“Aşır Aşır Kur’ân” derslerimize korona sebebiyle ara vermiş isek de önceki ders kayıtlarımızı her Pazar 07.00’de Akit TV’de izleyebilirsiniz. Bu arada ders notlarımız kitaplaşıyor elhamdülillah; “Tevhid ve Risalet” ile “Takva ve Adalet”isimli kitaplarımızın ardından yenileri geliyor inşaallah.
Bu bağlamda, Yunus suresinin7-10. ayetlerindeki uyarı ve müjdeleri sizlerle paylaşmak istiyorum:
“7-8. Bize kavuşmayı ummayanlar, dünya hayatına razı olup onunla yetinenler ve ayetlerimizden gafil olanlar var ya, hak ettikleri için onların yeri ateştir. 9. İman edip salih ameller işleyenlere Rableri, inanmaları sebebiyle yol gösterir; nimetlerle dolu cennetlerde onların bulundukları yerin altından ırmaklar akar. 10. Orada onların duaları, “Sen bütün noksan sıfatlardan uzaksın Allah’ım!”; karşılıklı iyi dilekleri de ‘Selâm’dır. Dava(dua)larının sonu ise ‘Âlemlerin Rabbi Allah’a hamdolsun’ demeleridir.
“Allah’a kavuşmayı ummayanlar”, öldükten sonra dirilmeye inanmayanlardır. Ahirete imanın sayısız delillerini, kanıtlarını görmeyenlerin; imanın insana verdiği feraset, sezgi ve irfandan mahrum olanların önlerinde yalnızca dünya hayatı vardır ve onlar sadece bu dünyadan zevk almaya bakarlar. İmanı olmayanların samimi dinî inançları ve ibadetleri olmadığı gibi ahlâkları da eksik, kusurlu, samimiyetten uzak ve çıkar hesabına göre olur. Böyle bir hayatın sonu ise ateştir.
Dünyanın meşru nimetlerinden faydalanıp gönlünü bunlara bağlamayarak ebedi olana yönelen, Allah›ın rızasını ebedî nimetlerin en değerlisi bilen müminler ise dünyada dengeli bir ömür sürecek ve bu hayatın sonunda âyetin müjdelediği mutluluğa ereceklerdir. Cennette insanı mutlu kılacak bütün nimetler herkes için yeterince vardır. Bunlar, kulu iki davranışa sevk edecektir: Allah’ı tenzih (kemalini idrak edip anmak, tesbih) ve nimetlere şükretmek, bu nimetleri bahşeden Rabbi övmek (hamd).
9. ayet üzerinde derince düşünmek gerektiğini hatırlatan Mevdudi şöyle der:
a. ‘Allah iman edip salih amel işleyenlere niye Ahiret Yurdu’ndaki Naim Cenneti’ni bağışlıyor?’ Çünkü onlar, bu dünyadayken Sırat-ı Müstakim’i izlediler ve dünya hayatının her cephesi içinde doğruyu benimsediler… Ve yanlış, hatalı yollardan sakındılar.
b. ‘Onlar nasıl yaptılar da her adımda, her dönüm ve kavşak noktasında, doğru ile yanlış, hak ile batıl, hidayet ile dalalet arasını ayırırken sahih kriterler kullanabildiler? Ayrıca basiretlerini kullanıp yanlış yollardan titizlikle kaçınarak sürekli Sırat-ı Müstakim üzere kalabilme gücünü nereden aldılar?’ Bu gücün kaynağı, her şeyin asıl kaynağı olan Rableriydi; onlara hidayet ve her kritik durumda salih ameller işleme gücü veren Rableri…
c. ‘Rabbleri onlara niye hidayet ve güç verdi?’ Çünkü onlar iman etmişlerdi.
d. ‘Bu sonuçlara ulaştıran iman, nasıl bir imandır?’ Böyle bir iman yalnızca bir ikrardan ibaret değil, insan davranış ve seciyesinin muharrik ruhu; insanın manevî ve amelî yapısını değiştiren bir güçtür. Akıl, kalb ve nefsin derinliklerinde bir köşede uyuklamakta olan itikatlar; hidayet, doğru tavır, salih amel ve gerçek başarı gibi öngörülen sonuçları üretemez; insanın davranışı, seciyesi, düşünce yöntemi ve daha iyi bir hayat için tavır alabilmesi yolunda bir etki yapamaz. Tıpkı bir insanın bazı yiyecekleri yiyip, onları sindirmedikçe istenen sonuçları temin edememesi gibi…
10. ayetteki Cennet hayatına dair bu vakıalar müminlerin nasıl yüksek düşünceli ve asil niteliklere sahip olduklarını açıkça göstermek içindir. Onlar bu dünya imtihanını kazanıp cennete girdiklerinde bu dünyadaki yüksek seciyeyi orada da gösterecekler; canların ve gözlerin arzuladığı nimetlere (Zuhruf 43/71) erişmeden önce, Rablerine hamdüsena ilahileri söyleyecekler… Müminlerin bu dünyada sergiledikleri yüksek kişilikler, yüce düşünüş biçimleri, bu dünyadayken biçimlendirdikleri ahlaki seciye, arzu ve isteklerini dizginleyen eğitim, cennetteki hayatta daha açık hale gelecektir. Tıpkı dünya hayatındayken yaptıkları gibi, hatta daha fazlasıyla orada da Allah’a hamdedici ve O’nun ismini yüceltici, tesbih edici ilahiler söylemekten hoşlanmalarının nedeni budur. Onların Cennet’teki en büyük istek ve arzuları, tıpkı dünya hayatındayken kendi aralarında yaptıkları gibi birbirilerine selâm vermeleridir…
Kur’ân Yolu, Tefhimü’l-Kur’ân vb.den özetlediğimiz bu yazının, son davamıza/duamıza vesile olmasını diliyorum: “Âlemlerin Rabbi Allah’a hamdolsun”.
Abdullah YILDIZ