Ağabey konumunda olduğumuz için İslami camiada bilinen bir düşünürümüz ziyaretimize gelmişti. Sohbet sırasında Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde yapılan merasimi konu alan yazıma değindi.
Düşünürümüz, “İslam aydını/hocasının Sultan davetine icabetle Saray’a gitmemeli,” diyerek bizi samimiyetle ve doğru bir yöntemle yüzümüze karşı ama su-i zan gibi bir haramı işleyerek eleştirdi.
Ben davete, kişisel olarak değil, vâkıfı ve başkanı olduğum vakfım ARDEV’in davet edilmesi sebebiyle vakfımın temsilcisi olarak katıldım.
MODERN MUAVİYELERDEN TAHSİSTAT ALMADIM
Muharrem ayı içinde ve Kerbela’yı andığımız günlerde olduğumuz için ifade edeyim, ben hayatımın hiçbir dönemde tarihi Muaviye’den alındığı gibi Modern Muaviyelerden sus payı olarak tahsisat almadım.
Daha önce de iftarlar sebebiyle üç defa katıldığım Külliye davetlerinden her dönüşte, nefsim adına değil ama İslam adına eleştiri ve uyarılarıma devam ettim.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi davetine yalakalık için katılmanın ve ulufe beklemek için icabet etmenin haram olduğunda müttefikiz. Ama bizim böyle bir amacımız olmamıştır.
RECEP TAYYİP SULTAN DEĞİL
Kaldı ki bir Kasımpaşa çocuğu olan Recep Tayyip kardeşimiz, tarafımızdan Sultan olarak görülmediği gibi, Külliye de babasının malı olarak görülmemiştir. Külliye milletimizin malıdır. Seçilemeseydi Beştepe’den bile geçirilmezdi.
Sohbet sırasında kişisel ve toplumsal hayatımız için israf ve lüks harcamalarını eleştirebileceğimizi ama yönetim hayatımız için daha gerçekçi olmamız gereğini ifade ile İstanbul Atatürk Kültür Merkezi, Çağlayan Adliye sarayı ve bazı zenginlerin malikanelerine işaret ettim.
Ama Anıtkabir hiç aklıma gelmemişti.
” İstanbul’un işgali devam ederken yapılıp TBMM’ince kabul edilen Lozan’ın gizli maddelerine yazılı metin aramaya gerek olmadığına ve yapılan devrimlerin bu maddeleri açığa çıkardığına ilişkin” makalemi yazarken bir den Anıtkabir aklıma geldi.
Hep ben düşünüp yazacak değilim ya, düşünmeleri için okuyucularımıza malzeme verelim:
SULTAN VE SARAY DEYİP DURANLARA BİLGİLER
Anıtkabir 1944- 1953 yıları arasında 750 000 metrekarelik bir alan üzerinde dokuz yılda yapılmış. Anıtkabir’de mozolenin iç duvar ve zemini en nadide mermerlerle kaplanırken, tavanları renkli ve altın varaklı İtalyan mozaikleriyle süslenmiş. Dönemin parasıyla maliyeti yirmi milyonu bulmuş.
ANITKABİR, BAKIMI İLE MİLLETİMİZİN SIRTINDA BİR YÜK. EKONOMİK VE KÜLTÜREL BİR FAYDASI DA YOK.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi ise nihai şekliyle 309 bin metrekare alan üzerine kurulu olup millet camii ve millet kütüphanesi ile birlikte 2014’ lerin parasıyla 1.370 000 000 liraya mal olmuş.
AMA DEVLETİMİZİN YÖNETİM MERKEZLERİNDEN BİRİ VE MUHTEŞEMİ OLARAK MİLLETİMİZE FAYDALI VE YARARLI.
Bütün birimleriyle kullanılıyor.
KAMALİST SOL ve DİĞERLERİNE
Saray Saray deyip dururken DOLMABAHÇE sarayında ölen atanın Anıtkabir’i için yapılan harcamaları ve işlevsizliğini de düşünelim. Üstelik Anıtkabir İslam ve türbeleri kapatma devrimi yapmış Kamâlizm açısından da gayr-ı meşru.
Akıl bize düşünmemiz için verilmiştir. Düşünelim ve sorgulayalım. Eleştiri özgürlüğümüzü de koruyalım. Çünkü aklı kullanmamak pisliğe bulaşmaktır.
KUR’ÂN GERÇEĞİ
Bu gerçeği Yüce Kitabımız Kur’ân şöylece açıklıyor:
{“ İnsan bilinçle ancak ve ancak Allah’ın izni ile; Onun verdiği düşünce ve irade gücünü kullanarak iman edebilir. Allah, samimi bir kalple hakikate yönelmedikleri sürece, inkârcıları imana iletmeyecektir. Çünkü O, akıllarını kullanmayan böyle önyargılı ve kötü niyetli insanların kalpleri üzerine, manevî pislikler yağdırır.” (Yunus 10/100)
“…ve Allah iman etmeyenler üzerine pislikler boca eder. “(En’âm 6/125)}
ALİ RIZA DEMİRCAN
Anıtkabir Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Aklı kullanmak