Allah’ın, oruç tutmayı nasip etmediği kulları var… Bu muhteşem ibadetin maddi ve manevi ikliminden istifade edemeyen kullar bunlar…
Hadi oruç ayeti ile başlayalım yazımıza:
“Ey iman edenler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi oruç tutmak size de farz kılındı. Umulur ki böylece günah ve fenâlıklardan korunursunuz.”[1] Buyuran yüce rabbimize sonsuz hamd-i Senalar olsun!
Oruç gibi muhteşem bir ibadetin, hem maddi hem manevi güzelliklerini yaşatan rabbimize sonsuz şükürler olsun!
Cümlelerimizin yanlış anlaşılmaması için hemen belirtelim… Oruç tutmayanlar var, oruç tutamayanlar var… İkisini lütfen ayıralım… Haşa… Bizim derdimiz kronik bir rahatsızlığından dolayı oruç tutamayanlar değil… Zira rabbimiz onlara göstermiş yolunu ve “fidye verin”[2] buyurmuş… Bizim derdimiz, oruç tutmaya gücü yettiği halde tutmayanlarla…
Aslında, Allah’ın oruç tutmayı nasip etmediği kulları ikiye ayrılıyor…
“Sana ne arkadaş! Oruç tutarım tutmam, o benim Allah ile kendi aramda” diyenler var… Bir de Ramazan ayı gelirken otomatikman kendini hasta ilan edenler var… Hastalık hastası bu kesim, Ramazan ayı gelirken bütün hastalıkları kendi bünyesinde toplama çabasına girdiği için, rabbim bu insanlara, muhteşem oruç ibadetini nasip etmiyor… İftar sofrasında ki haz ve heyecanı tattırmıyor onlara… Hastalık hastalığından bir kurtulsalar, rabbim nasip edecek bu güzel ibadeti ama…
Bu insanlar, Allah’ın bize emrettiği dini değil de, kendi nefislerine göre uydurdukları dini yaşamak istiyorlar.… İnandıkları gibi değil, yaşadıkları gibi inanmak istiyorlar…
Bunların içinde “Veririm fidye mi fakirlere, geçerim kardeşim…” diyenler bile var… Parasının ahirette de geçeceğini zanneden ukala ve zavallılar bunlar… Hem de, oruç ibadetinin sadece fakir ya da orta halli insanlara emredildiğini düşünecek kadar ukala ve zavallılar…
Bendeniz, bir itirafta bulunmak istiyorum siz değerli okuyucularımıza… Rabbim beni affetsin, gençlik yıllarımda pek bir kızardım bu oruç tutmayan insanlara… Yaşın verdiği olgunluk böyle bir şey olmalı ki, artık kızmıyorum. Sadece ve sadece onlar adına üzülüyorum ve onları “Allah’ın oruç tutmayı nasip etmediği kulları” olarak görüyor ve niteliyorum.
Dert ediniyorum onların bu halini kendime… Dert edinişim ise, tebliğ görevini yapmak isteyişimden başka bir şey değil…
Ne diyelim?
Rabbim tutmuş olduğumuz ve tutacağımız oruçları kabul buyursun İnşaallah!
Oruç tutmayanları da, kibir ve nefsani arzularından kurtularak, aynı zamanda da hastalık hastalıklarından kurtularak, oruç tutmayı bir an önce nasip eylesin…
Herkese hayırlı ve bereketli Ramazanlar diliyorum…
ŞABAN DOĞAN
[1] Bakara Suresi 183
[2] Bakara Suresi 184