AKIL DÜZEN SAĞLAMAYA YETMİYOR

Her meselenin çözümünü akla ihale etmek, çözümsüzlük girdabına kapılmaktan başka bir teşebbüs değildir. Çünkü insan akla emanettir, akıl da, insan da muvakkattir. Ruhtan kopuk akıl da, insan da negatif yüktür. Bu formülde insan da, aklı da daha etken bir iradeye muhtaçtır. Bu, daha etken irade hesaba katılmazsa akıl da, insan da birbirlerinden kopuktur.

Dünya bu kopukluk hercümercinde debelenip durmaktadır. Bu yüzden de tabii afetler, sosyal çalkantılar ve haksız muameleler birbirini kovalayıp devleşmektedir. Felsefi bir havaya girmeden ve günlük politikaya saplanmadan reel düzeyde konuya açıklık kazandırmak en uygunu olanıdır. Bunu net anlamak için dünyada üç büyük kuruluşu biraz irdelemek yeterli olacaktır. Birleşmiş Milletler Kurulu, NATO, İslam Ülkeleri Konferansı birer acı tablodur.

Yüz doksan ülkenin en yetkilileri toplanıyorlar, bir küçük devletin uğradığı zûlüm ve haksızlığı önleyecek bir tedbir alamadan dağılıyorlar. Bir karar alınsa bile bunu, yüz doksan ülkenin beş tanesinden, biri, kararı veto etse, bütün dünya bir anda mat oluyor. Toplantıya katılan heyetlerin harcamaları halkların beklentileri sıfırlanıyor. Yüz doksan ülkenin heyetleri hiçbir şey olmamış gibi kuzu kuzu evlerine dönüyorlar. Daha sonraları toplantıya çağrılıyorlar yine  gidiyorlar!? Fasit dairede dolaşıp duruyorlar. Bunca devletin tüm yetkilileri bocalıyor.

NATO ise daha acayip, daha çılgın ve daha iğrenç bir politika içinde ortaklarını iğrendiriyor. Hele öncü ortak durumunda olan ABD inadına, altına imza attığı taahhütlerini hatırlamadan kalleşliğini sergiliyor! Bu haliyle yetinmiyor ve “dünya mahallesinin kabadayısı benim” deyip tutturuyor. Dostluk ve ortaklık kurallarını yok sayarak karşılıksız basıp dünya piyasasına sunduğu parası ile dostlarını yıldırma taktiği uyguluyor. Kore’de binlerce evladını ortaklık uğruna yardımına gönderen Türkiye’ye karşı teröristleri destekleyerek düşmanca saldırılarını sürdürüyor. Ekonomik yaptırımlar uygulayarak dostunu köşeye sıkıştırmaya kalkışıyor. Bunları anlamak mümkündür. Çünkü “domuzdan post, gâvurdan dost olmaz!”

Tamam, bunları anladık da ya şu İslam ülkeleri konferansını ya da tüm İslam ülkeleri liderlerinin yaptıklarını nasıl anlayalım? İslam ülkelerinin halklarını töhmet altında bırakmak doğru değildir. Lider ve yöneticilerin hele Suudi hükümetinin “kraldan çok kralcı” olma uğruna çabalamaları düşünülünce anlaşılmaz bir tablo ortaya çıkıyor. Şimdi burada toparlayalım, tekrar değerleme yapalım. Dünyamızda bunca kurul ve yapılanmada olan insanlara deli demek mümkün müdür? Elbette böyle bir iddia doğru olamaz. Doğru olamaz olmamasına da yaptıklarının akılla ilgisini araştırsak sonuç müsbet mi çıkacaktır?

İslam’ın âmir hükmü; Müslümanlar, insan ile ilgili her tür hayra öncü olacak, iyilik üzerinde bir düzenin yönetimini üstlenecek ve her tür haksızlık, kötü ve kötülükten insanları koruyup kollayacak, lider kadro ile hükümran olacaktır. Bu kadro, insin, cinnin peygamberi Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in halifesi olacaktır. Bütün müminler kardeşlik ruhu çerçevesinde dünya İslam birliğini ve liderliğini üstlenecekler. Bunu yapmadıkları takdirde daima tefrika ve zillete maruz kalacaklardır.

Çünkü lidersiz bir toplum, ipliği çürümüş tesbih gibidir. Başsız beden verimsiz toprak yığınıdır. Çürürmüş iplik, tesbih tanelerini tutmaz, artık taneler birer boncuktur, tesbih değildir. Hem o beden ölüdür. Ondan hayat alametleri beklenmez. Zaten hiçbir tutarlı tarafı kalmaz. Şimdi tam burada tarafsız sorgulamamızı yapalım. Başta İslam konferansı temsilcilerinin, NATO yetkililerinin ve Birleşmiş Milletler kurulu seçkin üyelerinin çözüm üretemedikleri için akılsız olmaları söz konusu olsa, elbette herkes itiraz edecektir. Ya da hepsi akıllıdır dense, neden bunca aklı başında hem de diplomat, çözüm üretemiyor? Hani rasyonalizmi savunan ve aklı tanrılaştıran ve buna taraftar olan taraftarlar nerelerdesiniz? Aklı bu kadar çaresizliğinden kurtarın! Aklı bu kadar yetersizliğinden temyize çıkarın. Onu böylesi başarısızlık çukuruna terk etmeyin. Haydi, onun için, evet onun için bir fedakârlıkta bulunun!

Şimdi biz kendimizi sorgulayalım. Allah ile aramız açılmış, birçokları kendi yollarını seçmiş, aramızda tefrika yayılmış ve tevhid ruhu kaybolmuş! Amma kaybeden biz olmuşuz.

Akıldan ne kadar yararlandığımızı düşünmeliyiz? Esselamu aleykum.

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Recent Posts

  • Gündem

Uluslararası Ceza Mahkemesi, Netanyahu ve Gallant İçin Yakalama Kararı Çıkardı!

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…

7 saat ago
  • Gündem

KUR’ÂN ARAŞTIRICISIYDI BEL’AM MI OLDU!

Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…

8 saat ago
  • Gündem

YALNIZCA VE SADECE MİLLETİMİZİN ASKERLERİNE MUHTACIZ

Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…

12 saat ago
  • Gündem

İBB Meclisi’nde İstanbul’da Suya Her Ay Zam Yapılacak

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…

12 saat ago
  • Gündem

Marmara’da Lodos: Deniz Ulaşımı Olumsuz Etkilendi

İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…

14 saat ago
  • Makale

Evrensel Bir Kişilik Profili: Ebu Leheb ve Karısı (1)

Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…

14 saat ago