GİRİŞ
Ahlak hakkında çeşitli bilgileri vermeye çalışıyoruz. Aslında ahlak konusunda ne kadar konuşsak ve yazsak, yine de yeterli sayılmamaktadır. Çünkü ahlak konusunun insan hayatında son derece önemli bir yeri vardır. Güzel ahlak, insanların hayatına, yaşayışına, sosyal, siyasal ve psikolojik yapısına güzellik katmaktadır. Güzel ahlak, tüm kutsal kitapların hedef olarak seçtiği iyi, faydalı, yararlı bir yaşama tarzıdır. Güzel ahlak saygıdır, sevgidir, muhabbettir, güvendir. Her şeyde olduğu gibi, güzel ahlakta da çeşitli aşırılıklardan kaçınarak, orta yolu tutmak suretiyle mutedil ve ölçülü davranmak gerekir. Bu konuda dini kaynaklarda çeşitli bilgiler yer almaktadır.
KUR’AN-I KERİM’DEN AYETLER
Kur’an-ı Kerim’in çeşitli ayetlerinde aşırılıktan uzak durma, bilimsel, ölçülü, bilinçli ve akıllı hareket etme ile ilgili emir ve tavsiyeler yer almaktadır. Burada bu ayetlerden bazılarına yer vermek istiyoruz:
وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ اتَّبِعُوا مَا أَنزَلَ اللّهُ قَالُواْ بَلْ نَتَّبِعُ مَا أَلْفَيْنَا عَلَيْهِآبَاءنَا أَوَلَوْ كَانَ آبَاؤُهُمْ لاَ يَعْقِلُونَ شَيْئاً وَلاَ يَهْتَدُونَ
“Onlara, ‘Allah’ın indirdiklerine uyun’ denildiği zaman, onlar, ‘Hayır! Biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız’ derler. Peki ya ataları hiçbir şeye akıl erdiremeyen ve doğru yolu bulamayan kimseler ise de mi?”[1]
Bu ayette dile getirildiği gibi cehaletten, bilgisizlikten, taklitçilikten uzak durarak her konuda bilgiye dayalı, akla uyan, Allah’ın emir ve yasaklarına uygun düşen güzel ahlaka göre hareket etmek gerekir. Başka bazı ayetlerde de bu konuda şu bilgiler verilmektedir:
وَالَّذِينَ إِذَا أَنفَقُوالَمْ يُسْرِفُوا وَلَمْ يَقْتُرُوا وَكَانَ بَيْنَ ذَلِكَ قَوَاماً
“Onlar infak ettikleri zaman, ne israf ederler nede cimrilik ederler, ikisinin arasında bir yoku takip ederler.”[2]
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ كُونُواْ قَوَّامِينَ لِلّهِ شُهَدَاء بِالْقِسْطِ وَلاَ يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَآنُ قَوْمٍ عَلَى أَلاَّ تَعْدِلُواْ اعْدِلُواْ هُوَ أَقْرَبُ لِلتَّقْوَى وَاتَّقُواْ اللّهَ إِنَّ اللّهَ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ
“Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan kimseler, adaletle şahitlik edenler olun! Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletsizliğe sevk etmesin. Adaletli olun. Bu, takvaya daha yakındır ve Allah’tan sakının! Muhakkak ki Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.”[3]
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تُحَرِّمُواْ طَيِّبَاتِ مَا أَحَلَّ اللّهُ لَكُمْ وَلاَ تَعْتَدُواْ إِنَّ اللّهَلاَ يُحِبُّ الْمُعْتَدِينَ
“Ey İnananlar! Allah’ın size helal kıldığı temiz şeyleri haram kılmayın, hududu da aşmayın. Muhakkak ki Allah, haddi aşanları/aşırı gidenleri sevmez.”[4]
Bu ve benzeri ayetlerde haber verildiği gibi hiçbir konuda aşırı gitmemek gerekir. Allah’a inanan, aklı başında olan, güzel ahlak sahibi kişilerin daima mutedil ve ölçülü olması, hak, hukuk ve adaletten ayrılmaması gerekmektedir.
BİR HADİS
Hz. Muhammed’in (sav.) hayatını incelediğimiz zaman, ömür boyu aşırılıklardan uzak durduğunu, Kur’an-ı Kerim’in ilkelerine uygun bir şekilde hak, hukuk ve adalete uyarak yaşamış olduğunu okumaktayız. O, güzel yaşadığı gibi, güzel ve yararlı şeyleri söylemiştir. Onun bu konuda söylemiş olduğu bir hadisin manası şöyledir:
“Muhakkak ki din kolaylıktır. Dini aşmak isteyen kimse, ona yenik düşer. O halde orta yolu tutunuz. Müjdeleyiniz, kolaylaştırınız. Sabah, akşam, gece dua ediniz. Allah’tan yardım dileyiniz!”[5]
SONUÇ
Yaratılış gereği, insanların yapısı iyiliğe, güzelliğe, hak ve adalete yatkın ulunmaktadır. Ancak bunun karşısında amansız bir düşman olan nefis duygusu, hırs, menfaat ve benzeri olumsuz duygular vardır. Bu nedenle tarih boyunca Yüce Allah insanları güzel ahlaka, hak, hukuk ve adalet ölçüsüyle hareket etmeye yönlendirmek için peygamberler göndermiş, kutsal kitaplar indirmiştir. Daime felsefeciler, bilim insanları, düşünürler, bu ve benzeri konularda insanları uyarmış, aşırılıklardan uzak durmalarını emir ve tavsiyelerde bulunmuşlar.
Herkese selam, saygı ve hürmetler.
Prof. Dr. Nurettin Turgay
Anahtar Kelimeler: Ahlak, ölçü, aşırılık, bilgi, ilim.
[1] el-Bakara 2/170.
[2] el-Furkan 25/67.
[3] el-Mâide 5/8.
[4] el-Maide 5/87.
[5] Buhârî, iman, 29; Nesâî, iman, 28; İbn Hanbel, V, 69.