Allah Teâlâ İnsan dışındaki tüm varlığa ve eşyaya statik/değişmez, sabit bir yasa koymuştur. (Güneş, ay, yıldızlar, toprak, su, hava vs.) Her bir şey yaratıldıkları anlam ve amaç üzere görevlerini biseviye ve biteviye yapıp giderler. Kendilerine yüklenen format ne ise, ona göre faaliyetlerini itirazsız icra ederler. İşte Kur’an, varlığın bu faaliyetlerine SECDE (Rahman,55/6) veya TESBÎH (Hadîd,57/1;Saf,61/1;Cuma,62/1;Teğabun,64/1) diyor. Ay ve güneş, yer ve gök, gece ve gündüz, çiçek açan ağaçlar ve yağmur yüklü bulutlar, vs. hepsi de Allah’ın attığı format üzere hareket ederek secde ve tespih ediyorlar.
Allah‘ın yarattıklarının en iyisi ve şaheseri olan insan, varlıklar içerisinde problem yaratan tek türdür. Çünkü o, dinamik yasa sahibidir. Tercih ve seçim iyisiyle, kötüsüyle kendine bırakılmıştır. Ama iyi bozulunca, en kötü oluyor maalesef.
İnsan bozulmasın diye Allah, kendisine Akıl, irade ve vicdan vermiştir. Tercih ve seçiminde iyi, güzel ve doğruya yönlendirmek için de ona, hem kitap/Kur’an vermiştir, hem de resul/elçi göndermiştir.
Allah kitabını, peygamberlerin ve insanların neresine emanet etmiştir? Eline, ayağına, gözüne, ve kulağına öyle mi? Hayır, hayır, aklına, beynine emanet etmiştir. Vahyin tek muhatabı akıldır. Akıl, vahiyden önce insanda var olan fıtrî/doğal vahiydir. Zira vahyi okuyup anlayacak, düşünceye dönüştürüp hayata uyarlayacak olan odur o… Bundan dolayı aklın önceliği, vahyin gerekliliği zorunludur. Özetle akıl, içteki Kur’an, Kur’an dıştaki akıldır. Çünkü Kur’an‘dan akla, akıldan Kur’an’a interaktif bir akışım, ilgi ve bağ vardır. “Akıl ve Kur’an, bir annenin iki göğsünden süt emen ikiz kardeş gibidir. Dolayısı ile Allah bize akıl verip ona muhalif bir din göndermesi imkansızdır.”(İbn Rüşd)
Kur’an’ın 700’e yakın ayet ile insanı, düşünmeye, sorgulamaya ve akletmeye teşvik etmesi akla verdiği değerin bir ispatıdır. “O, akıllarını kullanmayan böyle önyargılı ve kötü niyetli insanların kalpleri üzerine, hakîkati görme yetisini kirletip örten, vicdan ve kabiliyetini körelten, akıllarını kullanma özelliklerini yok eden mânevî pislikler yağdırır!”(Yunus,10/100) “Aklı selim sahipleri ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler ve şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Sen bunu, boşuna yaratmadın; seni noksan sıfatlardan uzak tutarız.”(Âl-i İmrân,3/191) Yine “DOĞRUSU Biz size, içinde size şeref ve itibar kazandıran bir mesaj indirmiş bulunuyoruz: şu halde, hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız?”(Enbiya,21/10) ayetinde var olan; افلا تعقلون “Hala akletmez misiniz, aklınızı kullanmaz mısınız?” uyarısı Kur’an’da 13 yerde öyle sarsıcı bir uyarıda bulunur ki, insan sıkıysa aklını başına almasın.
Akletmeyenler, bilgi, kültür, fikir ve değer üretemezler. Tekbaşına da dini konularda sorgulama yapamaz; mutlaka Kur’an’a ihtiyacı var. Kur’an’ı bilmeyen, anlamayan ne sorgulama yapabilir? ne de fikir üretebilir.
Allah’ın nurundan bir parça olan akıl için; “Aklı bir kenara koy da dine öyle gel!” denilemez. Çünkü “AKLI OLMAYANIN, DİNİ OLMAZ!” vesselam…
NURİ ÇALIŞKAN
MİRATHABER.COM -YOUTUBE-