Abdest alıp almadığına değil…Hakka, hukuka riayet edip etmediğine bakılır.
Cumaya gidip gitmediğine değil…Halka gidip gitmediğine bakılır.
Ahmet Hakan’a Bütünüyle
Reddiye
Çoğu zaman ilginç tespitlerde bulunan ama
bazen de bir konunun önemine vurgu yapayım derken itidali kaybeden ve bizleri
şaşırtan Ahmet Hakan kardeşimiz, bu
sefer de bir “ideal” siyasetçi profili çizerken, ehliyetine, liyakatine,
vizyonerliğine, dürüstlüğüne, hakperestliğine ve toplumculuğuna işaret ederken,
bir Müslüman idarecide aynı zamanda bulunması gereken diğer manevî/ahlâkî
hasletleri görmezden gelmesi ve hatta küçümseyici bir yaklaşımla bunları adeta
gereksiz görmesi beni şahsen üzdü. Buradan tashih maksatlı olarak Ahmet Hakan’a ve okuyucularına MÜSLÜMAN
bir siyasetçide olması gereken vasıfları bir bütünlük içinde hatırlatma
ihtiyacı duymaktayım. Şöyle ki:
Bir siyasetçinin ehliyetine ne kadar bakılırsa ORUÇ tutup tutmadığına da o kadar bakılır. Çünkü Allah rızası için oruç tutan bir siyasetçi, açların hâlini daha iyi idrak edebileceği için, halkına sosyal duyarlılık gösterir ve yoksullara şefkat göstermenin ötesinde onları kamusal sosyal koruma kapsamına alır. Orucun sağladığı takva ile toplumun fertleri arasındaki sosyal mesafeler azalır ve manevî bağlar kuvvetlenir.
Bir siyasetçinin liyakat sahibi olması ne kadar önemli ise namaz kılması hatta cemaat ile namaz kılması da o kadar önemlidir. Namaz, kişiyi Allah’a yaklaştıran bireysel farz niteliğinde bir ibadettir ama daha çok cemaatle kılınması tavsiye edilmiştir. “Cemaatle kılınan namazın sevabı yalnız başına kılınan namazdan 27 derece daha faziletlidir.” (Nevevi, II: 386.). Bu hadis, fazlasıyla idareciler için de geçerlidir. Kaldı ki bir siyasetçi, cami cemaatin dertlerini de bu vesile ilk elden dinlemiş olur.
Siyasetçinin ortaya koyduğu projelere ve vizyona bakılır. Ama içki içip içmemesine bakılmazmış? Bu nasıl bir kıyaslama böyle. Aman Allah’ım. İçki içen bir idareciye ben nasıl güvenebilirim? Kur`an-ı Kerîm içkiyi açıkça yasaklamış, haram olduğunu bildirmiş ve “şeytanın işlerinden bir pisliktir” (el-Mâide: 90) demişken, ben nasıl olur da şeytanın pis işleriyle haşir neşir olmuş bir siyasetçinin vizyonuna ve projelerine güvenebilirim? Hangi bayan sekreter, bir alkollü idarecinin cinsel sarkıntılarından emin olabilir ki?
Bir siyasetçinin yalan söyleyip söylemediğine elbette bakılır. Ama dürüst bir siyasetçinin riyadan uzak Kur’an okuması veya Yasin’i ezberden okuması da güzel bir haslet değil midir? Her iki hasletin bir siyasetçide bulunması, güven telkin edici değil midir? Bendeniz şahsen bir siyasetçinin idaresi altına olan bir mevtanın cenaze namazına katılmasını, cenazeyi kabristana kadar taşımasını ve orada sevabını meyyitin ruhuna hediye etmek maksatlı olarak Allah rızası için Yasin’i okumasını takdirle karşılarım ve hatta samimiyetine binaen imrenirim.
Bir siyasetçinin hakka, hukuka riayet edip etmediğine mutlaka bakmalıyız. Peki bütün gün boyunca abdestli olmasında ne gibi bir sakınca var? Allah katında kişinin manevî derecesini artıran abdest, sahibini de hak ve hukuka riayet etmesini daha çok sağlamaz mı? Bendeniz şahsen abdestsiz dolaşan bir siyasetçiden ziyade abdestli olan bir siyasetçiye daha çok güvenirim.
Ahmet Hakan en son olarak ne mi buyurmuş? Siyasetçinin cumaya gidip gitmediğine değil de halka gidip gitmediğine bakılırmış. Vay vay. Amma da büyük bir vecize ha. Cuma cemaati halk değil mi efendi? Kaldı ki Cuma namazı, herkes için farzdır. Cuma namazı, en çok sosyal boyutu olan bir ibadettir. Cuma namazında Müslümanlar topluca bir araya gelmekle ayrıca sosyal iletişim kurar. Cemaat duyarlılığı sayesinde Müslümanlar, birbirlerinin sevinç ve kederlerini paylaşır. Siyasetçi de onların dertlerini dinler ve çare üretir. Devlet-millet kaynaşmasının en güzel örneği, camide olur. Asr-ı saadette Cuma namazını aynı zamanda bir siyasî lider olan Peygamberimiz kıldırmıştır.. Ondan sonra da merkezde halifeler, taşrada ise oranın en ehil idarecileri Cuma namazını kıldırmıştır. Öyle ise bir siyasetçinin Cuma namazına katılmasını yadırgamak bir yana onun (varsa eğer bir üst otoriteden yetkilendirilerek) Cuma namazını kıldırması dahî beklenir.
Ezcümle
Ahmet Hakan’ın çok yanıltıcı
açıklamalarını düzelttikten sonra isterseniz şimdi de Osmanlı devlet adamı olan
Ahmet Vefik Paşa’nın (1823-1891)
ideal bir siyasetçide olması gereken vasıfları bir öğrenelim:
Muteber olmalı: Sözü geçen, itibar edilen bir şahsiyet olmalı.
Mutedil olmalı: Söz ve davranışlarında itidalli yani ölçülü olmalı.
Murtezim olmalı: Azimli ve gayretli olmadır.
Mutlif olmalı: Eksiklikleri telafi edici ve bağışlayabilme özelliklerine sahip olmalı.