Kur’an, Muhammed/38. Ayette müminleri Allah yolunda sınırsızca harcama yapmaya ve bu noktada cimrilikten uzak durmaya çağırır. Arkasından da bu yolda kim cimrice davranırsa, sadece kendisine karşı cimrilik yapacağını ilâve eder. Ve bunun gerekçesini de “Allah zengin, siz ise yoksulsunuz” diye açıklar. 1
Ama ne var ki; Yahudileşenler bu tartışılmaz gerçeği bildikleri hâlde kasten bu ayetin mânasını bozmuşlar/bükmüşler. Ve sonunda inat ve inkârlarından kaynaklanan bir cesaretle “Allah fakirdir, ama biz zenginiz!”. Deme onursuzluğunu/alçaklığını gösterebilmişlerdir.
İşte Âli İmrân/181. âyette onların bu sözlerine karşılık Allah şu cevabı vermektedir: “Allah fakirdir, ama biz zenginiz!” diyenlerin sözlerini Allah duymuştur. Onların hem söylediklerini, hem de peygamberleri haksız yere öldürdüklerini kaydedeceğiz ve [Hesap Günü onlara] diyeceğiz. Tadın bakalım ateşin azabını.” 2
“Kim Allah’a güzel bir borç verirse Allah da bunu kat kat fazlasıyla öder” 3. Mealindeki bu ayet indiğinde buradaki zarif/hikmetli ifadeyi anlamayan veya anlamazlıktan gelen Yahudiler bu ayetle alay etmişlerdir. Ve “Allah servetini kaybetti, şimdi de kullarından borç istiyor” demişlerdir. Başka bir rivayette ise Yahudiler Hz. Peygamber’e gelerek, “Ey Muhammed! Rabbin fakir mi ki kullarından borç istiyor?” dediklerinden dolayı bu ayet inmiştir. Kısaca ayetin iniş sebebi olarak tefsirlerde yer alan ayrıntılı rivayetlerin özeti budur.
Bu sözü söyleyenlerin kimler oldukları âyette açıkça belirtilmemiş olmakla birlikte, sözün akışı içinde anılan “peygamberlerin öldürülmesi” olayı Yahudiler hakkında olduğu için bu sözün de onlar tarafından söylenmiş olduğu anlaşılmaktadır.
Yahudilerin bu alaylı ifadelerinin, peygamberleri öldürme günahı ile bir tutulması, bir taraftan bu sözleri söylemenin büyük bir suç sayıldığını, diğer taraftan da onların ilk günahının bu olmadığını, daha önce de peygamberlerin canlarına kıydıklarını göstermektedir.
Her ne kadar peygamberleri öldürenler bu sözü söyleyenlerin kendileri değilse de bunlar atalarının inanç ve yaşayışlarını paylaşmaları sebebiyle aynı zihniyetin sahipleri ve onların devamı olmak bakımından kınanmışlardır.
Ayette bu sözleri “Allah’ın işittiğinin” bildirilmesi ve ayrıca “Hem bu söylediklerini hem de haksız yere peygamberleri öldürmelerini elbette yazacağız!” buyurulması, Yahudilerin bu küstahça davranışlarının affedilmeyeceğini ve bundan dolayı şiddetli bir şekilde cezalandırılacaklarını gösteren sert bir tehdittir. Nitekim âyetin “Yakıcı azabı tadın, diyeceğiz” meâlindeki son cümlesi de bunu göstermektedir. Üzerinde durduğumuz bu ayetin hemen peşinden gelen Âl-i İmrân/182. Ayette de Allah’ın ahirette Yahudilere vereceği bu cezânın bir haksızlık ve adaletsizlik olmadığı, bunun sırf onların kendi elleriyle yaptıkları işler, dilleriyle söyledikleri sözler ve kalplerindeki inanç bozukluğu sebebiyle gerçekleşeceği ifade edilmiştir.
Konu açılmışken bu gelişmelere zemin hazırlayan Bakara/245. âyet üzerinde de biraz duralım. Bu âyetin içeriği şöyledir. “Allah’ın kat kat fazlasıyla geriye ödeyeceği bir güzel borcu O’na verecek olan kimdir? Allah alır ve kat kat fazlasıyla geri verir; ve hepiniz sonunda O’na döndürüleceksiniz.” 4.
Bu âyette geçen “karz-ı hasen” ifâdesi “güzel borç” anlamına gelmektedir. Ve kişinin herhangi bir çıkar gözetmeden, karşılığını sadece Allah’tan bekleyerek verdiği borçtur. Bu borç karşılığında borçludan menfaat beklenmez, yalnızca ödeme imkânına kavuştuğunda borcun aslını ödemesi istenir. Bu borcun mecâzî anlamda “Allah’a verilen borç” olarak tanımlanması, bu harcamanın Allah katında zayi olmayacağına, karşılığının sevap ve mükâfat olarak geri döneceğine dair ilâhî bir vaad şeklinde yorumlanır. Bu ödüncün “güzel” diye nitelenmesi ise harcamanın riya ve dünyevî beklenti karıştırmadan sırf Allah rızâsı için ve helâl maldan yapılmasının gerektiğine ve böyle bir davranışın güzelliğine işâret eder. Aynı zamanda kişinin hayatını Allah yolunda feda etmesi veyâ hayatını O’na adaması da bu borcun kapsamına girmektedir.
Buraya kadar yazılanlardan anlaşılıyor ki. Kıskançlık, hased, kibir ve kin, eğer toplumu sarmışsa, bu öncelikle/özellikle toplumun dilinde meydana çıkıyor. Ellerine geçen her fırsatı – doğrusunu bilseler de- alaya alıp hakîkati çarpıtmak/bükmek/saptırmak ve değerini küçültmek onların ahlâkı/tavrı hâline geliyor. İnsânın, kendisini varoluş sahnesine çıkarmış ve her türlü nimeti cömertçe önüne yığmış bir Allah’ı fakirlikle tanımlamaya kalkması kadar trajik bir şey olamaz. Elbette bu sözleri gerçekleştirenler bunların karşılığını hem dünyâda hem de âhirette göreceklerdir. Allah’ın kendilerine verdiği nimetleri ihtiyaç sahipleriyle paylaşmak yerine, bu nimetlere cimrice sarılanlar, bunun kendileri için hayırlı olduğu düşünmemelidirler. Kur’ân bu cimrice sarıldıkları şeyin hesap gününde boyunlarına asılacağını bize söylemektedir. Çünkü; göklerin ve yerin mirası yalnızca Allah’a aittir ve Allah yaptığımız her şeyden haberdardır. 5
4 Bakara/245 “Menzellezîyukridullâhe kardan hasenen fe yudâifehulehûed’âfenkesîrah(kesîraten), vallâhuyakbidu ve yebsut(yebsutu) ve
ileyhi turceûn(turceûne).”
5 Âl-i İmrân/180
Necmettin Şahinler
YAZARIN DİĞER YAZILARINI OKUMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ
MİRATHABER.COM – YOUTUBE
Rio’da uzlaşma için görüş birliği sağlanamadı. Toplantı sonrası Rio’da başarısız bir darbe girişimi oldu. Dünyayı…
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
View Comments