Bismillahirrahmanirrahim
Şanı Yüce Allah bütün varlıkların ve bizim halikımızdır. O, varlığını kendi zatından alan Rabdir. O, bilendir, işitendir, görendir, maziyi, hali, istikbali kuşatandır. Ezelî ve ebedî olandır. İstediğini, dilediği an, arzu ettiği biçimde halk etmeye gücü yeten Rabdir. Özetlersek, Rabbimiz bütün yüceliklerle vasıflı tüm eksikliklerden de berî olan Rahmân ve Rahîm bir Rab’dir.
Allah’a Yöneliş Varlığımıza Kodlanmıştır
Sevgili kardeşlerim! Allah Zülcelal yüce zatına iman ve yöneliş yeteneğini bizim varlığımıza kodlamıştır. Her bir varlığı; yarattığı her bir nesneyi kendi varlığının âyeti kılmıştır. Bir diğer anlatımla, her bir varlık O’na, O’nun bilgisi, kudreti ve rahmetine bir işarettir, delildir, belgedir.
Zaman zaman Kur’an yönteminin dışına çıkıyoruz. Oysaki kullarını en iyi bilen, onlar üzerinde etkili olacak yöntemi en iyi bilen O’dur. Dolayısıyla O’nun verdiği örnekleri ön plana çıkarmak ihtiyacındayız. Kur’ân-ı Kerîm’in dünyasında bir gezintiye çıktığımızda, her bir varlığın bize nasıl bir âyet yani bir işaret, bir delil, bir belge olarak sunulduğunu görebiliyoruz.
Gökler ve yer; gece ile gündüz; insanlar- hayvanlar ve diğer canlılar; rüzgârlar – bulutlar ve yağmurlar; dağlar, ovalar ve denizler; güneş, ay ve yıldızlar, hülasa zerreciklerden galaksilere kadar her varlık Kur’an dilinde bir âyettir. Yaratan’ımıza işarettir, delildir, belgedir. Kur’an’ın hüküm, emir ve yasak içeren âyetleri bizi Hakk’a yönelttiği ve gerçeklerle kucaklaştırdığı gibi, aynen öyle yaratılan âyetleri de tefekkür edebilen insanları Hakk’a yöneltebilmektedir. Bunun içindir ki Kur’an, tekrar tekrar bizi bu yaratılan âyetlere yönlendirerek düşündürmektedir.
Rabbimiz; Kendi yaratılışınıza,güneşe, aya, geceye ve gündüze bakın, hayvanlara, bitkilere ve yiyeceklere nazar edin, buyurur ve böylece onların her birinin bir âyet olduğu gerçeğine dikkatlerimiz çekilir.
Sevgili kardeşlerim; gerçeği ifadelendirmek gerekirse Rabbimiz canlı veya cansız her bir varlıktan kendi zatına yol bulmamızı istemektedir. Bereketlenmek için yalnızca Bakara sûresinin 164. âyetini müsaadenizle meal olarak arz edeyim. Bakınız bu ayette Rabbimiz ne buyuruyor:
“Kuşkusuz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbirini takip edişinde, insanlara faydalı yüklerle denizlerde seyreden gemilerde, Allah’ın gökten indirerek onunla ölü toprağa can verdiği ve her çeşit canlının çoğalmasını sağladığı yağmurlarda, rüzgârların yönlerinin değişmesinde gökle yer arasında kendileri için tayin edilmiş belirli güzergâhlarda akan bulutlarda, bütün bunlarda düşünüp akıllarını kullananlar için âyetler vardır.
Rabbimizi Zâtı İle Kavrayamayız
Bir diğer anlatımla Yaradan’ın varlığına birliğine, rahmetine, kudretine delalet eden âyetler yani belgeler / işaretler / deliller vardır. Biz Rabbimizi zâtı ile kavrayamayız. Rûhumuzun derinliklerinde duyarız ama O’na ulaşmanın ana yolu yaratılmışlardan hareket etmektir.
Bu yaratılan varlık kendimiz olabiliriz. Aynanın karşısına geçiniz ve sorunuz: Ben kimim, nereden geldim, nereye gideceğim, hayat nedir, ölüm nedir, ölüm ötesi nasıldır? Sormaya şöylece de devam edebiliriz.
Isıtan ve ışığını saçan bu güneş nedir? Bu dağlar nasıl dikildi? Denizler ve onlardaki deki sayılamayacak türden canlılar nasıl oluştu? Evdeki çocuğunuz, torununuz, bakabildiğiniz, görebildiğiniz her bir varlık bizi Yaradan’a götürebilir.
Gereğince Düşünmemek
Ne var ki sizler de benim gibi -Allah bilir- bir tür gaflet içindesinizdir. Bazen kendi kendime sorarım. Namaz kılıyorum, oruç tutuyorum, belli bir süreden beri zekât veriyorum. Adaletten sapmadım, zulme eğilim göstermedim, zina yapmadım ve benzerleri. Bunlar doğru ama inanın aziz okuyucum; gereğince düşünemedim, gereğince tefekkür edemedim, bunun acısını rûhumda duyuyorum.
Düşünebilen insan olarak sofraya oturduğunda her bir yediğin yiyecek, örneğin bir dilim peynir seni süte götürür, ineğe götürür. Oradan da Yaradan’a yükselmeniz mümkündür. Bir dilim domates sizi toprağa götürür, toprak güneşe götürür, güneş de Rabbinize ulaştırır, ama derin bir gaflet içindeyiz. Bu gaflete düşmememiz için Rabbimiz bizi Yusuf sûresinin 105. ayetinde şöyle uyarıyor:
“Göklerde ve yerde nice âyetler; işaretler, belgeler, deliller var. İnsanlar o âyetlerin önünden geçiverirler, fakat (bilerek veya bilmeyerek)onlar üzerinde düşünmeksizin yüz çevirirler.”
Aslında her bir oluş bir mucizedir. İnsanoğlu eşim hamile kaldı, gelinim gebe, inşallah nur topu gibi bir çocuğumuz doğacak, der. Doğal beklentimiz bu. Fakat bir çocuğun sağlıklı doğması mucize üstü mucizedir. Tabîi şartlarda bir kadının hamile kalması mümkün değildir. Milyonlarca spermin, özellikler taşıyan yalnızca bir tanesi, belli bir süre içerisinde dölleme yapacak. Bilim adamlarının ifadesine göre; matematik olarak bu mümkün değil. Hadi hamile kaldı. Ana rahminde döllenen hücre doğum gerçekleşinceye kadar üç milyar defa büyüyor. Döllenen ilk hücreden çoğalan aynı türden hücrelerin bir kısmı gözü, bir kısmı akciğeri, bir kısmı karaciğeri bir kısmı da kulağı oluşturuyor. Öyle bir ahenk, öyle bir nizam var ki anlatılabilir değil. Yaratılışı Allah’ın kudretine ilmine ve planlamasına bağlamaktan ve Allah, Allah, Allah, demekten başka akıllı insan için yol yok.
Rabbimiz Bizimle Beraberdir
Rabbimiz bütün varlıkların halikıdır ve O genelde bütün yarattıklarıyla ve özelde bizimle beraberdir.
Hadid suresinde; “Nerede olursanız olun, Rabbiniz sizinle beraberdir. Allah sizin yaptıklarınızı görmektedir,” buyrulur.Mülk sûresinde “Yaratan Allah, yarattıklarını bilmez m? “ diye sorulur. Kaf suresinde ise Rabbimiz “…Biz insana şah damarından/ kendisinden daha yakınız…”açıklaması yapılır.
Aziz Okuyucum! Sıkıntılı olduğum, elemli olduğum dönemlerde imdadıma yetişen âyetler var. Asında yaratılan ve indirilen her âyet gönül tellerine dokunur. Her bir âyet öyle de, ama sizin o anki rûh dünyanıza uygun olan âyetlerle karşılaştığınız zaman daha bir vecde geliyorsunuz.
Daha bir etkilendiğim âyetlerden biri Nur suresinin 64. âyetidir. Bunaldığınız zaman bu ayeti siz de hatırlayabilirsiniz. Şöyle buyrulur:
“Çok iyi bilmelisiniz ki göklerin ve yerin içindeki bütün bu varlıklar Allah’ındır. O sizin içinde bulunduğunuz durumu; inanç, yaşam, mutluluk ve ıstırap halini çok iyi bilir…”
İnsan yalnızlaşıyor. Bazen eşi ve çocukları arasında bile öksüzleştiğini hissedebiliyor.
Ama Allah var, gam yok. Rabbimiz bize bizden yakın, bizimle beraber. Yaratanımız bizim halimizi bilir. Biz de aklî yöntemlerle onu bilmeye, gönüllerimizle sevmeye, dilimizle sözlü olarak zikretmeye, emirleri ve yasaklarına uyarak da fiilen anmaya muhtacız ve vazifeliyiz.
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…