Rabbimizin Kur’an ile hitap ettiği hedef kitle ve muhatabı kim? Şüphesiz insan. İnsan ama özgür ve akıllı insan. Niçin özgür ve akıllı insan? İnsan muhatabı olduğu ilâhî mesajı/Kur’an’ı, peşinen kendisine, önceden verilen akıl ve akleden kalbiyle anlayacak, idrak edecek, içselleştirecek, lutfedilmiş özgür iradesiyle de eyleme, ameli salihe, ibadete ve hayata dönüştürecek. Bu hiyerarşi gösteriyor ki, akıl, irade, akleden kalp/vicdan insana doğuşta peşinen verilmiştir. Yani lutfedeceği ilâhî mesajı anlayacak, onaylayacak ve hayata dönüştürecek alt yapı hazır, hazır. Yeterki insan ilgi ve merak duysun. Kaldı ki insanın, bilmeme, öğrenmeme gibi bir mazereti veya tercihi de yok dinen. Yani insan dinini, yâ sahibinden/Hz. Allah’tan ve O’nun mesajı
Kur’an’dan alacak, anlayarak öğrenecek ve hayatına taşıyacak. Ya da ana-baba başta olmak üzere bir başkasından alarak aynen taklit edecek. Oysa başkalarından alınarak taklit edilen dinin adına iman değil; inanç denir. İnanç ise bizim dışımızda başkasının fikridir, dizaynıdır veya ideolojisidir. Dolayısı ile inanç bir başkasını taklittir. Alternatif bilgi bilinç ve ilim sahibi olmadıkları için inanç sahipleri, inançlarını bir türlü değiştiremezler. Halbuki başkasından edinilen doğrudan, kendi kazandığın yanlış daha evladır. Eninde sonunda bu yanlışını sorgulama, araştırma, okuma ve öğrenme sonucunda mutlaka terkedecek ve doğruyu bulacaktır. İşte doğru bilgiye dayanan bu inancın adı imandır. Bu imanın/İslâmın orijinal tüm ilkelerini, değerlerini Rabbimiz kitabı Kur’an’la göndermiştir. Kur’an’ın muhatabı da direkt insanın aklıdır.
Allah Rasûlünün beyanı ile “Kişinin hayat direği/dayanağı, dini aklıdır. Aklı olmayanın, dini de olmaz.” قوام المرء/دين المرء عقله، ومن لا عقل له لا دين له (Şuabu’l-Îmân,6/35, hn.4323)
Aklı ihmal ettiğimizde, aktif kullanmadığımızda biz, Kur’an’ın muhatabı olamayız. Çünkü insanı mükellef kılan, sorumlu tutan tamamen aklıdır. Aklı olan ve onu aktif kullanan dinin emirlerini anlayabilir ve hayatına taşıyabilir. Çünkü doğruyu anlama ve onaylama mercii insanda akıldır. Aklın onayladığı, imana dönüşür. Kalb/vicdan, bu imana bir heyecan ve hareket katarak eyleme, ibadete ve salih amele dönüştürür.
Fakat aklı dışlamakla insan, Kur’an’ın muhataplığını ve dinin temelini imha etmiş, din namına hiçbir şey bırakmamıştır.
“Allah, aklını kullanmayanların üstüne inançsızlık pisliğini boca eder.”(Yunus,10/100)
Akıl ile Kur’an asla çatışmaz. Zira Kur’an aklın yerine geçse insan bir daha hiç mükellef olamaz, sorumlu tutulamazdı. Bilakis Kur’an, aklı terbiye etmeye değil; yardımcı olmaya, yol-yordam göstermeye, rehberliğe gelmiştir.
Akıl ve Kur’an, Allah’ın iki muhteşem vahyi; Akıl fıtrî/doğuştan vahiy. Kur’an, vahyi metluv/ okunan vahiy. Hadi gel de söyle bakalım; hangisini diğerinden ayırabiliriz? sözün Özü tek kelimeyle; “AKIL İÇTEKİ KUR’AN. KUR’AN DIŞTAKİ AKIL.”
NURİ ÇALIŞKAN
MİRATHABER.COM -YOUTUBE-
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…
Önceki yazımızda Yûsuf 12/76 ayetini kısmen ele almıştık. Bu yazımızda ise ayetin ele almadığımız yönleri…
Eksikleri Varsa da Doğruya Yakın Bir Görüş Mirat Haber olarak, İslam'a aykırı olmadığı müddetçe, her…