Geçtiğimiz hafta büyük bir katılımla Saraçhane’de büyük aile buluşması gerçekleştirildi. Çok güzel görüntülerle hiçbir provokasyon olmadan halkımız meydanda kardeşçe bir söylem etrafında toplandı. Başı kapalı yahut açık, sağcı veyahut solcu ayrım gözetmeksizin her kesimden insanlar oradaydı ve orada bulunanlar ailenin önemine dair açıklamalarda bulundular.
Aile meselesi asırlarca milletimizin temel yapı taşı olmasının yanı sıra halkımızın dirlik ve birlik sebebidir. Bu güzel kurumu birtakım provokatörler suistimal etmeye, sosyal medyada alaya almaya kalktı. Hatta film ve dizi sektörü yıllardır alıyor ama kimse oralı olmuyor desek yeridir. Fakat dikkat çeken anarşist bazı kimselerin açıklamalarıydı; onlara göre töre cinayetleri olurken halk susuyormuş da böyle şeylerle yalan yere kendini kandırıyormuş. Gerçekte durum onların anlattığı gibi değil. Aile meselesi Türk Milletinin mağdur olduğu bir konudur. Meydanda da görüldüğü üzere bu konunun üzerini örtmeye ne siyasilerin ne sanatçıların ne de provokatörlerin gücü yetmektedir.
Özgürlük kavramına ve hatta onunla ilişkili olarak sürdürülen örtülü bozgunculuğa bu millet uzun süre sabırla bekleyerek karşılık vermedi, ancak iş o raddeye geldi ki artık huzuru kalmayan ailelerin çoğaldığı bu toplumda, gençlerin boşluğa, suça, bağımlılığa ve intihara düşmesine karşı ortak bir mesaj vermek gerekti. Gençler için yegâne hayat amacı ve hemen her sosyal derde panzehir olacak aile kurumunun hakkıyla savunulması gereği ortaya çıktı. Elbette bu sürece de kolay gelinmedi. Zira aile karşıtlığı ters dalga operasyonlarıyla yıkılmak istendi. Bunun için çok şey yazabiliriz ancak bunlar ne buraya sığar ne de meseleyi açmanın şu an artı bir getirisi bulunmaktadır. O sebeple işi özetlemeye çalışacağım.
Sormamız gereken ilk soru “Aileden ne istiyorlar?” sorusudur. Diğer yanda robotlarla evlilik ve hatta tek aile sloganları neyi amaçlıyor? Bir başka mesele ise halka ezberletilen “Birey kavramı ve dünya vatandaşlığı sanıldığı kadar masum mudur?” İtirazıdır.
Çok uzun zamandır beşinci kol faaliyeti olarak gençleri farklı şeylere yönlendirmeye çalışanlar ve birilerinin çarpıtılan ve saptırılan aşırı hakları üzerinden erkeği ve aileyi hedef konumuna getirenler strateji değiştirdiler. Şu anda bu gruplar aşırı sloganlarla dolu pankartlar ve küfür ve hakaret içeren metinler yerine daha makul söylemlerle halkın karşısına çıkıyorlar. Gerçekte toplumsal ayrılıkçılık tohumu eken ve aşırı görüşler sahibi olan birtakım gruplar “biz aslında cinayetleri durdurmak istiyoruz” diyor. Halbuki çözüm önerisi olarak ortaya attıkları şeyler tam tersine cinayetlerin sebebi iken bunu yapıyorlar. Onlara göre kadın erkeğe nazaran bazı ayrıcalıklara sahip olmalıymış ve namus gibi şeyler tabu imiş. Aile kurmak yerine kariyer yapmak daha önemliymiş. Bunlar rakip ve düşman gösterdikleri erkek cinsi ile yıkmaya çalıştıkları aileye örtülü saldırılardır. Kadınların önünü açın sloganları ile aileyi bir hapishane gibi tasvir edenler de aynı kimseler.
Son söz olarak rahmetli Oktay Sinanoğlu’nun bir ifadesini yazmak istedim; “Bir millet her nesilde yeniden doğar.” demişti. Aile kurumunu ayakta tutamayan milletler tarih sahnesinden çekilirler ve yok olurlar.