islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,7367
EURO
36,5541
ALTIN
2.951,51
BIST
9.827,23
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
11°C
İstanbul
11°C
Hafif Yağmurlu
Çarşamba Hafif Yağmurlu
12°C
Perşembe Çok Bulutlu
14°C
Cuma Az Bulutlu
14°C
Cumartesi Az Bulutlu
16°C

Akıl Nasıl Doğru Düşünebilir? (1)

Akıl Nasıl Doğru Düşünebilir? (1)

İdrak etme, anlama ve kavrama manalarına gelen akıl, gözlemleyerek, düşünerek, tefekkür ederek, mukayese yaparak, hayal ederek, eğitim alarak veya nasihat dinleyerek, iyiyi kötüden, güzeli çirkinden ayırt edebilen zihnî kabiliyetlerin bütünüdür. Arapça “ikal”, yani “bağlamak” kökünden gelen akıl, soyut-somut şeylerle mantıkî, doğru, isabetli ve kabul edilebilir şeyleri idrak edebilen ilahî ve nuranî bir cevherdir. Kur’ân-ı Kerim’de 70 kadar âyette akletmekten ve akıl sahiplerinden bahsedilmektedir. Sık sık tekrar edilen âyetlerden biri de “niçin düşünmüyor, aklınızı kullanmıyorsunuz? mealindeki âyetlerir.

Manevî yaklaşımla aklın doğru düşünebilmesi için, kalbin de akletmesi (düşünmesi) gerekir. Dolayısıyla doğru düşünebilmenin (aklî-fikrî faaliyetlerin) kaynağı, ruhtur. Manevî kalpten gelen ışıklar, aklı aydınlatıp, hürleştirir. Sıhhatli bir şekilde aklı kullanabilmenin tek yolu, nefsaniyetten arınıp, kalp ile düşünebilmektir. Akıl-kalp dengesi ile tefekkür daha sağlıklı sonuçlar vermektedir.

Akl-ı Selîm

Aklın, fıtrat, ruh istikametinde tekâmül etmesine akl-ı selîm de denir. Akl-ı selîm, ahlâkî irade ile nefsi, zaaflardan kurtardıktan sonra elde edilen hür akıldır. Bu akılla insan, doğruyu, hak ve hakikati bulur. Akıl, nefs-i emmarenin etkisi altında kalmadığı sürece, ruhun vesayetinde idrakî (bilişsel) boyutuyla tekâmül eder ve insana hakikati ve bütün manevî güzellikleri gösterir.

“İyi bir akla sahip olmak yeterli değildir. Asıl olan onu, iyi kullanmaktır” diyen René Descartes da aklın kendi başına bir şey ifade etmediğini, önemli olan onu manevî kaynaklarla desteklemek olduğunu söylemektedir. Son Peygamberimiz ise, “İnsanların Allah’a yakınlıkları ancak akılları kadardır” sözü de manevî kalbin destek verdiği, tefekkür ve tezekküre sevk ettiği ve Allah’a yaklaştırdığı akla işarettir.

İmam-ı Gazali’nin yaklaşımına göre akıl noktasında bir insana aklî (kalbî) mekanizmalarının gelişimine dönük olarak iki latife-i rabbaniye verilmiştir:

1.) Aklı-ı meâş: Dünyayı (maddî âlemi) idrak ve onu iyi kavrama hâli.

2.) Aklı-ı meâd: Allah’ın müsaade ettiği nispette öteleri (gaybi, metafizik âlemi, ahireti) belirli bir dereceye kadar manen (kalben) görme veya anlama aklı ve idraki.

Klâsik eserlerde maneviyat odaklı akıl, genelde üç kısımda incelenmektedir:

1.) Fıtrî Akıl: Hemen hemen her normal insanda var olan, söylenen sözleri anlayan, iyiyi, kötüden ayırabilen, meseleleri anlayan ve idrak edebilen akıldır. Bu akıl, ruhun lisanı ve ilâhî tekliflerin de muhatabıdır.

2.) Akl-ı Hüccet: Tefekküre açık olan akıldır. Ruhun inkişafı ile ortaya çıkan, kendini idrak eden, ilâhî emir ve yasaklardaki esprinin ve mananın yanında dünyevî ve uhrevî maslahatları kavrayan akıl, ham düşünceleri daha ileri bir boyuta taşır. Fıtrî akıl, ruhun basit bir nuru almasına karşılık, bu seviyeye ulaşmış akıl, ruhun inkişaf etmiş bir ışığıdır.

3.) Aklü’t Tecrübe: Tekvinî (yaratılışla ilgili) emirleri okuyan, teşriî (İslâmî hükümlerle ilgili) disiplinleri kavrayan, okuduklarını sürekli terkip (sentez) ve tahlile (incelemeye) tâbi tutarak, ilim ve din (iman-maneviyat) yolunda ilerleyen akıldır (Marifetullah).

Ezcümle

Hangi mertebede olursa olsun akıl, ilâhî ilmin bir nuru ve ziyası bulunması açısından hem kendini, hem de kısmen de olsa bütün eşya ve hâdiseleri idrak edecek mahiyette aziz bir cevherdir. Diğer yandan akıl veya bilim (pozitif düşünce), bilgi elde etmenin tek yolu olmamakla birlikte bilim ve düşünce dünyasındaki yerleri de inkâr edilemez. Akletmek, yani eşya ve olaylar arasında ilgi kurmak, aslında akla teslim olmanın değil, kalbî düşünmenin ve varlığı anlama çabasının adıdır.

Prof. Dr. Ali SEYYAR

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.