Kur’ân gibi Sünnet de, bir diğer anlatımla Peygamberimiz de Cennet’e gireceklerin vasıflarını açıklamaktadır. Bu vasıfları açıklayan birçok örneği sunarak, onun dilinden konumuza açıklık getir- meye çalışacağız. Önce önemli bulduğumuz bir husûsa değinmek istiyoruz:
Kur’ân, bütün Peygamberler gibi Peygamberimiz Hz. Muhammed’in de sorguya çekileceğini bildirmektedir.194 Çünkü o da emrolunduğu gibi dosdoğru yaşama konumundaydı. Peygamberimiz ünlü Veda Haccı hutbesinde sorgulanacağı gerçeğini bizzat kendisi dile getirmişlerdir.195
Sevgili peygamberimiz, Cennet’te kendisiyle beraber olmak istediğini söyleyen sahâbîye çokça namaz kılmasını öğütlemiştir. Kızı Fâtıma’ya da güzel kulluk yapmasını, yapmazsa kendisini azaptan kurtaramayacağını açıklamıştır. Çünkü Peygamberimizin, hiç kim- senin Cennet’e gireceğini bilme yeteneği ve bildirme yetkisi yoktur.
Her hangi bir kişi için kesin olarak Cennet’e gireceği şeklinde bir açıklama da yapmamıştır.196
Hiç şüphesiz, Cennet gibi “Gelecek” de akıl ve duyu organlarıyla bilinemez Mutlak Ğayb’tır. Bildirmediği sürece Ğayb’ı Allah’tan başka hiç kimse bilmez-bilemez. Bildirilenler de Kur’ân’da açıklanmıştır.197
Bunun içindir ki Peygamberimiz, bütün mü’minlere yönelik açıklamalar yapmıştır.
O, mü’minlerin, İslâmî ilkeler çerçevesinde yapacakları Salih amelleri sürdürmeleri halinde Cennet’e girebilecekleri müjdesini vermiştir.
Aşere-i Mübeşşere denilen on sahâbi de bu cümledendir. Onlar hakkında hüsnü zanda bulunulmuştur. Yâni onlara da garanti verilmemiştir-verilememiştir.198 Kaldı ki Peygamberimiz sağ olan sahâbîleriyle ilgili olarak onların geleceğine ilişkin bir şâhidlikte de bulunmamıştır:
Uhud harbi sonrasında şehîd sahâbîler defnedilir. Peygamberimiz, “Ben onlara; onların îmanına ve büyük günahlardan berî olarak salih amelli kullar olarak yaşadıklarına şâhidim,” buyurur. Hz. Ebû Bekir, “Biz onların, onlar gibi müslüman olan ve onlar gibi silahlı cihâd yapan kardeşleriyiz. Bizim için de şâhidlik yapar mısınız?” deyince de şöyle buyurmuştur:
Vereceğimiz misaller arasında kadın-erkek hepimizi kuşatan genel nitelikli müjdeleme örnekleri görülecektir.
Şimdi “Her birimize ayakkabısının bağından daha yakın olan” fakat “Nefse ağır gelebilecek görevlerle kuşatılmış bulunan” Cennet’e girecekleri; Cennnet’e ilk girecek kişi olmasını dilediğimiz Peygamberimizin dilinden aktarmaya başlayabiliriz.200
Örnekler, özellikle temel görevlerimizle ve de toplumsal hayatımızla ilgili alanlardan seçilmiştir. Peygamberimizin, Cennet’e götürücülüğünü açıkça dile getirdiği bu örnekler, hiç şüphesiz erkekleri de, kadınları da içine almaktadır. Bunlar, Kur’an’dan bağımsız değildir, O’na açıklamadır. Bu hususa yer yer açıklık getirilecektir.
Ebû Saîd el-Hudrî’den… (r.a.)
“Allah’ın Resûlü Cennet hayatını anlatırken şöyle buyurdu:
Sahâbîler de şöyle dediler:
– Ya Resûlellah! Cennet’in bu yüksek yurtları, şüphesiz Peygamberlerin makamlarıdır. Elbette onlardan başkaları oralara ulaşamaz.
Onların bu sözleri üzerine Peygamberimiz şöyle buyurdular:
Ancak canım kudret ve tasarrufu altında bulunan Allah’a yemin ederim ki, (sizlere açıkladığım Cennet sahipleri) Allah’a îman eden ve peygamberlerine inanan mü’min kişilerdir.”201
Yukarıda sunulan hadîs, Hadîd sûresinin 19. ve 21. âyetlerinin anlamını açıklamakta ve pekiştirmektedir: 19. âyette Allah’a ve Peygamberlerine îman edenlerin, Rablerinden ödüller alacak Sıddîklar ve Şühedâyı oluşturacakları açıklanmaktadır. 21. âyette ise şöyle buyurulmaktadır:
“Rabbinizin affına ermek ve Allah’a ve Peygamberlerine îman edenler için hazırlanmış olup eni gökle yer arası kadar olan Cennet’e girmek için yarışın. İşte bu, Allah’ın ikramıdır. Onu dileyene / layık gördüğüne verir. Gerçekten de Allah büyük lütuf sahibidir.”
Cennet’e girmenin ana şartı Allah’a ve peygamberlerine îmandır. Bilinmesi gerektiği üzere bütün topluluklara Peygamber gönderilmiştir. İslâm Dîni, Hz. Âdem’den Hz. Muhammed’e, bütün Peygamberlerin ortak teblîğidir. Peygamberlere îman onların teblîğ etiği Kutsal Sayfalar’a, Tevrat ve İncîl gibi mukaddes kitapların asıllarına îmanı gerektirir. İslâm’ın son peygamberi Hz. Muhammed, son Kitabı da Kur’ân’dır.
Peygamberler arasında ayırım yapan, bir diğer anlatımla Kur’ân’la açıklanmış Peygamberlerden birine, mesela Hz. İbrahim, Mûsa, Îsa ve Muhammed’den birine inanmayan kişi kâfir olur. Kâfir ise Kur’ân’da açıklandığı üzere Cennet’e giremez.202
Bütün Peygamberlere îmanın gerekliliği konusunda Kur’ânda şöyle buyurulur:
“Açıkça şöyle de: Biz Allah’a îman ettik. Bize indirilene (Kur’ân-ı Kerîm), İbrâhîm’e, İsmâîl’e, İshâk’a, Yakûb’a ve onun oğullarına indirilenlere, Mûsâ’ya, Îsâ’ya ve diğer peygamberlere Rablerinden verilenlere de (inandık.) Onlardan hiç biri arasında (peygamberlikleri yönünden) fark gözetmeyiz. Biz O’na (Allah’a) teslim olmuşlarız.
Kim İslam’dan başka bir dîn ararsa, o dîn ondan asla kabûl edilmeyecektir. O, âhirette de kayba uğrayanlardan olacaktır.”
“Hz. Cabir anlatıyor:
Bir adam gelerek Peygamberimiz Hz. Muhammed’e sordu:
-Üzerimize farz kılınan namazları kılsam, Ramazan orucunu tutsam, helâl kılınanları helâl kabul etsem, (Allah’a ortak koşma, insan öldürme, zina ve faiz gibi) haramları da haram olarak içime sindirsem, Cennet’e girebilir miyim?
Peygamberimiz -Evet girebilirsin- cevabını verince, adamcağız şöyle demekten kendini alamadı:
– Söylediklerimle yetinecek, fazlaca bir şey yapmayacağım.203
Kur’ân’ın bildirdiği şekilde ticaret yapmak, helâl kılınmış hay- vanların etlerini yemek ve evlenmek gibi helâlleri helâl; faiz, zina ve zulüm gibi haramları da haram bilmek İslâm Dîni’nin îmanın gereğidir.
Bu sebeple kişinin helâl olduğuna inanmadan haramları işlemesi, onu yalnızca günahkar kılar. Şartlarına uygun olarak tövbe eder, bağışlanır. Fakat helâllere haram, haramlara da helâl diye inanırsa, bu durum, Allah’a başkaldırı ve âcizlik isnâdı olacağı için Allah korusun onu kâfirlerden kılar ve kâfir olduğu için de Cennet’e değil, Cehennem’e gireceklerden olur. Kur’ân’da bu gerçek şöylece açıklanır:
“…Sizler Kitabın bir kısmına inanıyor, bir kısmını da inkâr mı ediyorsunuz? İçinizden bunu yapanların cezası, dünya hayatında zilletten başka bir şey değildir. Kıyâmet Günü’nde ise onlar, azabın en ağırına uğratılacaklardır. Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.”204
Bir çöl adamı gelerek:
– Ey Allah’ın Peygamberi! Yaptığım zaman Cennet’e gire- bileceğim işleri bana öğretir misin? şeklinde soru yöneltince, Peygamberimiz şöyle buyurur:
– Allah’a ibâdet eder, hiç bir şeyi ona ortak koşmazsın, farz kılınan namazları kılar, zekâtı verirsin, Ramazan orucunu da tutarsın.
Bu cevabı alan adamcağız, şöyle söylenir:
– Nefsim kudreti altında bulunan Allah’a yemin ederim ki, bunları yapacak fakat ne artıracak, ne de eksik bırakacağım.
Böyle diyerek ayrılınca, Peygamberimiz sahâbîlerine şöyle buyurur:
– Cennetlik bir adama bakmaktan sevinç duyacaklar, bu adama baksın.205
Namaz, zekât, oruç ve cihad…bunların her biri, kişiyi Hak ve Halk insanı kılan Cennet’e götürücü, son derece önemli amellerdir. Namaz ve oruç kişiyi rûhen geliştirirken zekât sosyal adaletçi, zalim yönetimlerle mücedeleyi de içine alan cihad ise bilinçli bir toplumcu kılar. Bunun içindir ki Kur’ân’ın Cennet’e götürücü baş salih amelleri bunlardır. Bu ameller, Cennet kapılarına da isim olmuşlardır.
Hiç şüphesiz yapılması gereken İslâmî emirler, açıklananlardan ibaret değildir. Fakat bunlar, Kur’ân’ın üzerinde önemle durduğu, olmazsa olmaz görevlerdir. Bir kırsal kesim adamı gibi basit toplumsal ilişkiler içinde yaşayan kişi, bunları şuurlu bir şekilde yerine getirdiğinde kulluk çizgisini koruyabilir; Cennet’e de girebilir.
Hz. Sevban (r.a.) anlatıyor:
“Allah’ın Resûlü şöyle buyurdu:
-Cennet’e gireceğinin sorumluluğunu üstlenmem karşılığında kim bana açıklayacağım hususta garanti verebilir?
(Bu Peygamberî dâvete ye muhatap olan sahâbîler arasından ortaya çıktım ve)
-Ben (verebilirim Ya Resûlellah!) dedim. Şu öğüdü verdi:
-İnsanlardan hiç bir şey
Şartları gerçekleştiğinde kişi mesela zekât alabilir. Nafaka ve ameliyat gibi zarûret hallerinde de borçlanabilir.
İslâm “Veren el alan elden üstündür.” ilkesini koyduğu için “Ne alabilirimden çok, ne verebilirim?” prensibini uygulatmaya çalışmaktadır.
İstemenin meşrû olabileceği durumlarda bile, câhillerin zengin sanacağı şekilde hiç kimseden bir şey istememek, bir diğer anlatımla kendine yetmeye çalışmak; taşınması pek ağır bir yük olacağı içindir ki bu özellik Cennet’e girme sebebi olmuştur.
Ebû Hüreyre (r.a.) anlatıyor:
“(Mü’minlerden bir toplulukla birlikte) Hz. Peygamber’le beraberdim. Allah’ın Resûlü (Cennet’i anlatırken bize) şöyle buyurdu:
Dînlemekte olan sahâbîler sordular:
– Ya Resûlellah! Bu daireler kimlere verilecektir?
Peygamberimiz bir diğer hadîslerinde de şöyle buyurmuşlardır:
-Allah için-sevmedikçe de hakîki Müslüman olamazsınız.
Sevgili Peygamberimizin bir açıklamasına göre Allah için sevme ve Allah için nefret duyma, Allah katındaki amellerin en büyüğüdür. Onun diğer bir açıklamasına göre de onlara, diğer kullara verilmeyecek, pek çok âhiret armağanı verilecektir.
Bu sebeple birbirimizi sevmeliyiz. Peygamberimizin tavsiyeleri doğrultusunda hediyeleşme, kendi nefsimiz için sevdiğimizi diğer insanlar için sevme, sevdiklerimize sevdiğimizi bildirme ve Esselâmü Aleyküm şeklinde duâ niteliği olan Selâm verme gibi sevgi vesîlelerine yapışmalıyız. Peygamberimizi izleyerek kadınlara ve çocuklara da Selâm vermeliyiz.208
İkinci hadîste geçen Selâm’ı yaymayı, barışı yayma şeklinde de anlayabiliriz. Çünkü Selâm kelimesinin anlamlarından biri de barıştır. Kaldı ki birbirimize Selâm yoluyla Allah’ın korumasını dile- me de barış ortamı oluşturmadır.
(Devam Edecek)
MİRATHABER.COM
DİP NOTLAR
194-A’râf 6; Hûd 112; Nûr 54; Ahkâf 9.
“Elbette kendilerine Peygamber gönderilen kimseleri de, gönderilen Peygamberleri de mutlaka sorguya çekeceğiz. ” Â’râf 6.
195-Peygamberimiz Veda haclarındaki Arafat hutbesi sonunda sahâbîlerine şöyle buyurmuştur:
-Rabbiniz tarafından benimle ilgili olarak sorgulanacaksınız. Ne cevap vereceğinizi bilmek
Onların, görevini yaptığına tanıklık edeceklerini söylemeleri üzerine, şehâdet parmağını göğe doğru yükseltip insanlara doğru çevirerek üç defa şöyle der:
-Şâhit ol Allahım! Şâhit ol Allahım! Şâhit ol Allahım!
(Ebul-Hasen en-Nedvî, es-Sîrtün-Nebeviyye, s. 399; Buhârî, Hn. 4406; Müslim. Hn. 1218, 1679; Ebû Dâvûd Hn. 1905)
196-Ahkâf, 9; Buhârî, Edeb 55, Menâkıbul-Ensar,
197-Sırasıyla A’raf, 6; Cin, 26-27; Buhârî, Vesaya 11; Müslim, Cennet 333.
198-T. D. V. İslâm Ansiklopedisi (DİA) cild 3, s. 547.
Başta Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer olmak üzere onların hiçbiri kendisini Cennet ehli olarak görmemiş; üstelik herbiri derin bir ümit ve de korku içinde kulca yaşamıştır.
199-Muvatta, Cihad 32 (eş-Şühedâü fî Sebîlillah)
200-Zevâid 8 / 162; Feyzül-Kadîr 3 / 29, Hn. 2688
201-Müslim, Cennet 11, Buhârî Rikak 51
202 Nisa, 150-152
203 Müslim, Îman 4
204-Bakara, 85
205-Buhârî, Savm 4, Müslim, Zekât 85
206-Müsned, 5 / 277, Müslim, Zekât 108
207-Sırasıyla M. Zevaid 10 / 278, 422, Müslim, Îman 93-94, İ. Mace Edep 11
208- Ebu Davud Edeb 147-148
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…
View Comments