En son söyleyeceğimi en başta söyleyeyim, her konuda olduğu gibi, mutlu bir ailenin oluşması için de, fabrika ayarlarına, fıtrata uygun davranışlara dönmek gerek.
Sahibimiz, yaratıcımız, bizi bizden iyi bilen Rabbimiz ne diyor İsra Suresi 21. ayetinde “Huzur bulmanız için birbirinize eşler yarattım.” Eşlerin oluşturduğu kuruma aile denir. Huzurun sağlanması, soyun devam etmesi için aile, olmazsa olmaz. Kurulan ailenin pekişmesi, daim olması, mutlulukla sürmesinin formülü de verilmiş 21. ayetin devamında “Sevgi ve merhametle davranın.”
Aile kurulurken, daha sonra çıkacak sorunlar için baştan önlemler alınır. Boşanma durumunda kadının mağdur olmaması için, nikâhın şartlarından birisi olarak mehrin, erkek tarafından verilmesi istenir. (Nisa,4/4) Mehir, günün şartlarına ve rızaya uygun bir ölçüde olur. Mehir veremeyecek, ekonomik sebeplerle istediği halde evlenemeyecekler için, yakınlara, topluma ve devlete sorumluluk yüklenmiş “Evlendirin” (Nur,24/32) denmiş.
Evlilikte sorunlar çıkıp, geçimsizlik başladığında, yine yakınlar “Her iki tarafın büyükleri, arayı düzeltmeye çalışsın” (Nisa,4/35) diye sorumlu tutulmuş.
Olmadı, boşanmak evliliğin devamından daha hayırlı görüldü, o zaman “Güzellikle boşanın.” (Bakara,2/229) buyruğuna uyulur.
Eşlerin yaratılması, evlenip ailenin kurulması, doğacak çocuklarla neslin devamı fıtratın gereği.
Aileyi kurmak, onu sevgi ve merhametle güzelleştirmek, herkesin ve de devletlerin birinci görevi.
Çok şükür bu güzellikler ülkemizde bolca var, fakat pek görünmüyor. Daha çok bütün toplumun vicdanını sızlatan çirkinliklere ve acılara tanık oluyoruz. Bu çirkinlikler, eski zamanlara göre çoğaldı. Düşünüyorum da, 50 yıl öncesinde ne yakın, ne de uzak çevremden bir boşanma olayı hatırlamıyorum. Şimdi onlarca. Ülke çapında ise yüz binlerce.
Yine 50 yıl önce, tüfekle ve bıçakla yaralanmalar olurdu, fakat bunların sebebi çoğunlukla iş kazalarıydı. Bugün, boşanmış veya boşanacak koca, yıllarca birlikte yaşadığı eşini, elindeki bıçakla sokak ortasında delik deşik ediyor. Sonra da “Paşa paşa gider yatarım.” diyor. Ey katil! “Haksız yere bir kişiyi öldürmenin cezası ölümdür.” (Bakara,2/178) Bunun uygulanacağını bilsen, yine de o cana kıyar mıydın?
Eskiden, işinden dönecek baba sabırsızlıkla beklenir, sofradaki beraberlik ve sohbet, yemekleri daha lezzetli kılardı. “Ellerine sağlık hanım, kesene bereket bey” iltifatları, çocuklara emeğin, kazancın ve nezaketin önemini belletirdi. Bugün, aileler pazar günleri bile bir araya zor gelebiliyor.
Daha onlarca sorunumuz var. Bu sorunların en büyük sebebi fabrika ayarlarından uzaklaşmak, fıtrata aykırı davranışlarda bulunmaktan kaynaklanıyor.
Daha en başta, aileyi kurarken yanlış adımlar atıyoruz. Kızı ve erkeği değerli kılan, onun terbiyesi, huyu – suyu, ahlâkı, kişiliği, sevgisi, saygısı, merhameti, soyu-sopu, cesareti, adil oluşu, cömertliği ve çeşitli güzel maharetleridir. Eskiden, Bu hasletlerden/özelliklerden hangisini, ne kadar taşıyor diye, sorup soruşturulurdu. “Anasına bak, kızını al” derken, aileden aldığı davranışlar önemsenirdi. Damat adayına “Ne iş yapıyorsun?” sorusundan önce “Kimlerdensin?” denirdi.
Ailenin kuruluş aşamasında ölçülü davranmıyoruz. Bir zamanlar, ebeveynler “İlla benim dediğim olacak” derdi, yanlış. Bugün “Hayat benim, seçim benim, kim ne karışır?” durumuna geldik, bu daha da yanlış. Kız ve erkek birbirini beğenecek, fakat büyükler de onların yanlış karar vermemesi için yardımcı olacak. İşler, her iki tarafta istişareyle yürüyecek. Kimse bir şeyler gizlemeyecek. Ev, kat, makam, güzellik, para pul birinci öncelik olmayacak. Kızda da, erkekte de iyi bir kişilik aranacak.
Ne demiş atalarımız “parayla saadet olmaz.” Olmadığına her gün şahit oluyoruz.
Yanlış evlilikler, kısa sürede geçimsizliklere dönüşüyor. Eşlerin sevgiden, merhametten haberi yok. Aile büyükleri zaten hesaba katılmıyor. Bir de boşanma sırasında hakka hukuka sığmayan nafaka meseleleri ortaya çıkıyor. Ayıkla pirincin taşını.
Çocuk varsa, “Senindi, benimdi” kavgaları başlıyor. Boşanan aile çocuklarının durumu içler acısı.
Varlıklı aile çocuklarının okuduğu özel okulda öğretmenlik yapan bir arkadaşım, öğrencilerin çok sorunlu olduğunu; eskiden olsa okuldan atılacak suçlar işlediklerini; biraz dertlerini dinleyip yakınlık gösterince, birçoğunun boynuna sarılıp ağladığını; onlara çok acıdığını, durumlarına üzüldüğünü, fakat elinden pek de bir şey gelmediğini, çünkü 20 kişilik sınıfta 16 öğrencinin ya ailesi boşanmış ya da anne-babasının ayrı yaşadığını, bu durumun her şeyi açıkladığını söyledi. Huzursuz bir ailede büyüyen çocukların evliliklerini düşünün artık.
Buradan, aileyi korumakla görevli Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına sesleniyorum!
Bir an önce uyanın, kendinize gelin! Aile kurumunu yıkanların peşinden gitmeyin! Var olan sorunların çözümünü onlarda aramayın. Sizin yöneldiğiniz Batı, batıyor. Onlar aileyi ortadan kaldırmaya çalışıyor. Fıtrata ters uygulamaları, meclislerinden çıkardıkları yasalarla hayata geçiriyor. Birçok ülke parlamentosu, erkekle erkeğin evliliğine izin veriyor. Bir kadın başbakan, lezbiyen olduğunu gizlemiyor ve bu durum hiç yadırganmıyor. Onlar aileden çok eşcinsellerin hak ve hukuklarıyla ilgileniyor. Bu konuda kimseye laf söyletmiyor. Bazı ülkelerde doğan çocukların yarıdan fazlasının babası belli değil. Allah insanı kadın ve erkek olarak yaratmış. Bunlar ortaya çıkardıkları üçüncü cinsiyeti dünyaya hoş göstermeye çalışıyor.
Yapmayın, etmeyin! Sizler böyle ülkelerin peşinden nasıl gidersiniz? Cinsiyet eşitliği adı altında işlenen rezilliklere nasıl göz yumarsınız, hatta uygulamak istersiniz?
RTÜK, senin yetkin hangi alanları kapsıyor? Çocukları, gençliği, gelecek nesilleri korumak senin görevlerin arasında yok mu? Yıllardır dizilerde ve bazı filmlerde, bir üçüncü cinsiyet durmadan gündeme getiriliyor, sempatik gösterilip meşrulaştırılıyor. Bu sizi hiç mi rahatsız etmiyor?
Özetlersek,
1-En başta söyledim, fabrika ayarlarına dönüp fıtrata uygun davranacağız. Sorunları, temelden başlayıp çözmeye bakacağız. Sinekleri öldürmeyi değil, onu üreten bataklığı kurutmaya çalışacağız.
2-Çocuklarımızı ve gençlerimizi haz hız peşinde koşan, bencil, sadece test çözen bir robot gibi yetiştirmeyeceğiz. Önceliği, iyi bir insan olmalarına vereceğiz.
3-İyi bir evliliğe başlamak için, devlet de yardımcı olacak. Okullarda ders konulabilir. İlgili bakanlıklar çeşitli kurslar açabilir. Televizyonlarda, aile facialarından sonra değil, bu faciaların gerçekleşmemesi için eğitici programlar yapılabilir. Hep çirkin örnekler değil, güzellikler gösterilebilir.
4-Aile büyükleri, sorunların çözümü için her zaman devreye girmeli, girebilmeli.
5-Huzursuzluk çözülemiyorsa, inat edilmemeli, boşanma yolu seçilmeli ve güzellikle sonuçlandırılmalı.
Unutmayalım, ailenin huzuru, toplumun huzurudur.
Mustafa GÜL
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi