmış, yağmalanan bu eserler Batı ülkelerindeki açık artırmalarla sürekli kar getiren eşyalar olmuşlardır.
Sömürge döneminde yağmalanmış eserlerin ülkeye geri verilmesi amacıyla Afrikalılar bazı kuruluşlar kurmuşlardır. Bu kuruluşlar batıda çok farklı yerlerde yer alan eserleri geri almak amacıyla aracı rolünde yer almak ve diğer kurumlarla müzakereleri yürütmek amacıyla kurulmuştur.
Fakat esas sömürgeci konumunda olan Birleşik Krallık ülkedeki yasalar nedeniyle eserlerin iade edilemeyeceğini belirtmiştir.
İngiltere eserleri iade etmeyi düşünmüyor. British Museum’da yer alan eserlerin iadesi için hükümetin yasa çıkarması gerekiyorsa da İngiliz parlamentosu eserleri iade etmek istemiyor. Oysa Nazilerin ele geçirdiği eserlerin iadesi için İngiliz parlamentosunda özel bir yasa çıkarılmış fakat Afrika için aynısı geçerli olmamıştır.
İngilizlerin sadece askeri anlamda değil bilgi aktarımında da zorbalık yaptığı ve Afrika ülkelerini geri kalmış, insanları kurban etmek için öldüren bir uygarlık olduğu anlatısını belgelerine aksettirdiği görülür. Ülkelerde bulunan bazı toplu mezarlardan yola çıkılarak bu iddiada bulunulmuştur. Oysa bunların İngiliz kuvvetleri ülkeye girdiğinde öldürdükleri kişilerin cesetleri olabileceği de ihtimal dahilindedir fakat İngiliz belgelerinde bu ihtimalden bahsedilmemektedir.
Batılı ülkeler hem Afrika ülkelerinin kültürel ve tarihi değerdeki eserlerini yağmalamışlar hem de Afrika’dan aldıkları eserlerin Afrikalılara ait olduğuna inanmamışlardır. Bu eserlerin farklı bir yerden alındığını ve “ilkel” gördükleri Afrikalıların bu eserleri yapacak zekasının olmadığını düşünüp bu tezi kitaplarında savunmaktan çekinmemişlerdir. Batıya göre Afrika zihni batınınki gibi gelişmemiştir, o yüzden onların bir kültürü ve tarihi olduğuna inanmak da zordur.
Britanya’nın sömürge döneminde yağmaladığı eserlerin iadesi için Nijerya’da ve diğer ülkelerde uğraşan kurumlar bulunmaktadır. Afrika’daki çeşitli kraliyet ailelerinin yağmalanan eserleri Avrupa ve Amerika’daki müzelerde yer alıyor. Bu eserlerin bir kısmı müzelerde sergilenirken bir kısmı ise depolarda tutuluyor. Bazı müzelerin depolarında eserlerin zehirli maddelerle beraber tutulduğu belirtiliyor. Eserlerin büyük bir bölümü için iade talebi yok iken iade talebi olanların geri verilmesi de çok fazla söz konusu olmuyor. Eserleri ellerinde bulunduran müzelerse eserleri iade etmek yerine onları ödünç verme teklifinde bulunuyorlar.
Öte yandan Fransız akademisyenlerin araştırmaları sonucunda hazırladıkları bir rapora göre Afrika kültürel mirasının %90’ı veya daha fazlasının Afrika dışında olduğunu belirtiliyor. Fransa ve Almanya bu konuda adım atarak bazı eserleri iade edeceklerini belirtmişlerdir.
Afrika’dan götürülen şeyler sadece tarihi eserler değildir. Buna örnek vermek gerekirse kafası kesilerek İngiltere’ye götürülen Kenya’daki bir kabile şefinin kafası iade edilmemiştir.
Birçok Afrika ülkesinden olduğu gibi Kenya’dan da 30 binin üzerinde eser yağmalanmış, bu şekilde ülkenin kültürüne, tarihine ve geleceğine zarar verilmiştir.
Afrika ülkeleri çaba göstermeye ve ülkelerini geliştirmeye çalışmakta, ülkede tarihi ve kültürel bir uyanış hedeflemektedirler. Bu ülkeler yaptıkları projelerle ülkelerinde bir müze kültürü oluşturmaya çabalıyorlar. Oluşturdukları yeni kurumlarla da yağmalanan eserlerini geri almayı istiyorlar. Afrikalıların eserlerinin oldukça az bir kısmı iade edilmiş. Eserlerin bir kısmının şahıslara satıldığı düşünülüyor. Fakat Afrikalılar bu eserleri gördüklerinde onlarda hak iddia edeceklerini belirtiyorlar.
Sonuç olarak bir ülke kendi çalışmalarını gerçekleştirmediği sürece büyük ve egemen ülkeler insan hukukunu hiçe sayarak kendi diledikleri şekilde bir ülkeye zarar verebiliyorlar. Bununla da zenginliklerini kat kat artırarak sömürü düzenlerini daha kalıcı hale getiriyorlar. Bu da her milletin kendi çabası ile kendi kuvvetini oluşturması gerektiğini gösteriyor.
Değerlendiren: Zehra Kaya