ARAFAT’TA NAMAZ ve DUA
Konuşmasını tamamlayınca Allâh’ın Resûlü, devesinden indi. Bilal’e emredip ezan okuttu. Öğle ve ikindi namazları için Bilal’e ayrı ayrı kâamet getirtti, Öğle vaktinde öğle ile ikindiyi bir arada birleştirerek ve kısaltarak ikişer rekât olarak kıldırdı. Bu iki farz namaz arasında herhangi bir namaz kılmadı. Öncesi ve sonrasında da kılmadı.[44] Peygamberimiz tekrar devesine binerek vakfe yapacağı yere geldi. Kâbe’ye döndü, topluluğu önüne alarak güneş batıncaya kadar duâ etti. Duâda ellerini kaldırdı.[45]
İbn-i Abbas’ın anlatımına göre Rabbine şöylece de duâ etti:
Allah’ım! Sözümü işitiyor, yerimi görüyor, gizlimi ve açığımı da biliyorsun. Hiçbir işim sana gizli kalmaz Rabbim!
Allah’ım! Ben çaresizim, muhtacım, ürperiyorum, korkuyorum. Günahlarımı itiraf ediyor, aman diliyor ve yardım istiyorum. Bir yoksulun istediği gibi senden istiyorum. Günahlarını dile getiren bir zavallı nasıl yakarıyorsa ben de öyle yalvarıyorum. Huzurunda boynunu bükmüş, gözleri Senin için yaşla dolmuş, varlığından geçip secdelere kapanmış mağdur bir kul sana nasıl duâ ediyorsa ben de öyle duâ ediyorum.
Allah’ım! Ey istenenlerin en hayırlısı, ey verenlerin en cömerdi olan Allah’ım! Bana merhamet et. Beni sana yönelişten yoksul kılma; duâlarımın kabulünden yoksun bırakma.[46]
Arafat vakfesi sırasında Peygamberimize Mâide sûresinin üçüncü âyeti vahyedildi.[47]
Böylece insanlığın hayat düzeni kılınan İslâm Dîni’nin zirve noktasına ulaştırıldığı ve Rabbimiz tarafından Dîn olarak İslâm’a razı olunduğu açıklandı.
Peygamberimizin Arafat Müjdeleri
Allah’ın Resûlu Hz. Muhammed, bir ara haccın ana farzı olan Arafat vakfesinin hacılar için önemini dile getirerek de şöylece müjdeler verdi:
Allah’ın pek çok sayıda kulunu Cehennem ateşinden bağışladığı gün hiç şüphesiz Arafat’ta Vakfe yapıldığı Arefe Günü’dür. Allah, Arafat’ta bulunan kullarını rahmetiyle kuşatır. Onlarla meleklerine karşı iftihar eder. (İftiharına tanık kılmak için de Meleklerine şöyle) buyurur:
Bunlar ne istiyorlar?[48]
***
“Arefe Günü Geldiğinde Yüce Allah Rahmetiyle dünya semasını kuşatır. Arafat’ta toplanan kullarıyla Meleklerine karşı övünür de onlara şöyle buyurur:
-(Rahmetimi bilmedikleri ve azabımı görmedikleri halde) Uzak yerlerden yorgun argın ve üstü başı perişan bir şekilde yüksek sesle Telbiyeler getirerek rahmetimle kucaklaşmaya gelmiş olan kullarıma bir bakın. Onları bağışladığıma sizleri şahit tutuyorum.
Peygamberimiz müjdelerine şöylece de devam etti:
“Ey mü’minler! Şeytan Arefe günü Arafat’ta görüldüğünden daha aşağılık, daha bedbaht, daha perişan ve daha öfkeli hiçbir gün görülmedi.
Bunun sebebi Şeytan’ın Arefe günü ilâhî rahmetin Arafat’a yağdığını görmesi ve
Allah’ın -bağışlanması istenen- büyük günahları da bağışladığını bilmesidir.”[49]
İhramlı Olmanın Fazileti Ve Sorular
Peygamberimiz ve yüce ashâbı derin bir coşku ile Arafat vakfelerini sürdürürlerken topluluk içinden ihramlı bir zat bineğinden düşerek ölür.
Hz. Peygamber, iki parçalık ihram elbisesiyle kefenlenmesini, üzerine koku sürülüp kâfur saçılmamasını, başının ve yüzünün örtülmemesini emreder ve de şu açıklamayı yapar:
-Bu kişi kıyamet gününde (Lebbeyk Allâhümme lebbeyk…) diyerek Telbiye getirir olduğu halde diriltilecektir.[50]
Devam Edecek
Ali Rıza DEMİRCAN
[44] Ebu Davûd Menasik 57; Müsned 2/129
[45] Nesâi 5/254
[46]Mecmeüz-Zevâid 3/252
[47] İbn Kesir Maide 3
[48] İbn Mace Hn.3014; Müslim Hac 79
[49] Mişkâtül-Mesâbih Hn.2600-1
[50] Buharî Hn.1851;Nesâi 5/144
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi