ALDIĞIMIZ HER NEFES YAŞADIĞIMIZ HER OLAY ELBETTE “KADER” DİR!

Geçtiğimiz aylarda Amasra’da kömür ocağında ki patlamada maalesef vicdanlarımızı sızlatan çok acı veren bir afet yaşadık.

Facianın hemen akabinde devlet, tüm imkanlarını bölgeye seferber etti. Çevre illerden yüzlerce kurtarma ve tahliye ekibi sevk edildi. Acil müdahale ünitesi kuruldu. iki ambulans uçak da Ankara ve İstanbul’a yaralıları taşıdı. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Amasra’ya gitti. Yerinde süreci takip ettiler. Mağdur olan acılı ailelerimize anında bir nebze olsun acılarını paylaşmak üzere maddi ve manevi yardımlar sunuldu. Yine Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla olay bütün boyutlarıyla aydınlatmak üzere inceleneceği ve denetleneceği varsa ihmaller asla üzeri örtülmeyeceği birinci ağızdan kamuoyuna deklare edildi. Süreç içerisinde de adli soruşturmanın neticesinde ihmali tespit edilen bir çok görevlinin cezaevine alındığı ve soruşturmanın devam ettiği bilinmektedir.

Doğal afetler olsun toplu kazalar olsun insanımızın imdadını en son duyan Devletten anında duyup yaralarını saran Devlete dönüştüğünü yaşayarak gören bir nesiliz. Marifetiyle ve meharetiyle Devletimizi bu hale dönüştüren kabiliyetli ve gayretli Devlet Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan ‘a teşekkür etmek “marifet iltifata tabidir” atasözü gereği boynumuzun borcudur.

İnsanlığa hizmet ve eser ürettiklerinden dolayı takdiri hak eden başarılı kişileri öldükten sonra değil hayatta ikende takdir ve teşekkür edilmesinin gerekliliğini düşünen kişilerdenim. Ülkesine sevdalı insan, devletinin gücüyle övünür vesile olan devletin liderini de över. Hastalıklı kafalar ise maalesef söver.

Müslüman olarak bildiğimiz bir çok şahsiyete bakıyorum da Cumhurbaşkanımız Muhterem İnsan Recep Tayyip Erdoğan ‘ın yaşanan Amasra faciası ile ilgili konuşurken takdiri ilahi olduğu yönünde ki ifadelerine sert bir şekilde muhalefet etmektedirler.

“Kader” Allah’ın varlık alemi için koyduğu kurallar, yollar yöntemlerin bütünüdür. Fizik kuralları, kimyasal değişim ve tepkimeler, yani “sünnetullah” dediğimiz yaşamın devri daim sürecinde ki doğal işleyiştir. İnsanın irade ve tercihi kaynaklı hal ve hareketler de dahil olmak üzere varlık âleminde zerreden kürreye kimden sadır olursa olsun her ne hareket, ses, söz var ise elbette Kaderi ilahi çerçevesinde cereyan etmektedir. Yani mevcut varlık aleminin doğal işleyişi içerisinde ihmal ve kasıt dahil herhangi bir nedene dayalı olarak cereyan eden kömür ocağı kazası da Allah’ın koyduğu ilahi kurallar çerçevesinde ortaya çıkmıştır. Kazanın sebep olduğu insan eliyle yapılan yönü itibariyle ihmal ve kasıt olup olmadığı elbette ilgili kurumlar tarafından araştırılacaktır. Sonuç itibariyle yaşanılan her mutluluk veren olay da acı veren olay da Allah’ın varlık âleminde koyduğu kurallar çerçevesinde yaşanır. Bunun adına da “kader” denir. Buna inanmak Yaratan Rabbimizin kulu uzerindeki hakkıdır. Kulun Rabbine olan teslimiyetin gereği ve ifadesidir. Rabbini tanımasıdır. Aksi hareket ve düşünceler insanın veya temsil ettiği devletin ilahlık taslaması anlamına gelir. Bulacakları çare veya tedbirlerle neticenin değişmesi mümkünse ölüme çare bulsunlar o zaman. Bu “tedbir ve çare aranmamalı” demek değildir. Kader inancı insanların sorumluluğunu ortadan kaldırmak demek değildir. Ortada bir hak ihlali varsa hak aramakta kaderi ilahidendir. Yaratılmış bir varlık olduğumuzu unutup yaratıcılık halleriyle hallenmek ilahlık taslamaktan başka bir şey değildir!

Bu konuda ki tüm yanlışlıklar zihnimizde “Kader” anlayışına yüklediğimiz çarpık düşüncelerden doğmaktadır.

Fehmi YAĞLI