islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,5077
EURO
36,4331
ALTIN
2.962,75
BIST
9.144,47
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Az Bulutlu
9°C
Pazar Az Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
11°C

ÂHİRET’E İMAN

ÂHİRET’E İMAN
11 Ekim 2024 09:00
A+
A-

Ebedî kurtuluşun Allah’a iman ve sâlih amelden sonra yeterlilik koşullarından birisi de “Âhiret”e imandır. Âhiret, sınırlı bir yaşam olan dünya hayatının ölümle sona ermesinden sonra başlayıp ebedî olarak sürecek olan ikinci hayatın adıdır. Âhiret, Kur’ân’da en çok geçen –yaklaşık 110 yerde– kavramlardan birisidir ve kelime anlamıyla “sonra, sonradan gelen, daha sonra olacak olan” demektir. Aynı zamanda âhiret, insanın dünya hayatındaki fiillerinden sorguya çekileceği “hesap günü” anlamındadır. Bu kavramın içerisine “din günü, mahşer, haşir, kıyâmet, mizan, cennet, cehennem” gibi bu hesap gerçeğini hatırlatan terimler de girmektedir.

Âhiret, iman konusunun “olmazsa olmazlarından” biridir. Eğer insanın sonu sadece çürümüş bir kemik yığını olacaksa ve dünya ile sınırlıysa, o zaman her şey değerini yitirir ve hiçbir ilkenin/kuralın anlamı kalmaz. Böylece bu değerden yoksun olanlar bütün yaptıklarının dünyada kendilerine kâr kalacağı cesaretiyle yeryüzünde her türlü zulmü ve haksızlığı işlemekten kaçınmazlar. Zaten dünyanın bugün yaşadığı acı ve gözyaşı da hayatlarından âhiret inancını çıkarmışların ve bununla birlikte “adaleti/merhameti” kaybetmişlerin elinden meydana gelmektedir.

Kur’ân’da hem Mekkî hem de Medenî sûrelerde âhiret inancı sık sık tekrarlanmaktadır. Bu tekrarın; konunun önemini vurgulamak, sorumluluk duygusunu pekiştirmek, dünya ile âhiret arasındaki psikolojik mesafeyi kısaltarak inananların mâneviyatını yüceltmek ve hayatlarını ebedîleştirmek gibi hedeflere yönelik olduğunu söylemek mümkündür. Kur’ân’a göre dünya hayatı bir “oyun ve eğlence[1], “süs ve öğünüş[2], “mal, evlât ve nüfuz yarışı”dır. Sonuç itibariyle geçici bir faydalanış ve aldanış vesilesidir. Asıl hayat âhiret hayatıdır, huzur ve sükûn sadece ölümsüz âlemdedir.

Kur’ân, âhiret kelimesini karşıtı olan “ûlâ” yani “önceki, önce olan” kelimesi ile birlikte de kullanır. Âhiret-ûlâ ilişkisinde Kur’ân şu evrensel ilkeyi benimser: “Şu bir gerçek ki, âhiret senin için ûlâdan daha hayırlıdır.[3] Âhiret kavramı bir başka anlamıyla “içinde bulunduğumuz anın ardından gelen zaman ve içinde bulunduğumuz boyutun üstündeki boyut” demektir. Yine âhiret, mutlak anlamda “daha sonrası” şeklinde ifade edilebilir. Bulunduğumuz an ve boyut ne olursa olsun, onun bir sonrası ve üstü vardır. O halde âhirete iman, –en geniş anlamda– hayatın ve oluşun sürekliliğine, değişmenin kaçınılmazlığına imandır. Her an bir önceki âna göre âhirettir. İnsan bu âhiretler serisinden her birinin hesabını vermek durumundadır. Âhiret kavramıyla ortaya konulan idrak, Yaratıcı Kudret’in her an yeni bir oluş sergilediği ve dolayısıyla insanın, bir önceki hâlini noksan görmesi gerektiği gerçeğidir.

Âhirete iman aynı zamanda “gayb”a inanmanın da bir parçasıdır. Gayb, Kur’ân’da insanın kavrayış alanının ötesinde bulunan, onu aşan hakîkatin tüm safhalarını ifade etmek için kullanılır. Bu nedenle, bilimsel gözlemlerle ispatı veya reddi söz konusu olamaz; hatta genel kabul görmüş spekülatif düşünce kategorileri içinde bile yeterli biçimde kapsanamaz. Ancak asıl hakîkatin gözlemlenebilen çevreden çok daha fazlasını kapsadığına ikna olan bir kişi, Allah’a imana ve böylece hayatın bir anlamı ve gayesi olduğu inancına ulaşabilir. Gayba iman, bütün oluşlara ümit ve ufuk açan bir mânevî güçtür. Bu güç sayesinde insan, bilinenle yetinme çaresizliğinden kurtularak tekâmül yolunda yeni ve ileri merhalelere atılma mutluluğu yaşar.

Âhiretin başlangıç noktasını oluşturan ölüm de bir yok oluş değil, bir boyut değiştirme olayıdır. Bu nedenle âhirete iman ölümle her şeyin bittiğini düşünen, ölümü karanlığa ve hiçliğe geçiş olarak gören anlayışa yeni ufuklar açmaktadır. Başka bir ifade ile insan yok olmak için değil, üç boyutlu dünyaya sığmayan hasret ve arzularına yeni koşu alanları bulmak için bu dünyadan ayrılıyor. Ölüm, aynı zamanda Allah’tan gelen insanın yine Allah’a dönüşünün/kavuşmasının bir yolculuğudur. Âhiret, ayrılıkların sona erdiği, insanın merhametlilerin en merhametlisi olan Allah’ın huzuruna gittiği bir gerçekliktir.

Âhirette, her şeyden önce, geride bıraktığımız boyutun bir muhasebesi yapılacaktır. Dünya planında yaptığımız davranışlar, verilecek kitabımızla ağır ağır önümüze çıkacak ve yeni tekâmül aşamalarındaki durumumuz bu kayıtlar dikkate alınarak belirlenecektir. Kesin olan bir şey varsa o da, tekâmülün hiç aksamadan orada da devam edeceğidir. İnsanın âhiret âlemine geçtiğinde bir süre karışıklık ve uyumsuzluk dönemi yaşaması kaçınılmazdır. Bu durum; rûhun geçtiği yeni âleme intibak etmesi için kendini hazırlamasının getirdiği zorluklardan oluşur. Şüphesiz yaşayacağımız bu süreç, dünya planında ulaştığımız olgunluk/kemâl çizgisiyle uygunluk gösterecektir.

Âhiret hayatının varlığına inanmak, aynı zamanda adalet ilkesinin de bir gereğidir. Bu dünyada iyiler iyiliklerinin, kötüler ise kötülüklerinin karşılıklarını her zaman göremeyebilirler. Ancak âhirette herkes yaptıklarının karşılığını eksiksiz olarak görecek ve böylece adalet tam olarak gerçekleşecektir. Kur’ân bu konuyla ilgili şöyle söyler: “O gün her insan kazandığının karşılığını görür. O gün hiçbir haksızlık [yapılmaz]. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir![4]

Aslında âhirete imanın en büyük delili insanın kendisidir. Çünkü bu kadar üstün yeteneklere sahip olan bir varlığın yalnızca sınırlı bir ömür için varlık sahnesine çıkarılmış olması onun yaratılış amacıyla örtüşmemektedir. Çünkü insan başıboş ve amaçsız var edilmemiştir.[5] Âhirete hazırlık olan dünya hayatı insanın daha yüce makamlara ulaşmasını sağlayacak değerleri kazanmasının geçici bir durağından başka bir şey değildir. Kısaca âhirete iman, Allah’a güvenmenin ve yeryüzünde O’nun irâdesine uygun sâlih amel üretmenin yanında ebedî kurtuluşun zorunlu yeterlilik koşuludur.

NECMETTİN ŞAHİNLER

MİRATHABER.COM -YOUTUBE- 

YAZARIN DİĞER YAZILARINA ULAŞMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ 

 

[1] Ankebût/64.

[2] Hadîd/20.

[3] Duhâ/4: “Ve le’l-âhıratü hayrun leke mine’l-ûlâ.

[4] Mü’min/17.

[5] Kıyâmet/36.

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.